Dünyanın bir numaralı üreticisi olma konumu Suudi Arabistan ile ABD arasında gidip gelir. Bu konumlandırmada ABD birinci ise siyasi değişkenler çalışır. Mesela Avrupa ülkeleri ile Japonya, Güney Kore gibi ülkeler ABD’nin enerji ihracatına önemli ölçüde ihtiyaç duyar. Böylece ABD Avrupa ve Uzak Doğu’da kurduğu siyasi dengeyi destekler. Diğer taraftan ABD birinci üretici ise çıkan fiyatları baskılamak adına üretimdeki payını artırıyordur.
Suudi Arabistan ise meseleyi siyasi bağlamdan uzak tutup salt ekonomik görmeye çalışıyor. Suudların, ABD’nin fiyat baskısı bittikten sonra rol alıp artan fiyat trendinde birinci sıraya yerleştiği ve karlılık elde ettiği dönemler vardır.
Yani bir bakıma ABD birinciliği bırakıyorsa fiyatların çıkacağından endişe edilebilir. 2016’ya kadar Suudi Arabistan uzun süre birincilik konumunu tuttu. O zamandan bugüne ABD birinci sırada yer alıyor.
Son haftalardaki üretim kısıntılarıyla (üçüncü büyük üretici konumundaki Rusya’nın da desteğiyle) petrolün varil fiyatını 80 dolardan 90 dolara (Türkiye’nin tahminin üzerine) taşıdılar.
Sonrasında belli bir seviyeye çekip istikrar kazandırmak isteyeceklerdir. Bu yeni değer de 100 dolar psikolojik eşiğinin biraz altında olabilir. Tahmin yapan uluslararası enerji uzmanı kuruluşlar önümüzdeki yıllarda 100 doların üzerindeki seviyelere de referans verebiliyorlar.
Türkiye kendi enflasyon, kur, cari açık gibi parametrelerini öngörürken son enflasyon raporunda 70 dolar civarı bir petrol varil fiyatı tahmin ediyordu. OVP’de ise petrol fiyatı tahmini, Türkiye’nin dengelenme aralığı olarak görülen üç yıllık seri için 85 dolar civarına revize edildi. İstikrarlı bir petrol fiyatı öngörülüyor ki bu kısmının tutarsız olduğunu düşünmüyorum. Son birkaç yılda Türkiye petrol fiyatını neredeyse mükemmel tahmin etmişti. Fakat önümüzdeki dönemde %10 gibi makul görünen sapmalar olabilir.
Fakat Türkiye’nin makro parametreleri o denli hassas ki ufak sapmalar dahi önemli maliyetler çıkarıyor.
Evvela Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde artan değil, azalan petrol fiyatları yurtiçi enerji maliyetleri bakımından haliyle belirleyici faktör.
İkinci olarak artan enerji fiyatları Türkiye’nin cari açığını artırıyor. Temmuz cari açık verisinin tahminden fazla gelmesi bu soruna işaret ediyor. Petrol fiyatındaki artış cari dengenin Türkiye aleyhine bozulması anlamına geliyor. Artan cari açık bu sefer kur üzerinde baskı kurup ilave enflasyonist etkiye neden oluyor.
Sonra bu gelişmeler Ortodoks politikalar denkleminde enflasyonla mücadelede daha şahin bir tavır takınmayı gerektiriyor.
Sonuçta bilinmesi gereken; enerji fiyatları bu birkaç ayda tahminlere yakın seyretmezse Türkiye’nin görece ufak adımlarla ilerlemek istediği faiz artışında adımlarını büyütmeye zorlanacağıdır. Yani beklenti üzerinde faiz artışları gelebilecektir.
Bu da daha az kredi, çok daha yavaş büyüme (ki Türkiye’nin tüketim ve yatırım iştahı dinamiklerinde bu beklenmez) anlamına gelecektir. Ancak petrol fiyatlarında nispi bir istikrar oluşursa, denge fiyatı Türkiye’nin tahmininden daha yüksekte oluşturulsa dahi, enflasyonla mücadele süreci plana uygun olarak yönetilebilir.
Türkiye konut kredisi verse olmuyor, vermese olmuyor. Verse konut fiyatları yükseliyor yahut içinde bulunduğumuz süreçte düşmesi gerekirken çıktığı seviyelerde tutunuyor. Bu da kirayı yukarı çekiyor. Alt gelir grubu üzerinde baskı kuruyor.
Vermese barınma ihtiyacının karşılanmasında zorluk çıkıyor. Halen kafasını sokacak bir yeri olanlar içinse deprem endişesine rağmen daha güvenli evlere taşınmak mümkün olmuyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.