Petrol fiyatı tahminlerindeki sapma para politikasını şahinleştirebilir

04:0012/09/2023, Salı
G: 12/09/2023, Salı
Yusuf Dinç

Son birkaç on yılda dünyanın değişen dengeleri ve gelişmeye başlayan rekabetçi işbirliği çeşitliliği rezerv ülkelerin, enerji fiyatları üzerinde kontrol gücü kazanmasını sağladı. Bu durum mesela en önemli rezerv ülkelerinden Venezuela için teyit edilemezse de Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in geneli üzerinden yorumlandığında doğrulanabiliyor. Hele de Suudi Arabistan üzerinden bu okuma bambaşka boyutlar kazanıyor. Dünyanın bir numaralı üreticisi olma konumu Suudi Arabistan ile ABD arasında

Son birkaç on yılda dünyanın değişen dengeleri ve gelişmeye başlayan
rekabetçi işbirliği çeşitliliği
rezerv ülkelerin, enerji fiyatları üzerinde kontrol gücü kazanmasını sağladı. Bu durum mesela en önemli rezerv ülkelerinden Venezuela için teyit edilemezse de Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in geneli üzerinden yorumlandığında doğrulanabiliyor. Hele de Suudi Arabistan üzerinden bu okuma bambaşka boyutlar kazanıyor.

Dünyanın bir numaralı üreticisi olma konumu Suudi Arabistan ile ABD arasında gidip gelir. Bu konumlandırmada ABD birinci ise siyasi değişkenler çalışır. Mesela Avrupa ülkeleri ile Japonya, Güney Kore gibi ülkeler ABD’nin enerji ihracatına önemli ölçüde ihtiyaç duyar. Böylece ABD Avrupa ve Uzak Doğu’da kurduğu siyasi dengeyi destekler. Diğer taraftan ABD birinci üretici ise çıkan fiyatları baskılamak adına üretimdeki payını artırıyordur.

Suudi Arabistan ise meseleyi siyasi bağlamdan uzak tutup salt ekonomik görmeye çalışıyor. Suudların, ABD’nin fiyat baskısı bittikten sonra rol alıp artan fiyat trendinde birinci sıraya yerleştiği ve karlılık elde ettiği dönemler vardır.

Yani bir bakıma ABD birinciliği bırakıyorsa fiyatların çıkacağından endişe edilebilir. 2016’ya kadar Suudi Arabistan uzun süre birincilik konumunu tuttu. O zamandan bugüne ABD birinci sırada yer alıyor.

Şimdilik yer değiştirecek gibi durmuyorlar ama önümüzdeki dönem sürprizlere gebe. Çünkü Suudi Arabistan, Muhammed bin Salman’ın ortaya koyduğu yeni bir vizyon peşinde. Metaforik olarak Orta Doğu’yu yeni Avrupa yapmak istediğini söyledi. Bunu gerçekleştirmesi için petrol fiyatlarında yukarıdaki bir seviyede
istikrar
önemli olacaktır.

Son haftalardaki üretim kısıntılarıyla (üçüncü büyük üretici konumundaki Rusya’nın da desteğiyle) petrolün varil fiyatını 80 dolardan 90 dolara (Türkiye’nin tahminin üzerine) taşıdılar.

Sonrasında belli bir seviyeye çekip istikrar kazandırmak isteyeceklerdir. Bu yeni değer de 100 dolar psikolojik eşiğinin biraz altında olabilir. Tahmin yapan uluslararası enerji uzmanı kuruluşlar önümüzdeki yıllarda 100 doların üzerindeki seviyelere de referans verebiliyorlar.

Türkiye kendi enflasyon, kur, cari açık gibi parametrelerini öngörürken son enflasyon raporunda 70 dolar civarı bir petrol varil fiyatı tahmin ediyordu. OVP’de ise petrol fiyatı tahmini, Türkiye’nin dengelenme aralığı olarak görülen üç yıllık seri için 85 dolar civarına revize edildi. İstikrarlı bir petrol fiyatı öngörülüyor ki bu kısmının tutarsız olduğunu düşünmüyorum. Son birkaç yılda Türkiye petrol fiyatını neredeyse mükemmel tahmin etmişti. Fakat önümüzdeki dönemde %10 gibi makul görünen sapmalar olabilir.

