Başlıktaki bu sorunun yanıtını vereceğim. Ama önce Suriye’de olup bitenin nedenlerini anlatmam gerekiyor. Bunu yayımlanan bir “strateji metnini” hatırlatarak yapacağım. Tarihi eski (1982) ama etkileri güncel bir metin bu. Oded Yinon , İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapmış bir isimdi. Kivunim isimli bir dergide İsrail’i çevreleyen bölgesel tehditleri ve Tel Aviv’in atması gereken adımları kaleme aldı. Oded Yinon Planı olarak literatüre geçen metinde temel tez şuydu: “İsrail’in güvenliği komşu
Başlıktaki bu sorunun yanıtını vereceğim. Ama önce Suriye’de olup bitenin nedenlerini anlatmam gerekiyor. Bunu yayımlanan bir “strateji metnini” hatırlatarak yapacağım. Tarihi eski (1982) ama etkileri güncel bir metin bu.
, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapmış bir isimdi.
isimli bir dergide İsrail’i çevreleyen bölgesel tehditleri ve Tel Aviv’in atması gereken adımları kaleme aldı.
olarak literatüre geçen metinde temel tez şuydu: “İsrail’in güvenliği komşu ülkelerin zayıflığına bağlıdır.”
Planın Irak (Şii güney, Sünni merkez ve Kürt kuzey şeklinde), Lübnan ve Mısır’ın bölünmesiyle ilgili önerileri vardı. Ama beni Suriye kısmı ilgilendiriyor. Bugün yaşanan gelişmelerle konuşan boyutları var çünkü.
DAVUT KORİDORU’NUN İLK AŞAMASI
diyor ki… “Suriye dörde bölünmeli.” Akdeniz kıyılarında Alevi devleti, Şam merkezli Sünni devleti, Süveyda’da Dürzi devleti, kuzeyde Kürt devleti. Şunu birkaç kez yazmıştık: İsrail’in güncel politikası da Suriye’nin dört nüfuz alanına bölünmesidir. Bu teklifi Moskova’ya bile yaptılar. Dürzilerin hamiliğine soyunuyorlar. Suriye ordusunun bölgeye girmesine izin vermiyorlar. Planla örtüşüyor mu? Örtüşüyor.
Yazmıştık;
İsrail’in Davut Koridoru planı da var
. SDG bu planların paydaşıdır. 10 Mart anlaşmasına uymayarak İsrail’e göz kırpıyor. Golan, Süveyda, Deyrizor hattı üzerinden inşa edilmeye çalışılan Davut Koridoru’nun taşeronluğunu üstlenmeye çalışıyor. Bu arada…
, İsrail’deki Dürzi topluluğunun ruhani lideri
ile bir araya geldi. Tarif “
Golan’dan Süveyda’ya ABD gözetiminde güvenli bir kara koridoru
” istedi. Bu Davut Koridoru’nun ilk aşamasıdır. Şam, Deyrizor’u ivedi bir şekilde SDG’den almalıdır.
Suriye sahasında, son birkaç günde yaşanan önemli gelişmeler var. SDG, ademimerkeziyetçi söylemini Dürzi ve Alevi grupları kapsayacak şekilde genişletti (Haseke Konferansı). Bir yanda Şam-SDG görüşmeleri sürüyor. Rusya, Suriye’ye dönmeye çalışıyor. Ankara-Şam askeri eğitim ve danışmanlık anlaşması imzaladı, daha büyük bir anlaşma yolda, geliyor.
’nun haberine göre, ABD olası bir operasyonda SDG’yi korumayacağı uyarısında bulundu. Berlin, eylül ayında Kürt-Yahudi Kongresine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Şu önemlidir: Suriye’de Arap Beggara aşireti SDG’ye karşı seferberlik ilan etti. Şu da önemlidir: Süveyda’da Dürzi azınlık için kendi kaderini tayin hakkı gösterisi düzenlendi. En tehlikelisi şudur:
İsrailli yerleşimciler, Suriye Dera’da yerleşim yeri temel atma töreni düzenledi.
HANGİSİ DAHA ÇOK ZARAR VERİR?
Ankara, silah bırakarak Şam’a entegre olması için SDG’ye bir şans verdi ama geleni görüyor.
’ın, Suriyeli mevkidaşı Şeybani ile yaptığı açıklamalar bu anlamda önemlidir. Fidan, SDG’nin ne Şam mutabakatıyla ne de Terörsüz Türkiye süreciyle ilgilenmediğini vurguladı, “Sizi ne ilgilendiriyor? İsrail'in maşası olmak mı?” diye sordu.
Bu tepki üzerine DEM Parti’den bazı açıklamalar geldi.
, “Sürece uygun bir dil kullanmıyor Dışişleri Bakanı” dedi. Bir süredir
SDG’yi Terörsüz Türkiye sürecinin kapsama alanı dışında tutmaya çalışanlar var
. SDG’den de bu yönde açıklamalar geliyordu.
DEM Partili Cengiz Çandar
’ın “SDG’ye operasyon, süreci bitirir” diye özetleyebileceğimiz analizi bir işaret fişeğiydi.
Terörsüz Türkiye gibi tüm ülke ve bölgeye, tüm toplumsal gruplara kazandıracak, insan hayatını ve huzuru önceleyen bir süreci,
SDG’nin silahlı varlığına endekslemek
kimseye bir şey kazandırmaz. Hatta süreci zedeleyecek bir şey varsa o da budur. Bir anlamda, sonuçları itibarıyla, İYİ Partili bir milletvekilinin, TBMM’deki komisyonda yaptığı açık dezenformasyondan farksızdır.
SÜRECİN ÇOK BAŞLIKLI HEDEFLERİ
Daha önce yazmıştık. Bu süreç,
Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de terör örgütü PKK ile bağlantılı tüm yapıların silah bırakması üzerine kurgulanmıştır.
Bunların zamanlaması eşanlı olmayabilir. Ama tüm gruplardan beklenen budur. Çünkü süreç, sadece Türkiye’de terörün sona ermesi ve toplumsal birliği hedeflemez. Bir amacı da bölgesel istikrarı desteklemektir. Proksi grupların ortadan kalkmasıdır. Vekâlet savaşlarının bitmesidir.
Emperyalistlerin ve bölgede zehir saçan aktörlerin elinden potansiyel maşaları almaktır
(Bu maşa bazen SDG’dir, bazen DEAŞ’tır). Coğrafyanın çocuklarına huzur getirmektir. Türkiye’nin sınırlarını korumaktır. Türkiye’nin caydırıcılığı ister SDG, ister DEAŞ, ister Esad yanlıları olsun, huzuru bozma potansiyeli olan tüm aktörlere karşıdır.
Üstelik bu bir devlet politikasıdır.
Süreçte atılan her adım, devletin ilgili kurumlarının koordinasyonu içinde yürütülür.
Özetle… Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygıları giderilmeden atılacak hiçbir adım başarıya ulaşamaz. Terörsüz Türkiye, bu memleketin ve bölgenin kardeşlik projesidir.
Herkesten aklı selim davranması beklenir
. Özellikle Suriye konusunda.
#Terörsüz Türkiye
#SDG
#Yahya Bostan