Kimi ortodoksiyi savunan ve liberal düşüncenin temsilcisi durumundaki iktisatçılar Türkiye’de eksen mi değiştirdi ne... Asgari ücret zammına dair son dönemdeki çıkışların başka bir anlamı olmasa gerek. Hayır olsun. Asgari ücret kaldırılmadığı sürece fonlara karşı, halka karşı, işçiye karşı, bazen patrona karşı, seçmene karşı, siyasete karşı malzeme olmaya devam edecek belli ki… Faiz-enflasyon sarmalını reddedip ücret-enflasyon sarmalını savunduğu halde asgari ücret artışının %25 olacağı bilgisine
Kimi ortodoksiyi savunan ve liberal düşüncenin temsilcisi durumundaki iktisatçılar Türkiye’de eksen mi değiştirdi ne... Asgari ücret zammına dair son dönemdeki çıkışların başka bir anlamı olmasa gerek. Hayır olsun. Asgari ücret kaldırılmadığı sürece fonlara karşı, halka karşı, işçiye karşı, bazen patrona karşı, seçmene karşı, siyasete karşı malzeme olmaya devam edecek belli ki…
Faiz-enflasyon sarmalını reddedip ücret-enflasyon sarmalını savunduğu halde asgari ücret artışının %25 olacağı bilgisine karşı tepki verenlerin ortodoks yanlışlarını da düzelteyim.
Birincisi asgari ücret zammının ne olacağı dünyada hiçbir yerde merkez bankası başkanından öğrenilmez. Üzerine vazife değildir.
İkincisi asgari ücret zammı %25 ile sınırlı tutulursa bunun anlamı enflasyonun yükünü alt gelir grubunun üzerine yıkmak olmayacaktır. Bilakis ben doğrusunu söyleyeyim; değerli TL’nin yükü alt gelir grubu üzerine yıkılacaktır. Çünkü faizin %50’ye, kurun da 34’e sabitlenmesi enflasyonu düşürmediği gibi işletmelere yaşama şansı da vermiyor. Uygulanan ortodoksiyle işletmeleri faiz ve kur eş anlı boğarken ücretler tarafından nefes aldırılmaya çalışılacak.
İçine düşülen ortodoks cinnetin neden olduğu sıfır öğrenmeyle bu sefer tam tersinden bir hataya düşüldü.
İşletmelerin göz göre göre döviz kredi alması için de ortam oluşturuldu. Şimdi Türkiye’nin dev yatırımları dahi kurdaki bir hareket karşısında borç krizine girip batabilir. Çünkü kuru yükseltmenin hasılata yapacağı etki, finansman maliyetlerine yapacağı etkiden artık daha önemsiz. Şimdi bu şartlarda kuru güncellemek bakımından da ekonomi yönetimi kendini bağlamaya doğru gidiyor. Koskoca işletmeler yıkılsa Merkez’in Güncesinde bunlar zaten batacaktı mı denilecek?
Yahut gerçekten ortodoksinin gereği yapılıp kur düşürülecek ve işletmelerin bu yolla batmasına neden olunacak. O zamanda mı Merkezin Güncesinde bunlar zaten batacaktı denilecek?
Doların yıllık faizi bir ayda ödeniyor, ödemeler dengesi krizinden de bu sayede kurtarılıyor. (Dikkat bu cümle yoğun ironi içerir.) Ekonomide hem faizin hem kurun yükselmesi de bir ironiydi.
Siyasal Batıcılık Türkiye’de eko-politiği teslim almıştır. Fakat bunun artık bir testi geçmesi gerekiyor; Amerika’daki seçimler.
Trump seçilirse siyasal Batıcılık tüm dünyada krize girecek. Çünkü “Batılı olunmaz batılı doğulur,” hükmü kabul edilecek. Hatta “Batı yoktur Amerika vardır” hükmü esas alınacak. Bu hükme boyun eğmeyen ekonomiler ve politikalar Amerika’nın güvenlik, ticari ve finansal alanının dışına itilecek.
Hatta Trump’ın vaatlerini takip ettiyseniz dış ticaret teorilerinin hepsinin çöpe atıldığını da göreceksiniz. Dış ticarette tek üstünlük sistem ve silah olacak. Trump jeoekonomiyi silah olarak kullanacak. Eski tip kapitalizm bitecek.
Kamala Harris kazanırsa durum farklı olur tabii. Siyasal Batıcılık tam gaz devam eder.
Dünyada siyasal Batıcılık kazanamayacaksa Harris de kazanamaz gibi bir çıkarım yapsam yanlış olmaz.
Şu seçim bir olsun hele. Daha kapsamlı değerlendirmeleri ele alırım.
Vaadimi tutup siyasal Batıcılığa tanım vererek bitireyim.