Dünyanın gelecek yüzyılını İngilizler inşa ediyor; İngilizler değil biz yapmalıyız bunu!

04:0010/10/2025, Cuma
G: 10/10/2025, Cuma
Yusuf Kaplan

Hamas-İsrail arasındaki ateşkes ve barış görüşmelerinin Kahire'de yapılması, Kahire tarafından organize edildiği ve yönlendirildiği anlamına gelir mi? İlk bakışta evet; ama bölgenin jeo-politik ve jeo-stratejik haritalarının kimler tarafından şekillendirildiğini biliyorsanız, hayır; Kahire’de de düzenleniyor olsa bu barış görüşmelerinin Kahire tarafından düzenlendiği anlamına gelmez. Peki kim tarafından düzenlendiği anlamına gelir öyleyse? İngilizler! Mısır, İngilizlerin gölgesindedir ve gölgesidir


Hamas-İsrail arasındaki ateşkes ve barış görüşmelerinin Kahire'de yapılması, Kahire tarafından organize edildiği ve yönlendirildiği anlamına gelir mi?

İlk bakışta evet; ama bölgenin jeo-politik ve jeo-stratejik haritalarının kimler tarafından şekillendirildiğini biliyorsanız, hayır; Kahire’de de düzenleniyor olsa bu barış görüşmelerinin Kahire tarafından düzenlendiği anlamına gelmez.

Peki kim tarafından düzenlendiği anlamına gelir öyleyse?

İngilizler!


Mısır, İngilizlerin gölgesindedir ve gölgesidir çünkü.


Yahudileri İngilizler ayartı, kışkırttı. Gazze, İngilizlerin uzun vadeli müdahalesidir ve darbesidir Yahudilere -oraya yerleştirdikleri ve sınırlarını fazlasıyla aşan İsrail'e! (Bu meseleyi ayrıca yazacağım).


Yahudileri oraya İngilizler yerleştirdiler, Yahudi devletini İngilizler kurdurdular!

Böylelikle bir taşla birkaç kuş birden vurmuş oldular: Hem Avrupa'nın başına bela olan Yahudileri Avrupa’dan uzaklaştırdılar hem İslâm dünyasının tam kalbinde bir Yahudi devleti kurdurarak yok ettikleri hilâfetin yeniden bölgenin ve dünyanın kaderini şekillendirecek tartışmasız bir güç, benzersiz bir küresel oyun kurucu aktör ve kaynak olarak tarihi yapacak bir konuma yeniden gelebilmesinin önünü İngilizler tıkadılar.

Hilâfeti bu sebeple yok ettiler ve daha çok da hilâfeti tam da bu yüzden Türklerin elinden aldılar, İslâm dünyasının iki anlamıyla başsız (hem hilâfetsiz hem de İslâm dünyasının bin yıldır başı, kolu, kanadı rolünü Avrupalılara kâbuslar gördürtecek kadar muhteşem bir şekilde oynayan Türklersiz) bıraktılar.


Ama oyun buraya kadardı. Bu oyun yarıda kalacak, sona erecekti er ya da geç ama bir gün mutlaka.


Şu an bölgenin en kritik meselesinde barış görüşmelerinin İslâm dünyasının hilâfet merkezi olmasa da lideri ve merkez üssü olan İstanbul'da değil de İngilizlerin güdümündeki Kahire’de yapılması burada İngilizlerin yeniden oyun kurucu rol oynamaya başladıklarının ve bölgenin kaderinin Türkiye tarafından şekillendirilmesinin önünün tıkanmaya çalışılmasının bir işareti olduğunu gösterir diye düşünüyorum.


İslâm dünyasının en büyük ve âcil sorunlarından birinin İstanbul'un kardeşi Kahire’de görüşülmesi beni ziyadesiyle memnun eder normal şartlarda. İstanbul Kahire'dir, Kahire de İstanbul’dur benim zihnimde.

Ama gerçekte, Kahire, kendinde değil, özgür değil, Londra'nın kontrolünde. Kahire’ye neredeyse iki asırdır Londra hükmediyor, Londra çeki düzen veriyor, payitaht-ı hilâfet İslâmbol değil.

Kahire, İstanbul’dan süt emmiyor. Her şeye rağmen Müslümanlarının umut bağladığı İslâm'ın koruyucu kaynağı, son kalesi Türkiye’nin ruhu İstanbul'dan süt ememiyor maalesef. İstanbul bilfiil ruhunu yitirmiş olabilir ya da daha doğru bir ifadeyle İstanbul darbe yemiş olabilir ama İstanbul İslâm'ın son kalesi Müslüman Türkiye’nin ruhudur, bilkuvve de olsa. Bu bilkuvve hâli zaman zaman bilfiil ruha dönüşmüyor da değil hani!

Ama şunu unutmayalım: İstanbul hem coğrafî konumu, stratejik yeri ve değeri, hem de bütün Müslümanları câzibe merkezi, temel buluşma ve kavşak noktası olması özelliğini koruyor.

İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin İstanbul'u Allah Teâlâ’nın el-Câmi'” ism-i şerifinin mazhargâhı olarak tarif etmesi boşuna değil'di. Bu tarif dünya durdukça geçerli olacak, İstanbul hem zorbaların, emperyalistlerin kâbusu hem de Müslümanların ve yeryüzünün bütün mazlumlarının koruyucu kaynağı, ruhu, umudu ve ufku olma özelliğini sürdürecektir kimi zaman bilfiil kimi zamansa bilkuvve. Şu an bilfiil umut ve ufuk olma özelliğine sahip değil ama yarın bilfiil umut ve ufuk olma özelliğini gösterecek bütün insanlığa. Şimdilik çilesini dolduruyor, oluş ve varoluş çilesini.


Bölgenin geleceğini (elan Kahiredeki kader barışı görüşmelerinin de gösterdiği gibi), İngilizler şekillendiriyor. Londra yüzyıl sonra bile haritalarımızı çiziyor bir kez daha hâlâ. Sadece coğrafî haritalarımızı değil, zihnî haritalarımızı da. Şunu demek istiyor: Bölgenin yani İslâm dünyasının geleceğini biz şekilendireceğiz diyor İngilizler. İslâm dünyası diye bağımsız, hür, kendi başına dimdik ayakta duracak, kendi geleceğini kendisi şekillendirecek bir yer yok, bunu zihninize bir kez daha kazıyın, demek istiyorlar.


İslâm dünyasını kontrol eden ve şekillendiren dünyaya yön ve şekil verir. Tarih burada, İslâm dünyasında, İslam dünyasının aktörleri tarafından yapılmıyor ama buradan, İslâm dünyasından yapılıyor.

İşte bu düzeni kuranlar İngilizler yeniden devreye girdiler ve Kahire görüşmelerine start verdiler. Kahire demek Londra demektir. Londra gelecek yüzyılın haritalarını çiziyor… Bölgenin haritalarını İngiltere değil, biz çizmeye başladığımızda, Filistin meselesi başka bir yerde değil de İstanbul’da hal yoluna konulmaya başladıkça yüzyıl Türkiye yüzyılı olabilir.

#Hamas
#İsrail
#İngiltere