Geçtiğimiz günlerde Sn Babacan ile Sn İnce arasında bir polemik yaşanmış. Bu polemik ilginç bir finalle bitince fark edildi.
Finalde Babacan, İnce’nin eleştirilerini %100 ile iskontolayıp sıfıra indirgemeyi önerdi.
İşin içine finans matematiği girince tartışma ilgi çekti tabii. Babacan ince bir hareketle hem polemiği sonlandırdı hem de kendisine verilen kariyerin cakasını satmış oldu.
Ama bu işten satılan cakanın alıcısı olması bir finansal okuryazarlık mahrumiyetine işaret ediyor. Ne yazık ki işlem finans tekniği açısından hatalı.
İskonto (indirim/indirgeme) iki biçimde yapılır. Birisi iç iskonto ki buna ticari iskonto da denir. İkincisi dış iskonto ki buna rasyonel iskonto da denir.
Kayserilinin ‘2 kere 2 kaç eder?’ sorusuna ‘Alırken mi, satarken mi?’ cevabı misali.
Babacan, İnce’yi %100 ile iç iskontoladı.
Fakat %100 gibi oranlarla iç iskonto kullanılmaz. Bu gibi yüksek iskonto oranlarında dış iskonto kullanılır.
Babacan dış iskonto kullansaydı 1 bölü 2 bulurdu. Yani ince hesabını sıfır değil, yarım alması gerekirdi.
Bu izahıma rağmen yüzde yüz ile meseleyi çözemeyenler hesabı bir de yüzde iki yüz ile yapmaya çalışsın.
Onu yaparsınız da yastıkaltı altını nasıl iskontolayacaksınız?
Merkez Bankası yastıkaltı altın enflasyona neden oluyor açıklaması yaptı.
Olabilir. Altın cinsi yahut altına dayalı varlık tutanlar, değer artışı halinde nakde döner ve kendi standart talep seviyelerini toplam talebi yukarı taşıyacak kadar artırırlarsa…
Gerçi altının değer artışına da gerek yoktur. Altını olanlar bozup yeni bir talep seviyesinden harcamaya başlarlarsa her enflasyon türlü olur. Ama tabi çılgınca harcamaları gerekir.
Bunun aynısı borsada da olabilir. Hisseler satılıp para, toplam talebi belirgin artıracak kadar harcanırsa enflasyon olur.
Bu tür talep-enflasyon ilişkisine servet etkisi (ters-Pigou Etkisi) denir. Tabii altın söz konusuyken varlık etkisi kavramı da kullanılabilir.
Borsa için olsa finansal varlık etkisi denir. Konut fiyatı reel olarak artarsa konut servet etkisi denir. ÖTV artarsa araç servet etkisi denir. Bu sonuncuyu dünyada bulmak zordur. Çoklarının otomobil satıp konut aldığı verisi ışığında literatüre böylece kazandırmış olduk.
Peki, Türkiye’de altın özelinde bu olmuş mudur? Merkez Bankası olduğunu iddia ediyor.
Merkez, iddiasında haklı olabilir. Çünkü altının onca değer artışına rağmen Merkez Bankası yastıkaltında 500 milyar dolar altın olduğunu söylüyor.
Merkez Bankası kaynaklı olmasa da bu hususta veri paylaşanlar son zamanlarda hep 500’lerde… Geçen yaz başında gene 500 milyar dolardı.
Demek yastıkaltı altın tutanlar bilinçli olarak altın miktarını hep belirli bir seviyede tutuyor. Altının toplam miktarı 500 milyar doları geçerse hemen satıp talebe dönüştürüyor. 500’ü koruyor.
Eğer böyleyse Merkez Bankası iddiasında haklıdır.
Ama bunun mümkün olmadığını elbette biliriz. Ancak tesadüfen olabilir. Ve Merkez Bankası’nın kendi verisi de iddianın altını boşaltıyor.
Merkez Bankası 2025 Şubat Enflasyon Raporunda 311 milyar dolarlık yastıkaltı altın olduğunu tahmin etmiş.
Bu rakamı yeniden değerledim. Muhtemelen rapor hazırlanmadan önceki bir tarihin ons fiyatından hesaplanmıştır ama ben Şubat ons fiyatını aldım. Ekim fiyatıyla yeniden değerledim, 420 milyar dolar çıktı. Eğer öyleyse şimdiki 500 rakamına göre kimse altın satmamış bir de üstüne almış.
Kalan 80 milyar dolar yaklaşık 600 ton altın yapıyor. 500’e ulaşmak için bu kadar ilave altın girmiş olmalı yastıkaltına.
Merkez Bankasının yöntem olarak ithalat-ihracat neti ve üretim miktarını dikkate aldığını biz de dikkate alırsak hesap bulanıklaşıyor.
Türkiye’nin rekor altın üretimi 40 ton. Rekor ithalatı 300 ton civarı. Rekor ihracatı da 200 ton civarı.
Gene üretim ve ithalat rekoru kırılmış olsun. İhracat da sıfır olsun.
Bu matematiğe göre 600 tona ulaşmak zor. Madem öyle servet etkisi henüz oluşmamış bilakis piyasadan servet çekilmiş.
Mesele matematik çürütme değil. Mesele ekonomi yönetiminin altınla kavgasını devam ettirdiğini göstermesi…
Bu kavganın Türkiye’ye göre olmadığını delillendireyim size.
Dünyanın her yerinde altın günü olgusunu araştırdım. Literatür kaynaklarından Çin’de 6. yüzyıldan kayıtlar buldum, Japonya’da 12. yüzyıldan sözleşme buldum.
En doğudan en batıya 180 kadar dil ve lehçede altın günü demeyi öğrendim. Beyin yakan uygulamaları tespit edip derledim. Ama dünyanın hiçbir yerinde kur hedging (kur riski yönetimi) için gün yapan bir millet daha görmedim.
Günü altın ya da döviz cinsinden yapan bizden başka millet yok.
Bu milletin kendi jeoekonomisini, jeofinansını, reflekslerini ve kabullerini anlamak, kabul etmek ve uyumlamak lazım.
500 milyar dolar rakamına bakılarak Türkiye’nin gerçeği şu ki; altınla barışmadan ekonomi yönetilemeyecek. Merkez Bankası vatandaşın altınını kendi rezervine katmanın yollarını düşünmedikçe sorun çözülmeyecek.
Kotalarla ambargovari yaptırımlar uygulamak değil bu işin çözümü. Barış için altın tutanlar el uzatmayacak. Ekonomi yönetimi el uzatacak.
Altınla barış gelmeden, yüksek teknolojiye geçiş falan da olmaz, söyleyeyim. Doğan çocuğu doğduğuna, okuyan delikanlıyı okuduğuna pişman eder gideriz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.