İsmail Heniyye’nin Tahran’da uğradığı suikast sonrası Türk medyasını İran İsrail savaşı çıktı mı, çıkacak mı, tartışmaları kapladı gitti.
Dünyada durum nedir, diye baktım. Gördüm ki tenisin babaları emekliye ayrıldıktan sonra Djokovic’in ilk defa olimpiyat altın madalyası kazanma şansı yakalaması gündemin asıl maddelerinden.
Hani bir klişe var ya; adamlarda gündem yok bizde gündem gün içinde bile değişiyor biçiminde… Adamlar açısından durumu; gündemlerini kendileri seçmek özgürlüğünü kullandıkları şeklinde yorumladım. Türkiye içinse durumun; biraz gündemi belirlemek, biraz gündemin ötesinde gitmek kaygısından olduğunu düşündüm. Hatta belki kaygı değil de ihtiyaç… Türkiye’nin ontolojisinin bir gereği…
Tüm olası ihtimaller karşısında önden bir perspektif kazanmak meselesi…
Bu yüzden şimdiye kadar zır teolojisi yapılan İran-İsrail savaşının jeoekonomik sonuçlarına bakmak faydalı olur.
Dahası, bu bakış açısından bir tartışma böyle bir savaşın çıkıp çıkmayacağıyla ilgili de fikir verebilir. Çünkü bu savaşın etkilenenlerinin teolojiyi falan bir kerede elinin tersiyle iteceği matematik kayıplar ortaya çıkabilir.
Böyle bir savaşın Avrupa’yı, Hindistan’ı ve Çin’i paralize edecek kadar etkisi olur. Çünkü böyle bir savaşta tüm Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı istikrarsızlaşır. Döşenecek deniz mayınları dünya enerji tedariğinin %30’unun aksamasına neden olur.
Tam da Batı cephesi Venezuela’da Maduro’ya yeniden savaş açmışken… Avrupa kendi kendine Rus enerji varlığını haram etmişken…
İran tek başına dünya doğalgaz rezervi bakımından ikinci ve petrol rezervi bakımından üçüncü ekonomi. Basra Körfezindeki Katar, Emirlikler, Suudi Arabistan, Irak gibi dünyanın diğer başat enerji ithalatçılarının güzergâh problemi ortaya çıkar.
Güzergâh problemi ve enerji bağımlılığı söz konusuyken Avrupa artık zaten pamuk ipliğine bağlı fakat asıl meselelerden biri de Hindistan…
Hindistan bu nedenle son yıllarda İran’ın en önemli destekçisi konumunda. Çin burnundan kıl aldırmasa da keza… Diğer taraftan İran konumu itibariyle, Türkmen gazının da pazarlayıcısı durumunda…
Bu kısım sadece Basra Körfezine dair olan… Bölgede İran-İsrail savaşı gibi bir istikrarsızlığın neden olacağı kaosun tüm Körfez ülkelerini çok daha derinden etkileyeceğini hatırlatmak gerekir. Enerji fiyatlarında oluşacak şok Basra Körfezi ve Hürmüz’ün tıkanmasından ibaret olmaz.
Tüm tahminlerin ötesine geçecek bir petrol fiyatlaması küresel enflasyonu körüklemeye tek başına yeter. Avrupa’ya satacağı kaya gazı ile denklemin tek kazananı gibi görünen ABD dahi bu savaşta doların hegemonyasını kaybedebilir. Trump’ın Bitcoin’i Amerikanlaştırmaya dair çıkışı yabana atılamaz. Moratoryum öncesindeyiz…
Isıl işleme başvuran büyük sanayi işletmeleri başta kâr edermiş gibi görünseler de iflaslara sürüklenebilir. Bunların iflası çok daha büyük bir iflas zinciri kurar. Çünkü etkiler geçici olmaz…
Bir de meselenin Türkiye’ye bakan yönü var. Kalkınma Yolu Projesi böyle bir gelişme karşısında sorgulanmaya başlar ve belki kadük kalır. Bu risk Türkiye’nin Kuzey Irak’ta terörle mücadelede açtığı yeni mücadeleye zarar verebilir. Dikkatli olmak lazım…
Sanırım Türkiye, dikkatin ötesinde bir küresel rol oynadığından biraz rahat hissediyorum. Dünyanın en hassas rehin takası operasyonu bu analizin dışındaki bir konu gibi gelmiyor bana…
Konu özelindeki jeoekonomik analizin bir kısmı da MİT’in bu başarısı…
Yani parasal sistem, enerji, mal ve hizmet tedarikinin istikrarı, askeri ve istihbari konumlandırmalar gibi uçtan ucu meseleleri barındıran bir savaş olur İran-İsrail savaşı…
Tüm bu çerçeve İran-İsrail arasındaki gerilimin hakikatli ama sürüncemeli olduğunu sanırım izah edebilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.