CAATSA yaptırımları kalkınca bağımlılığa mı, bağımsızlığa mı yürüyeceğiz?

04:0023/09/2025, Salı
G: 23/09/2025, Salı
Yusuf Dinç

15 Temmuz Hain Darbe girişimi sonrası ABD ile olağan bir gerilim oluşmuştu. Bu gerilimin merkezinde Rahip Bronson vardı. Trump’ın dünya sorunlarını çözmenin ya da belki çözmemenin bir yolu olarak ekonomik silahlarını kullanabileceğini sergilediği ilk tecrübelerdi. Türkiye’ye hasım hukuku uyguladı. Bununla da kalmadı etki edebildiği her yerden Türkiye’yi dışladı. Dünya Bankası’na Türkiye’ye kredi vermeyin diye talimat geçti. Avrupa Kalkınma Bankası bile fon akışını durdurdu. Bu bankaların ortağıyız

15 Temmuz Hain Darbe girişimi sonrası ABD ile olağan bir gerilim oluşmuştu. Bu gerilimin merkezinde Rahip Bronson vardı.

Trump’ın dünya sorunlarını çözmenin ya da belki çözmemenin bir yolu olarak ekonomik silahlarını kullanabileceğini sergilediği ilk tecrübelerdi.

Türkiye’ye hasım hukuku uyguladı. Bununla da kalmadı etki edebildiği her yerden Türkiye’yi dışladı.

Dünya Bankası’na Türkiye’ye kredi vermeyin diye talimat geçti. Avrupa Kalkınma Bankası bile fon akışını durdurdu. Bu bankaların ortağıyız yahu…

Türkiye ekonomisinin kırılganlığına oynadı. Türkiye’ye kredi veren Fransız ve Alman bankaları baskı altına alındı.

Bakanları yaptırım listesine aldı. Çelik ve alüminyuma vergiler getirdi.

Sonra geçti twitter’ın başına ekonominizi bitireceğim diye bir paylaşım yaptı. “Bu daha bir şey değil, ikinci Tweet’imi bekleyin,” dedi.

Kaç kişinin dolar alıp Trump ikinci tweet’i atsın diye ağızları sulanarak beklediğine şaşırmıştım. O günden beri dolar alanların ve dolar almayı tavsiye edenlerin milli güvenlik sorunu olduğunu düşünüyorum. Bir de safça dövizi yatırım aracı sananların şuursuzluk nedeniyle kendilerine ve ülkelerine tehdit olduğunu düşünüyorum.

Sonra Cumhurbaşkanı onların doları varsa bizim de Allah’ımız var dedi.

Trump hakikaten ikinci tweet’i atamadı.

Çünkü Türkiye’de bir kur atağı başladı, CDS çakıldı, borsa tepetaklak oldu. İş devamında %80 tamamlanma altındaki bütün kamu yatırımlarının durdurulmasına kadar vardı.
Sonunda Türk ekonomisinin dayanıklılığını dünyaya ispatlamış oldu.
Ama ilk anda kalalım.

Olayın sıcağıyla Türkiye bir krize mi gidiyor değerlendirmesi yapıldı. Kriz dediysek finansal kriz. Başka türlüsü kriz sayılmıyor artık.

Krize giderse kimler etkilenir diye bakıldı. Hızlıca anlaşıldı ki Türk bankalarına en çok Amerikan bankaları borç vermiş. Tüm dünya borsaları o gün kırmızıya döndü. Kıpkırmızıya.

İlk defa Türkiye’nin ekonomik olarak sistemik önemde olduğu anlaşılmıştı sanırım. Hani Japon merkez bankası faiz artırınca dünya bir çalkalandı ya işte öyle bir hadiseydi.

Trump ikinci tweet’i atamadı haliyle.

Trump’ın analitik yaklaşımdan bihaber olduğu böylece görüldü. Kimse böyle biteceğini bilmiyordu.

Rahip gönderildi.

Türkiye ürünlerine getirilen ek gümrük vergilerine misilleme olarak Amerikan ürünlerine ek vergi getirdi ve hadise sönümlendi.

