Algının gölgesinde

04:0021/04/2025, Pazartesi
G: 21/04/2025, Pazartesi
Turgay Yerlikaya

Elon Musk 44 milyar dolar gibi bir bütçeyi Twitter’ı satın almak için tahsis ettiğinde, bu bütçe ile daha farklı neler yapılabilir diye spekülasyonlar yapıldı. Kimilerine göre bu bütçe ile dünyaca ünlü futbol kulüpleri ya da lobi şirketleri satın alınabilir ve bu satın almalarla geniş bir etki alanı oluşturulabilirdi. Kimilerine göre ise söz konusu para, yeni inovasyonlara aktarılabilir ve dünyanın geleceğinde daha fazla söz sahibi olabilecek sektörlere yatırım yapılabilirdi. Daha politik düşünenlere

Elon Musk 44 milyar dolar gibi bir bütçeyi Twitter’ı satın almak için tahsis ettiğinde, bu bütçe ile daha farklı neler yapılabilir diye spekülasyonlar yapıldı. Kimilerine göre bu bütçe ile dünyaca ünlü futbol kulüpleri ya da lobi şirketleri satın alınabilir ve bu satın almalarla geniş bir etki alanı oluşturulabilirdi. Kimilerine göre ise söz konusu para, yeni inovasyonlara aktarılabilir ve dünyanın geleceğinde daha fazla söz sahibi olabilecek sektörlere yatırım yapılabilirdi. Daha politik düşünenlere göre ise, Musk’ın bu satın alma girişimi, ona gelecekteki ABD Başkanı olma yolunu açacak ve politik alanda etkili bir aktör olmasını temin edecekti.

Musk henüz başkan olmasa da kendisi için ihdas edilen bir bakanlık marifetiyle ABD siyasetine dahil oldu ve çok kısa bir süre içerisinde siyasette de adından söz edilir bir figür oldu. Arjantin gezisinde Milei ile verdiği pozlar, AfD’ye X üzerinden açtığı kredi ve Almanya Şansölyesi ile girdiği ağız dalaşları ve nihayet İngiltere’de Reform partiye verdiği destek. Bakanlığı üzerinden ABD iç siyasetine yaptığı müdahaleler ve politik aktörlerle girdiği diyaloglarda X’i bir üs olarak kullanması, Musk’ı olağanın dışında bir aktör olarak da çerçevelememizi beraberinde getirdi.

Bir bütün olarak bakıldığında, satın alma girişimi sonrasında X’in performansı ve Musk’ın bu alanı kullanım pratiklerine ilişkin net bir tablo ortaya çıkıyor aslında. Musk, devasa bir bütçe ile Tesla ve Space X gibi kurumlar üzerinden yeni etkileşim alanları ile adını duyurmak yerine bir başka seçenek olan milyarlarca kullanıcısı olan bir platformu satın almış ve bu mecra aracılığıyla etkinlik alanını genişletmeyi tercih etmiştir. Bugün Musk’ın politik alanı kuşatan, ona ve dolayısıyla Cumhuriyetçi siyasete nüfuz kazandıran bu platform, hem ABD hem de dünyanın kalan kısmı açısından ciddi risk ve tehditleri de beraberinde getiriyor.


RİSK VE TEHDİT BOYUTU

Bir örnek olarak X’in kazandığı etki, daha geniş bir hinterlant üzerinden düşünüldüğünde, devasa bir enformasyon akışı sistemine hizmet etmektedir. Enformasyon bombardımanına maruz kaldığımız şu günlerde, sosyal ağlar aracılığıyla ortaya çıkan kargaşa, politik alanla sınırlandırılamayacak bir dizi riskleri de beraberinde getirmektedir. Pandemi döneminde yoğun biçimde gözlemlediğimiz bu trend, sosyal ağların, istenildiği takdirde nasıl bir silaha dönüştürüleceğinin çok açık bir örneğiydi. Aşı ile ilgili spekülasyonlar başta olmak üzere devletlerin bu konudaki pratiklerine dair bir dizi dezenformasyon, sosyal ağların karanlık yüzünü görmemizi sağlıyordu.

Sonraları seçimlerde yoğun biçimde kullanılan manipülasyon amaçlı dezenformasyon siyaseti, hayatın hemen her aşamasında sirayet eden bir araca dönüştü ve gündelik hayatımızın bütün akışına nüfuz eden bir etkiye kavuştu. Her ne kadar söz konusu bu negatif etki hukuki çerçeveler ile sınırlandırılmak istense de pratikte başarılı olunamamış ve daha çatışmacı bir sosyo-politik düzlem söz konusu olmuştur.


OTORİTE OLARAK DEVLET
Türkiye de dünya ile her anlamda entegre olan bir açık toplum örneği olarak, söz konusu çatışmanın en yoğun biçimde hissedildiği yerlerden biri aslında.
Seçimler ile hayatımıza giren sosyal medya etkisinin negatif yüzü, artık hemen her olayda kendisini göstermekte ve sosyal medya gündelik hayatımızı sıra dışı biçimde etkilemektedir
. Birkaç gündür, CHP ile ilgili davanın neticesine dair yaratılan tartışma, sosyal ağlar üzerinden yayılan bu spekülasyonların etkisine dair de oldukça fazla şey söylemektedir.

Gücünün kendinden menkul olmadığı algısı ile temayüz eden bir kişinin, davanın seyrine dair söyledikleri, çok kısa bir süre içerisinde geniş kitlelerin malumu oldu. Söz konusu açıklamanın sosyal medyada yayınlanmasının ardından aynı mecrada bunun doğruluğuna ilişkin geniş kitlelerde bir kanaat oluştu ve çeşitli gruplar aracılığıyla bu açıklama satın alındı. Açıklamaya istinaden politik bir tartışma ortaya çıktığı gibi borsada ciddi spekülasyonlar söz konusu oldu. Hem politik hem de ekonomik bir tartışmayı tetikleyen bu açıklama, sosyal ağların ne denli güçlü olduğuna dair de bir teyit idi aslında.

Kritik eşiklerde ve kriz anlarında, bu tür spekülasyonlara nasıl cevap verileceği ve bireylerin güvendikleri devlet kurumlarının bu konuda ne tür reaksiyonlar göstereceği hiç kuşkusuz çok önemli. Burada örneklerini sıralamayacağım birçok küresel spekülasyon örneği de benzer biçimde sosyal ağlar aracılığıyla yaygınlaşmakta ve kitlelerde hem politik hem de ekonomik sonuçları olan bir dizi eylemi tetiklemektedir.

Son günlerde yaşadığımız bu örnek bile toplumsal alanın ne ölçüde kırılgan olduğunu göstermektedir. Benzer örneklerin artarak devam etmemesi için, ilgili kurumların gerekeni yapması da bir zorunluluk. Aksi takdirde, güven olgusunun salt ekonomi ile ilgili davranışları etkilemediği siyaset alanına da karşılık gelen bir dizi karar alma pratiğini de beraberinde getirdiği açık.
En önemlisi ise devlet, sadece kendisi için ve kendisi adına konuşabilme salahiyeti taşıyan kurumsal ve bürokratik bir kapasitedir. En kritik husus, bu salahiyeti tartışmaya açtırmamak ve bir otorite olarak devlete olan güvenin sarsılmamasını temin etmek.
#ABD
#Elon Musk
#Turgay Yerlikaya