Yeni dünya düzeninde birçok iş modeli yok olacak. Bunların başında da bankacılık geliyor. Ama bugün bildiğiniz anlamda bankacılık.
Bankalar ya sert bir rüzgârda yok olup gidecek yahut da hüviyetlerini değiştirecek.
Çünkü bir asırdır yoksuldan alıp zengine verdikleri eleştirisine karşı hiçbir iyileştirme yapmadılar. Yapmadıkları gibi daha da beter gittiler.
Faiz düştüğünde krediyi varsıla verirler, faiz çıktığında da mevduatı varsıl yatırır. O mevduat da önceki kredilerin bir sonucudur. Böylece sistem sabah kalkıp varsıla çalışır akşam yatıp varsıla çalışır. Faizci ve rantçı her geçen gün daha zengin olur. Emeğine dayanan, alınterini damıtan, bihakkın kazanan, bankaların ve bankalarla kolkola giren kapitalistin mağduru olur.
Şimdi, ev alırız hayaliyle bankada kıt kanaat para biriktiren bu kişinin gibi birkaçının parasını bankalar alıp bir varsıla bilmem kaçıncı evini alsın diye kredi olarak verir. Bu varsıl da banka kredisiyle alır evi üç kuruşa, henüz ödemediği faiz maliyetini bahane ederek asar tabelayı beş kuruşa. Bu sefer ev almak için para biriktiren kişi bakar ki fiyatlar artmış, biraz daha sıkalım biriktirmeye devam edelim der. O sıktıkça banka, hesabına yatırdığı bu yeni kaynakları alıp gene bir varsıla verir. O da alır bilmem kaçıncı evini 5 kuruşa, asar tabelayı on kuruşa.
Böyle Sisifos söyleni gibi döndür taşı dur. Bu iş sürer gider.
Kişi biriktirdikçe başkasına yarar, biriktirdikçe almak istediği ev kendisinden uzaklaşır. Biriktirdiği için uzaklaşır.
Yani bankada biriktirdikçe kendi aleyhine çalışır.
Sonra evin fiyatı arttıkça kiralar artar, kiralar arttıkça hem kredi hem kira ödeme ihtimali azalır, işler iyice sarpa sarar ve nihayet bankalar indinde kredibilitesi de yok olur. Yani kişi tüketilir.
O tüketilirken hem banka hem varsıl semirmiş olur. Gerçek sömürü işte tam da budur. Herkes zannediyor ki emeğine düşük maaş almak sömürüdür. O şartların sömürüsüdür. Kurtulmak mümkündür. Örnekteki finans kapitalin sömürüsü ise sistemin sömürüsüdür. Kurtulmak mümkün değildir.
Bu bir örnek ama fark etmez. Bankaya yatırdığınız para kesin aleyhinize kullanılıyordur. Ya dolara ya kamu borcuna yahut başka bir şeye dönüşerek aleyhinize kullanılıyordur.
Bir asır böyle gitti bir asır daha böyle gitmez. Bu iş modeli yok olacak.
Sistemin çöküş örneklerini de görüyoruz. Teknoloji devriminin merkezi Silikon Vadisi’nden unvanını alan ve ABD’nin en prestijli bankalarından biri olan Silicon Valley Bank, “sıfır riskli” olduğu kabul edilen tahvillere yatırım yaptığı için battı. Demirbank’a çok benzer bir hikâye… Elde ettikleri kaynağı kamu borcuna çevirdiği için battı yani. Ee kapitalistle kolu verirsen paçanı kaptırırsın elbet.
Peki faizli bankaların yerine ne konacak?
Paydaşların menfaatini adil biçimde korumak adına bulunmuş en güzel finansal model İslami finanstır.
İşte geleceğin bankacılığı budur. Bankacılıkla sermaye piyasaları arasında bir model.
Dünyanın aradığı çözüm elimizde.
Ne kadar değerini bildik, özünü anlayıp saptırmadan doğru dürüst uygulayabildik şimdilik ayrı mesele… Katılım bankaları katılım bankasına benzeyecek, kolay iş, daha yeni başladık.
Ama gelecekte bankalar ya katılım bankalarına benzer yahut da varlıklarına gerekçe bulamaz.
İşte şimdi katılım finansına neden ihtiyacımız var konusuna da geldik.
Evvela başka bir finansal çözüm olmayacak.
Sonra yeni dünya düzeninde Türkiye’yi ekonomik olarak üstte konumlandırmak için katılım finansına ihtiyacımız var.
Zaten cevabını düşünedurduğum soru bu; Türkiye yeni dünya düzenine ekonomik olarak nasıl katılacak? Her gün bu soruyu düşünmeli bu soruya cevap aramalıyız. Bugünler o günler.
Gelişen ülkelerle gelişmiş ülkeler ayrımı çok muğlak bir ayrımdır. Genellikle kişibaşı gelirin belli bir seviyeden kıstas alınmasıyla sınıflandırma yapılır. Ancak bihakkın bir ayrım için finansal piyasalarının hangi kanadının güçlü olduğuna bakmak daha yerinde olur. Çünkü meselenin anlam dünyası kişibaşı gelirden çok daha derindir.
Bankacılık kanadı güçlü olan ekonomiler gelişen ekonomilerdir. Sermaye piyasası kanadı güçlü olan ekonomilerse gelişmiş ekonomilerdir.
Gelişen ekonomilerin gelişmiş ekonomiye dönüşümünü bankalar üstlenir. Fakat bu aldatmacalıdır. Bankaların herhangi bir ekonomiyi sermaye piyasası temelli ekonomiye dönüştürdüğü vaki değildir.
Bankalar ekonomiyi alır kendi borç döngüsüne mahkûm eder ve öyle gider.
Eğer Türkiye’yi yeni dünyada gelişmiş ekonomi olarak konumlandırabileceksek işi bankalar yapmayacak. Bir basamağa ihtiyacımız olacak. Çünkü bankalar eliyle her gün açılan aralığı sıçrayarak aşmak da mümkün değil. Ekonomiyi dönüştürmek için katılım finansa basamak rolünü kazandırıp sonuna kadar yararlanmak zorundayız.
Çare de çıkış da katılım finansta. Dünya sistemin çöküşünü izlerken Türkiye’nin işe koyulması gerek.
Geçtiğimiz hafta İslami finans zirveleri haftasıydı. Bu zirvelere iştirak edenler gerçekten neler yapabileceklerini bilseler ve inansalar dünya değişecek.
Herkesi müşteri gören faizli finans düzeni iflas sinyalleri verirken paydaşlarıyla var olmayı seçen katılım finans, Türkiye’nin yeni ekonomik düzenini ve yeni ekonomik coğrafyasını kurabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.