Fakat Türkiye’nin makro parametreleri o denli hassas ki ufak sapmalar dahi önemli maliyetler çıkarıyor.

Evvela Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde artan değil, azalan petrol fiyatları yurtiçi enerji maliyetleri bakımından haliyle belirleyici faktör.

İkinci olarak artan enerji fiyatları Türkiye’nin cari açığını artırıyor. Temmuz cari açık verisinin tahminden fazla gelmesi bu soruna işaret ediyor. Petrol fiyatındaki artış cari dengenin Türkiye aleyhine bozulması anlamına geliyor. Artan cari açık bu sefer kur üzerinde baskı kurup ilave enflasyonist etkiye neden oluyor.

Sonra bu gelişmeler Ortodoks politikalar denkleminde enflasyonla mücadelede daha şahin bir tavır takınmayı gerektiriyor.

Sonuçta bilinmesi gereken; enerji fiyatları bu birkaç ayda tahminlere yakın seyretmezse Türkiye’nin görece ufak adımlarla ilerlemek istediği faiz artışında adımlarını büyütmeye zorlanacağıdır. Yani beklenti üzerinde faiz artışları gelebilecektir.

Bu da daha az kredi, çok daha yavaş büyüme (ki Türkiye’nin tüketim ve yatırım iştahı dinamiklerinde bu beklenmez) anlamına gelecektir. Ancak petrol fiyatlarında nispi bir istikrar oluşursa, denge fiyatı Türkiye’nin tahmininden daha yüksekte oluşturulsa dahi, enflasyonla mücadele süreci plana uygun olarak yönetilebilir.

Enerji fiyatları Türkiye için işte böyle hassas. İlave olarak vizyoner birkaç şey söyleyeceksem; petrol fiyatlarında tek gerçek istikrar Türkiye’nin enerji koridoru olarak
jeoekonomik
rolünü oynamasıyla mümkün.
Türkiye, dünya için güvenli bir enerji koridoru oluşturduğunda küresel ölçekte enerji fiyatları kalıcı olarak düşüp fiyat istikrarı kurulabilir.
Tabi istikrar herkesin menfaatine olduğunda bu koridor mümkün olacak…

Konut edinimi sorun değil, konut kredisi sorun

Türkiye konut kredisi verse olmuyor, vermese olmuyor. Verse konut fiyatları yükseliyor yahut içinde bulunduğumuz süreçte düşmesi gerekirken çıktığı seviyelerde tutunuyor. Bu da kirayı yukarı çekiyor. Alt gelir grubu üzerinde baskı kuruyor.

Vermese barınma ihtiyacının karşılanmasında zorluk çıkıyor. Halen kafasını sokacak bir yeri olanlar içinse deprem endişesine rağmen daha güvenli evlere taşınmak mümkün olmuyor.

Sorun anlaşılmaya veya çözümü aranmaya çalışılırken ise yanlış yere bakılıyor. Hatta sorunun konut ediniminin kendisi olduğu zannediliyor. Asıl sorunsa mortgage modeli. Mortgage modelinin borca dayalı olması…
Tasarrufa dayalı bir mortgage modeline geçmek gerekiyor.
Yeni bir finansal model olarak tanıtılan ve düzenlenen
tasarruf finansını
hele de bu süreçte doğru konumlamak gerekiyor. Almanya örneği ortada; enflasyonist dönemlerindeyken tasarrufa dayalı bir mortgage modeli kurdular. Tasarruf finansı konut ihtiyacını karşılayan iş modeli ve tasarruf artırıcı olması yanında,
liralaşmacı ve yastıkaltı giderici
bir model üstelik. Hem de İstanbul Finans Merkezi için çeşitlilik sağlıyor.
Türkiye’de neredeyse herkes tam tersini düşünse de 2025’te oluşması beklenen dengelenmeye kadar tüketim değil
, fırsatlara hazırlıklı olmak adına
tasarruf yapmak gerekiyor.
#ekonomi
#para politikası
#Yusuf Dinç