Uzunca bir süredir gündemde olan fakat son günlerdeki çalışma ve toplantılarla daha sıcak bir başlık haline gelen yeni anayasa konusu, önümüzdeki dönemin en tartışmalı alanlarından birisi olacak. İç siyasette yeni ve önemli açılımların da gündeme geldiği bu günlerde, yeni anayasa yapmaya dair konjonktürel zorluklar olduğu açık. Toplumsal adalet, güven ve siyasi istikrara dair eleştirilerin sıklıkla dile getirildiği bu günlerde, toplumu ve siyasal aktörleri ikna edecek bir çalışma ne kadar mümkün
Uzunca bir süredir gündemde olan fakat son günlerdeki çalışma ve toplantılarla daha sıcak bir başlık haline gelen yeni anayasa konusu, önümüzdeki dönemin en tartışmalı alanlarından birisi olacak. İç siyasette yeni ve önemli açılımların da gündeme geldiği bu günlerde, yeni anayasa yapmaya dair konjonktürel zorluklar olduğu açık. Toplumsal adalet, güven ve siyasi istikrara dair eleştirilerin sıklıkla dile getirildiği bu günlerde, toplumu ve siyasal aktörleri ikna edecek bir çalışma ne kadar mümkün olabilir? Ya da diğer bir ifadeyle, daha sıcak gündemlerin yaşandığı şu dönemde, yeni anayasa talebi toplumsal bir talebe dönüştürülebilir mi?
Yeni anayasa yapma konusundaki ısrar, AK Parti’de Hayati Yazıcı riyasetindeki yeni anayasa çalıştayları ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkan Vekili Mehmet Uçum’un yazıları ile belirli bir çerçeve üzerinden gündem ediliyor. Konuyu uzunca bir süredir gündemine alan ve katıldığı programlarla, Türkiye’nin cari şartlarından bağımsız olarak yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu iddiasını ortaya koyan Uçum’a göre, yeni bir anayasa ihtiyacı Türkiye’nin öncelikleri arasında olmalıdır. Uçum’un bu noktada kaleme aldığı yazılar bir yönüyle kamuoyunda oluşan tepki ve siyaset sahnesinde yeni anayasa gündemine yönelik meydan okuma ve karşı argümanlara da cevap verme niteliğinde.
Yeni Anayasa Motivasyonu AK Parti’nin yeni anayasa konusundaki ısrarlı talebinin arkasındaki motivasyon, 1982 anayasanın bir darbe anayasası olduğu ve bazı dönemlerde değişiklikler yapılsa da anayasanın ruhu ve içeriğinin değişmediğidir.
Bu argümana göre, Türkiye’nin yeni anayasası sil baştan ve kurumları değiştiren bir yönelimle değil, halkın talep ve beklentilerine göre hazırlanan bir sivil anayasa olacak. Bu beklentiler içerisinde nasıl bir anayasa olacak sorusuna farklı açılardan cevap verildiğinde, en önemli başlığın özgürlük-güvenlik denklemine yönelik olduğu açık. Bu nedenle, yeni anayasanın, her bireyi kapsayacak bir özgürlük iddiasıyla hareket edeceği tezinin ısrarla vurgulanması önemli.
Halkın Siyasete Etkisi ve Yeni Anayasa
Türkiye’de uzunca bir süredir şikayet konusu edilen bir husus da halkın siyasete daha etkili katılımı konusudur. Bu nedenle yeni anayasa yapımı sürecinde, bireylerin kendileri ile ilgili alınan kararlarda daha etkili olabileceği bir zeminin yaratılması ve zaman zaman doğrudan demokrasinin kazanımları olarak sunulan bazı uygulamaların da yeni anayasa ile garanti altına alınması gerekliliği söz konusu. Elektronik katılım hakkı, halkın milletvekilini geri çağırma hakkı ve halkın yasa teklif hakkı gibi hususlar üzerinden tartışılan bu konuların, yeni anayasa ile garanti altına alınması, Türkiye’deki demokratikleşme pratiği açısından da oldukça önemli olacaktır.
Fakat hem AK Parti hem de Cumhur-başkanlığı bürokrasisi açısından yeni anayasaya dair ciddi meydan okumalar da söz konusu. Örneğin AK Parti, mevcut sosyal ve politik gerçekliğimizi de kapsayacak bir yeni anayasa üretebilir mi? Ya da daha sıcak taleplerin olduğu bu aşamada, yeni anayasa toplumun bir önceliği olarak geniş kitlelerde karşılık bulur mu? AK Parti, yeni anayasayı geniş kitlelerin de olumlayacağı bir hikayelendirme ile topluma iletebilir mi?
Hiç kuşkusuz bu sorular, aynı zamanda yeni anayasanın bugünkü Türkiye’nin temel bir ihtiyacı olmayacağını ifade eden karşı argümanların da içerisinde olduğu eleştiriler. Bu nedenle AK Parti’nin bu sorulara nasıl bir karşılık vereceği ve yeni anayasayı halkın sahici bir gündemi haline getirip getiremeyeceği esas soru olarak karşımızda duracaktır. Önümüzdeki dönemde, birbiriyle ilintili olarak daha farklı başlıkların da gündeme geleceği hesaba katıldığında, mücadeleden ziyade müzakerenin baskın olacağı bir siyasi iklime doğru gidilmesi gerektiği gerçeği de bir zorunluluk olarak kendisini hissettirmektedir.
Bu zorunluluk ölçüsünde, önümüzdeki dönemde nasıl bir anayasa sorusu, sadece siyaset alanını değil geniş halk kitlelerini de hesaba katacak bir zemin üzerinden tartışılması gerekmektedir.
Bu nedenle, meclisle mukayyet bir anayasa yapım süreci olmaması adına sivil toplum ve entelektüellerin de katılacağı toplantılarla, talep ve beklentiler üzerinden bir tartışma ortamı yaratılmalıdır. Her ne kadar anayasa yapım süreçleri teknik ve hukuki bir çerçeve üzerinden ilerlese de yeni anayasanın ne tür siyasal ve sosyal haklar kazandıracağı konusunun rafine biçimde izahı da bu anlamda önemli olacaktır. Yani toplumsal algıda, yeni anayasanın ne tür kazanımlar üreteceği üzerine sağlıklı bir iletişim stratejisinin benimsenmesi gerekmektedir.
Tüm teknik ve siyasi tartışmalardan bağımsız biçimde, AK Parti’nin yeni anayasa yapımı sürecindeki en önemli sorunu bu talebi bir sosyal gerçekliğe dönüştürebilmek.
Yani, sosyal gerçeklik ile siyasi gerçekliğimizin örtüşmediğini iddia edenlere cevap olarak yeni anayasa konusunu bir toplumsal talebe dönüştürebilmek ve toplumun ihtiyacı olarak ortaya koyabilmek. Tabi bu noktada, AK Parti’nin 2010 ya da 2017’de yapılan değişikliklerdeki kadar güçlü olmadığı ve buna ek olarak söylem üstünlüğü noktasında çeşitli zafiyetler yaşadığı gerçeğini de hatırda tutmak gerekecektir.
#anayasa
#siyaset
#Turgay Yerlikaya