Terörsüz Türkiye’ye doğru

04:0020/02/2025, Perşembe
G: 20/02/2025, Perşembe
Turgay Yerlikaya

Erken Cumhuriyetten bu yana yaşanan sosyal ve politik dönüşümün kronik bazı sorunlar ürettiği bir gerçek. Siyasal, kültürel, etnik ve dini kimlikleri de içerisine alan bu dönüşümün mutlak anlamda nihayete erdiğini söylemek mümkün değil. Konjonktüre göre değişen ve önemli kazanımların söz konusu olduğu bu konulardaki tartışmaların sonlandırılması da mümkün değil. Türkiye gibi kültürel ve ideolojik ayrışmaların keskin hatlarla çizildiği bir sosyolojide mutlak bir çözüm söz konusu olabilir mi sorusu

Erken Cumhuriyetten bu yana yaşanan sosyal ve politik dönüşümün kronik bazı sorunlar ürettiği bir gerçek. Siyasal, kültürel, etnik ve dini kimlikleri de içerisine alan bu dönüşümün mutlak anlamda nihayete erdiğini söylemek mümkün değil. Konjonktüre göre değişen ve önemli kazanımların söz konusu olduğu bu konulardaki tartışmaların sonlandırılması da mümkün değil.
Türkiye gibi kültürel ve ideolojik ayrışmaların keskin hatlarla çizildiği bir sosyolojide mutlak bir çözüm söz konusu olabilir mi sorusu ayrı bir tartışma ama geniş toplumsal kesimlerin mutabakat halinde olabileceği birtakım sonuçlar da söz konusu olabilir.
Son dönemde terörsüz Türkiye projeksiyonuna yönelik motivasyon bu konuda önemli sonuçlar alınabileceğine işaret etmektedir. Özellikle 22 Ekim’de Bahçeli’nin çıkışı ile siyasal sembolizmin sınırlarını zorlayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katkısı ile kapsayıcı bir perspektife dönüşen içerisinde bulunduğumuz sürecin, mutlak bir çözüme kavuşturulması noktasında önemli bir beklenti söz konusu. Bu anlamda,
tarihi bir momentte olabileceğimiz izlenimi yaratan cari gelişmelerin, çeşitli meydan okuma ya da zamanlama ve içerik itibarıyla sorunlu bulunan birtakım tartışmalara kurban edilmemesi gerekli.
SÜRECİN YANLIŞ ANLAŞILMASI

Terörsüz Türkiye perspektifine yönelik çağrının ardından ortaya çıkan tartışmaların iki açıdan sorunlu olduğu görülmektedir. Birincisi, sürecin ne olduğunun anlaşılmaması. Terörsüz Türkiye deklarasyonu süreci, doğrudan örgüt lideri aracılığıyla yapılacak çağrı sonrası terör örgütünün kendisini tasfiye etmesi beklentisidir. Bu beklentinin gerçekleşmesi, örgütün vesayetindeki siyaset alanını demokratikleştirerek genişletecek ve örgütün koşulsuz biçimde silahları bırakmasını sağlayacaktır. Bu noktada, çeşitli çalıştaylar düzeyinde gündem edilen ve süreci bir kimlik sorununa indirgeyerek gündemi bambaşka bir zemine çeken tartışmalar, kendi mecrasında ilerleyen bu sürecin ne olduğunun anlaşılmadığını göstermektedir.

SÜRECİN ANLAMI

Bir diğer sorun ise, çoklu tartışmalar yaparak kronolojinin tekrar hatırlatılması ve bazı alanlarda kat edilen mesafelerin yok sayılarak sürecin yüz yıl öncesinden başlatılmasıdır. Eğer bu alanda elde edilen kazanımlar paranteze alınır ve süreç salt kimlik ve dil tartışmasına indirgenirse, sürece muhalefet eden aktörlerin çekinceleri de artırılmış olur. Bu nedenle, geniş bir mutabakat zemininde çözülmesi murat edilen bu konuda, ihtilafları artıracak tartışmalardan kaçınılması elzemdir. Aksi takdirde, bir yandan Kürtlerin herhangi bir şey almadan bu sürece katılmalarının anlamlı olmadığı noktasındaki tahrikler diğer yandan da geniş toplumsal kesimlerin hassasiyetlerini aşındıracak bir tartışma ortamı süreci bambaşka bir yere götürecektir.

NE YAPMALI
Sürecin başarıya ulaşması ve terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşmesi, sıhhatli bir süreç yönetimi ile mümkün olabilir ancak. O sebeple etnik kimlikçi çerçeve üzerinden süreci sabote etmek isteyen aktörlerin yanı sıra çalıştaylar üzerinden geniş bir cepheye teşmil ederek tartışmanın evrenini genişleten tutumlardan da kaçınılmalı. Hiç kuşkusuz bu teklif, sürecin farklı çerçeveler üzerinden tartışılmasını paranteze almak ve imkan dışı bırakmak anlamına gelmiyor. Türkiye’nin mevcut ve bazı kronik sorunlarının çoğulcu bir müzakere yöntemiyle tartışılması her zaman mümkün. Ama
bazı temaları Türkiye’nin genel demokratikleşme trendi içerisinde tartışmak yerine müstakil başlıklar açarak geniş bir cepheye yaymak, içerisinde bulunduğumuz sürece
katkı sağlamamaktadır.

Terörsüz Türkiye hedefinin ardından, her alanda olduğu gibi Türkiye’nin demokratikleşmesi tartışmaları devam etmeli ve çoğulcu bir zemin mümkün hale getirilmelidir. Jeopolitikten kaynaklı risk alanlarını asgariye indirmek ve küresel siyasette aşırı güç kullanımı üzerinden oluşabilecek çatışmaları sağlıklı biçimde yönetebilmek, ancak kronik sorunlarımızı çözebilmemizle mümkündür. Bu alanlarda on yıllara sair parantezleri açılmayacak şekilde kapatmak, Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel denklemdeki etki alanını tahkim edecektir. Aksi durumda, Türkiye’nin hem ekonomik hem de dış politik manevraları kısır bir döngüde cereyan edecek ve enerji gereksiz yerlere harcanacaktır.

#Terör
#Politika
#Turgay Yerlikaya