
Strateji ve taktik arasındaki en temel fark, ilkinin uzun süreli ve makro bir çerçeve üzerinden belirlenmesidir. Taktik ise, belirlenen strateji doğrultusunda, süreç içerisinde nasıl bir yol haritasına sahip olunacağı ve bu yolun nasıl yürüneceğine dair atılan mikro adımlardır. Her bir aşamada, stratejiye göre belirli taktiksel adımlar atılır ve her yeni durumda bu adımlar revize edilebilir. Savaş ve askeri literatür üzerinden sıklıkla karşılaşılan bu ayrımı, politik arenaya sağlıklı biçimde aktaran ve temelleri iyi atılmış stratejilerle hareket eden örgüt ve partiler, siyasi tarihte başarılı örnekler olarak kendilerine yer bulmuşlardır.
Sadece Türkiye siyaseti değil küre siyaseti açısından da önemli bir örnek olarak AK Parti’nin, yirmi yılı aşkın süre iktidarda kalması hiç kuşkusuz ciddi bir stratejiye sahip olması ile izah edilebilir. 2001 yılında kurulan ve ertesi yıl girdiği seçimlerde birinci parti olarak iktidara gelen ve söz konusu iktidarı bugüne değin kesintisiz bir biçimde sürdürerek hakim parti (dominant party) konumunu tahkim eden AK Parti, iktidarının hemen her döneminde farklı taktiklerle seçmen davranışını etkileyebilecek bir strateji izlemiş ve iktidarda kalmayı başarmıştır.
Erdoğan liderliğinin ciddi katkıları ile şekillenen bu strateji, ideolojik düzlemde katı ve doktriner bir çizgi yerine daha kapsayıcı ve esnek bir siyaset kodu geliştirmiş ve bu kodu, hem iç hem de dış politikadaki değişimlere göre değiştirebilmiştir. Bu nedenle, muhafazakarlık ve demokrasi kavramları üzerine bina edilerek farklı toplumsal kesimler için hemen her dönemde bir cazibe merkezi olma iddiasını sürdüren AK Parti’nin temel başarısı, dönem okuması yapabilmek ve her döneme özgü yeni davranış kodları geliştirebilmektir. Ekonomik kalkınma ve toplumsal refahı önceleyerek merkez-çevre ilişkilerini dönüştürmeyi amaçlayan stratejinin dışarıdaki yansıması ise bölgesinde ve kürede güçlü bir Türkiye inşa edebilmek.
AK Parti ile ilgili hem dışarıda hem de Türkiye’de gün geçtikçe genişleyen literatüre bakıldığında, baskın bir otoriterlik anlatısının merkezi işgal ettiği görülür. Bu perspektife göre yapılan okumalarda, bazı kritik olay ve tarihlere atıfla yapılan dönemlendirme ve AK Parti okumalarının görmezden geldiği en temel mesele, lineer ve sabit bir hat üzerinden analiz yapmak. Her dönemi kendi dinamiklerine göre ele almak yerine AK Parti ve Erdoğan’ı sabit ve değişmemesi gereken bir aktör olarak kabul eden bu tür yaklaşımlar, ya Erdoğan karşıtlığına sıkışan bir eleştirelliğe ya da topyekun bir kategorik reddiyeye hapsolmaktadır. Bu nedenle, her dönemin dinamiklerini çok iyi biçimde okuyan ve o döneme göre siyaset geliştiren Erdoğan liderliği ve seçimlerle tahkim edilen toplumsal meşruiyet alanı, otoriterliğin gölgesinde kalmakta ve geniş bir okumayı imkan dışı bırakmaktadır.
Tüm bu genel strateji içerisinde en önemli anlardan birisi de 15 Temmuz işgal girişimi süreci ve sonrasında inşa edilen Cumhur ittifakıdır. Bir işgal girişimi ve bu girişimin uluslararası bağlantılarını çok iyi biçimde okuyan ve ona göre yeni kodlar geliştiren bu anlayış, AK Parti’nin temel stratejik hedefleri ile önemli ölçüde örtüşmektedir. Son dönemde ortaya çıkan yeni tehdit alanlarını da algılayan ve hızlı adımlar atan bu ittifakın en önemli sınavlarından biri de terörsüz Türkiye projesidir.
Bir devlet inisiyatifi olarak başlayan ve sonrasında Cumhur İttifakı üzerinden siyaset alanına taşınan ve hemen her geçen gün yeni aktörlerin eklemlenmesiyle tahkim edilen bir sürecin içerisindeyiz. Her ne kadar süreci sabote etmek isteyen ya da temel aktörler tarafından belirlenen iradeyi anlamayanların takındığı olumsuz tavırlar olsa da sürecin ilerlediğine tanık oluyoruz. Cumhur İttifakı’nın siyaseten üstlendiği en önemli misyon olan bu sürecin başarısı, sadece iki partinin politik hayattaki geleceği açısından değil Türk demokrasisi açısından da önemli sonuçlar üretecektir.
Çok kritik süreçleri birlikte yöneten Erdoğan ve Bahçeli arasındaki ünsiyet ve eşgüdüm, Türkiye’nin gelecek on yılları açısından da mühim sonuçlar üretecektir. Nitekim her iki aktör de kısa vadeli bir seçim ittifakı yerine uzun erimli bir stratejik hedef üzerine mutabık kalan bir politika izlemektedirler. Pragmatik ve kısa dönemli başarılara odaklanmak yerine süreç ağırlıklı ve kronik sorunlara odaklanarak paradigmatik değişimlere imza atmaya niyetlenen bu ittifak, yıllar içerisinde güçlenerek kendisini yeniden üretebilmiştir.
Bir tür simbiyotik ilişkiye dönüşen bu ittifakın, taktiksel adımlarda yaşanan görüş farklılıkları nedeniyle sonlandırılması düşünülemez. Türkiye paydasında ortaklaşan bu ittifakın bir dönem ya da seçimle mukayyet olmasını beklemek, her iki partinin içselleştirdiği misyonu anlamamak demektir. O nedenle stratejik hedefte ortaklaşan ve uzunca süredir belirli bir misyon üzerine hareket eden Cumhur ittifakının, misyonunu tamamlamadan sonlanması ya da sonlandırılması da beklenemez. Toplumsallaşan her türlü siyasi birlikteliğin taktiksel düzlemde yaşanan ayrışmalarla nihayete ermesi, bu ittifakın her bileşeni açısından da kritik sonuçlar üretir. Cumhuriyetin ikinci asrını Türkiye Yüzyılı yapma misyonu tamamlanmadan Cumhur ittifakının bitmesi ya da bitirilmesi makul bir olasılık olmaktan uzak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.