Yüzsüzlüğün ekonomisi

04:0010/12/2025, Çarşamba
G: 10/12/2025, Çarşamba
Yaşar Süngü

“Her bitkisel gıda masum değil” diyor bir gıda profesörü ve şöyle devam ediyor; “Bitkisel gıdaların çevre dostu olduğu düşünülse de durum her zaman öyle değil. örneğin pirinç küresel tarımsal metan emisyonlarının yüzde 30’unu oluşturuyor. 2030’a kadar pirinç tarlalarından kaynaklanan sera gazı salınımının yüzde 60 artması bekleniyor. Bu nedenle bilinçli tercihler yapmalıyız. Yerel ürünler yerel halk ve ekonomi için çok önemli ama ne yazık ki bunlar her zaman çevre dostu değil. Eğer bu ürünler teknolojiyle

“Her bitkisel gıda masum değil” diyor bir gıda profesörü ve şöyle devam ediyor;

“Bitkisel gıdaların çevre dostu olduğu düşünülse de durum her zaman öyle değil. örneğin pirinç küresel tarımsal metan emisyonlarının yüzde 30’unu oluşturuyor. 2030’a kadar pirinç tarlalarından kaynaklanan sera gazı salınımının yüzde 60 artması bekleniyor. Bu nedenle bilinçli tercihler yapmalıyız.

Yerel ürünler yerel halk ve ekonomi için çok önemli ama ne yazık ki bunlar her zaman çevre dostu değil.

Eğer bu ürünler teknolojiyle desteklenmiyorsa, yanlış tarım uygulamaları yüzünden daha fazla karbon salınımına yol açabiliyor.”

Sanki gıda teknolojisi şirketlerinin temsilcisi gibi konuşuyor bilimcimiz.

Tabi ki bu tür açıklamalar hiç samimi gelmiyor.

Biz gıda profesörlerinden sera gazının ineklerden daha fazla fabrika bacalarından çevreye salındığını haykırmalarını istiyoruz.

Çünkü dünyayı yaşanmaz kılanlar, ürettikleri ile insan sağlığını bozan, havayı kirleten ambalajlı gıda üreten küresel şirketler.

“Her bitkisel gıda masum değil” evet ama her bilimsel çalışma da hiç masum değil.

***

Tüketicilerin satın alırken neye baktığını araştıran bir bilimsel çalışmaya göre gıdaları çoğu zaman tatmadan satın alıyoruz.

Süpermarkette, çevrimiçi siparişlerde veya menülerde seçim yaparken hep görsellere dayanıyoruz.

Beynimiz, bir gıdayı gördüğünde hafızamızdaki verilerle onu otomatik olarak algılıyor.

İnsanlarla ilişkilerimizde de aynı mantık devrede.

Önce insanların kılık kıyafetlerine bakıyoruz, sonra mesleğine sonra cüzdanına sonra ağzına.

İnsanlık tarihi boyunca da böyleydi ama hiç bu kadar değildi.

Yüzeysellik ve sığlık yüzyılı bu yüzyıl.

***

Fabrika bacalarından, egzoz borularından çıkan gazlar atmosfere yükseldikten sonra rüzgârın etkisiyle her yere taşınıyor.

Taşınan bu gazlar, sis ve bulutlardaki su ile birleşerek sülfürik asit ve nitrik aside dönüşüyor.

Sonra bu asitler yağmur damlaları ile yere inerek bitkiler, toprak, canlı varlıklar, yapılar, göller, akarsular ve denizler üzerine düşüyor.

Asit yağmurlarının doğal çevredeki etkisi ve miktarları, mineral toprağın kalınlığı, jeolojik yapısı, bitki örtüsü v.b unsurlara ve kullanım biçimine bağlı olarak az veya çok olabiliyor.

Fabrika ve ev bacalarından, taşıtların egzozlarından çıkan gazlardan; karbondioksit, azotoksit, metan, ozon ve kloroflor karbon gazları sera gazları olarak biliniyor.

Fosil yakıtların (petrol ürünleri, doğal gaz, linyit kömürü v.s.) yakılması sonucu yayılan gaz ve ısı, yer kürenin ısınmasına neden oluyor.

Yeryüzünün daha fazla ısınmasına neden olan bu etkiye sera etkisi deniyor.

Asit yağmurları ve sera etkisi doğanın doğal dengesini bozuyor.

Yani doğanın dengesini bozanlar bizim ahırdaki inekler değil, bacalı zehir püskürten küresel inekler.

***

Şehirler için imar planları yapılırken, bu planlar doğrultusunda fabrikaların şehir dışında yapılmaması toprak ve su kirliliğine neden oluyor.

Fabrikalar, atık maddeleri arıtmadan denize veya herhangi bir su birikintisine boşalttığında, bu zehirli atıklar su birikintilerinde veya denizlerde yaşayan canlıların yaşamlarını tehdit ediyor.

Zehirlenen balıklar ölürken, ölmeyenler balıkçılar tarafından tutulup sofralarımıza geliyor.

Nehir veya dere kenarlarına kurulan ve yüksek ısı yayan fabrikalar en tehlikeli olanlar.

Bunlar fabrika atık sularını belirli bir sıcaklıkta dere veya nehirlere boşaltıyor.

Bu sular genelde ya asit tabiatlı ya da

toksik madde içeriyor.

Fakat boşaltılan yüksek sıcaklıktaki su, dere veya nehirlerdeki tüm canlıların ölümüne neden oluyor.

Bu yüzden özellikle Avrupa ülkeleri, ağır sanayii kuruluşlarını çok sıkı bir denetim altına almak zorunda kalıyorlar.

***

Birçok fabrika hava, su, toprak ve gürültü kirliliğine neden olduğu için Avrupa ülkelerinde bölge halkının tepkisine uğruyor.

Çevreci sivil örgütlerin tepkisi ve çevre koruyucu maliyetlerin yüksekliğinden dolayı gelişmiş ülkelerdeki bu tür fabrikalar az gelişmiş olarak sınıflandırılan ülkelere kaçıyor.

Hava ve suyu kirleten bu fabrikalar gittikleri ülkelere “Yabancı sermaye ülkenize yatırım yapmaya geldi” şeklinde pazarlanıyor.

Yüzsüzlüğün ekonomisidir bu.


#Ekonomi
#Toplum
#Yaşar Süngü