Madem Papa’ya suikast yapabiliyoruz neden SGK’yı dolandırıp bebekleri öldürüp savcıyı tehdit etmeyelim demişler. Sonra da neler neler etmişler. Belki kimleri kimleri daha tehdit ettiler. Olayın vahametine dair ilk detayları Yeni Şafak haber vermişti de nutkumuz tutulmuştu. Şimdi artık bir şeyleri konuşma zamanı. Velev ki sekülerlik dayatılan toplumlarda şimdi açacağım türden konular açmak tabu olsun. Herkeste bir ahlak vurgusu aldı gidiyor. Üstünlüğün ahlakla ilişkilendirilmesi esas kabul ediliyor.
Madem Papa’ya suikast yapabiliyoruz neden SGK’yı dolandırıp bebekleri öldürüp savcıyı tehdit etmeyelim demişler.
Sonra da neler neler etmişler. Belki kimleri kimleri daha tehdit ettiler.
Olayın vahametine dair ilk detayları Yeni Şafak haber vermişti de nutkumuz tutulmuştu. Şimdi artık bir şeyleri konuşma zamanı. Velev ki sekülerlik dayatılan toplumlarda şimdi açacağım türden konular açmak tabu olsun.
Herkeste bir ahlak vurgusu aldı gidiyor. Üstünlüğün ahlakla ilişkilendirilmesi esas kabul ediliyor. Herkeste derken gerçekten herkes… Kötü şey yapmıyorlar ama bu toplumun fıtratına uymayan bir medeniyet düşüncesinden hareket ediyorlar. Böyle yapınca da sadra şifa olamıyorlar.
Ben başka bir zaviyeden meseleyi tartışmak istiyorum. Toplum alarm veriyor.
Seküler kaygılarla bu değerlendirmeye karşı çıkacak olanlar dahi gördüğü olaylar karşısında “bu nasıl Müslümanlık,” deyiveriyor. O yüzden karşı çıkmaktansa anlamaya bakmakta yarar var.
İman problemi olmayanların karakteri politikaya dönüştürülüyor. Ama iman meselesi olanların karakteri politikaya dönüştürülmüyor. Böylece toplumun geneli için politikalar fıtratlarıyla çelişiyor. Bu da bir bunalıma, bir yozlaşmaya neden oluyor. FETÖ gibi toplumun cemaat talebinin artışından yararlananlar, imanları ifsat etmek için bu boşluktan yararlanıyor zaten.
Bu bunalım ve yozlaşma sonuna kadar yaşanınca ve ifsat çeteleri dur duraksız çalışınca zaten bitecek her şey. İyi biteceğini düşünmek zor geliyorsa toplumun verdiği alarma müdahale etmek lazım.
Kutu…kutu…
Son yılların bitmeyen gündemi kira, hem yıllık enflasyonda en üstteki yeri hem bugünlerde ekonomi yönetiminden gelen açıklamalarla yine ön plana çıktı.
Konu kiraya gelip insanlarla biraz hasbihal edince de kira artışında bir sınır olduğunu unutmuşlar gibi geldi. Belki bazıları hiç bilmiyor yahut kafalar karışmış.
Yüzde 25 sınırının uzatılmaması karşısında sınırın tümden kalktığı zannına kapılanlar var.
Temmuz’da düzenleme uzatılmadı ve eski standarda geri dönüldü. Bugün de eskiden olduğu gibi TÜFE’den daha yüksek artış yapılamaz.
Dahası geri dönük bir kira güncellemesi de yapılamaz. TÜFE son ayın kirasına uygulanabilir. Yani geçen yıllardan %25 ile TÜFE arasında oluşan farkı da getirip bugünkü kiraya eklemek mümkün olamaz.
Olsa olur, olmaz, iyi olur, fena olur, ayrı mesele. Ama hukuken buna yol açılmadı, önü kapalı.
Fakat ekonomi yönetiminden gelen son açıklamaların %120 kira artışını normalleştirecek bir dili var. Yasal olmasa da kabul edilebilirmiş gibi düştü zihinlere.
Hukuktan referans almak yeğdir.
Ekonomi yönetimi kiraların gerçekten serbest piyasada oluşmasını bekliyorsa bu iyi bir şey.
Ama bunun için kapsamlı düzenlemeler gerekir. Bugünkü sosyolojide suistimaller olur ama yarının insanları için aşırı düzenleme anlamına gelen haller bunlar.
Belki de artış sınırlamasında TÜFE’yi kullanmak yerine daha doğru bir gösterge veya ölçüm kullanılabilir. Piyasanın kendi arz talebini gerçekten yansıtan bir gösterge…