ABD menşeli akıllı telefonların neden görece daha pahalı olduğunu çoktan unutmuş olanlara böylece hatırlatmış olalım.

Pazar günü Resmi Gazete’de akıllı telefon gibi teknoloji ürünleri hariç ek vergi getirilen diğer ürünler üzerinden ek vergiler kaldırıldı.

Aslında önce CAATSA yaptırımlarının kaldırılması gerekirdi ama haksızlık etmeyelim. Bakanlar yaptırım listesinden çıkarıldı. Meselenin uzun atımlı etkilerinden olan gri liste baskısı kaldırıldı. Ufak tefek not artışları geldi. Dünya Bankası ve diğer bankalar üzerinden baskı kaldırıldı.

Ya Türkiye bunlara karşılık bir adım atıyor. Ki böyle ise yanlış olur. Yahut CAATSA kalkacak ve Türkiye de misillemesini kaldırıyor. İlk kim kaldırdı sığlığında değerlendirmeyeceğim elbet.

Batı Türkiye’nin gönlünü alma gayreti içinde. Bu açık. Ama Türkiye ayarı ne denli tutturabiliyor sormak lazım.

Nerenin tarafı olacağımız değil, kim bizi yanında görmek istiyor diye baksak daha yerinde olmaz mı?

Bağımlılık yerine bağımsızlık fikrine daha da güçlü tutunulamaz mı?

Türkiye’nin hakkını Türkiye’ye lütuf görenlerin istediği bedel cevher-i hürriyettir. Yağlı kete misali.

Elbet biz atalarımızdan hürriyeti miras almışızdır. Ve dahi hürriyet fikri damarlarına en işlemiş millet de biziz. Artık çokça söylenmese de ve 100 yıldır gerçek hürriyetimizin zeminini oyan içimizdeki Batıcılara rağmen...

Realiteden kopuk ve kopmuş da değiliz. Muvazenedeki yerimizin
Sultan Abdülhamid
’den bu yana belki ilk defa farkındayız. Ahlak kısmına son dönem hızlı saldırmış olsak da
Namık Kemal
’in dediği mevki mirasını da tümden tüketmiş değiliz.

Şimdi ben ne söylüyorum?

Ben evvela şunu diyorum; biz mahalle arayacak durumda değiliz. Yok, öyleysek olmamanın gereğini yapmalıyız.

Sonra şunu söylüyorum; belki biz aşırı akıllıyız ve menfaatlerimizi ençoklamanın yolunu nihayet bulduk. Eğer öyleysek
halkın da kazanmasını
sağlamalıyız.

Batı ile normalleşip CAATSA falan kalkınca oluşacak fon akışının cent’i cent’ine nasıl etkin kullanılacağını planlamalıyız. Geleni ne yapacağını bilmeden olmaz.

Daha önce de Türkiye’ye para aktı. 100 milyar dolar geldiyse ancak 50’sini iyi kullandık, 50’si de bizi iyi kullandı; âfâken söylüyorum. Bu sefer 100 milyar dolar gelecekse 100’ünü de iyi kullanmalıyız.

İyi kullanmak demek halka kazandırmak ve tam
bağımsızlık
yolunun taşlarını yürüyemeyeni utandıracak kadar dizmek demek. Para nasıl olsa geliyor artık deyip yolundan dönmemek demek.

Bir yerden aldık bir yere de getirdik. Yeni dünyada var olmak için olanı artırıp iyileştirme zamanı geldi, geçiyor.

Asla o günkü gibi sıfır noktasında değiliz, ama bugün için de yarın için de değişmeyecek hakikati dillendiren Namık Kemal’in şu sözleriyle bitireyim;

“Bir şirket te’sisine muvaffak olamadık. Ticaret böyle mi terakki bulur? Bir Müslüman bankası var mı? Beynimizde servet nasıl vücuda gelir? İyice bilmeliyiz ki, biz hâlâ ecdadımız olan abalı kebeli Türklerin mevki gibi, ahlâk gibi elimize geçen mirasları sayesinde yaşıyoruz. Osmanlı şanı, terakki fikri bunu mu iktiza eder?”
#ABD
#CAATSA
#Yusuf Dinç