
Kuracağım temel cümlesi şu bu yazının: Sosyoloji yok oluyor.
Dikkat buyurulsun lütfen: Sosyoloji değişiyor değil, yok oluyor.
Dünya çok hızlı değişiyor…
Değişe değişe yok olacak insan türü, sanki.
Transformasyon değil, metamorfoz hâli bu.
Dönüşüm değil, başka bir varlığa evrilmesi ve -yok olması anlamında- devrilmesi insanın.
Ne de olsa transhumanizm / insan ötesi ve posthumanizm / insan sonrası çağına doğru fırlatılmış gibiyiz.
Bildiğimiz insan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Adına “cyborg” dedikleri ve uğruna manifestolar yayınladıkları (Siborg Manifestosu) insanın tahtından edilerek varoluş sahnesinden çekilmesi hedeflenen yarı-insan yarı-makina çağının eşiğine -tabir caizse- ışık hızıyla ilerliyor...
Scientific American dergisi yakından takip ettiğim dergilerden biri. Bu arada ABD’nin üç dört asırlık tarihi ya var ya yok ama bu dergi tam 1845 yılından itibaren yayınlanan bir dergi!
Bizim binlerce yıllık tarihimiz var diye böbürlenip duruyoruz ama asırlık bir tane bile dergimiz yok!
Var olma irademiz elimizden alındığı, hatta sosyolojik ve kültürel olarak ürpertici bir yokolma felâketinin eşiğine sürüklendiğimiz için dergilerle mergilerle uğraşacak ne hâlimiz var, ne de mecalimiz!
Scientific American dergisi bir Yapay Zekâ özel sayısı hazırladı. Tek kelimeyle muhteşem. Dergide yapay zekâ ile uğraşan en baba bilim adamları, yapay zekânın dünyanın bir felâketin, çıkmaz sokağın eşiğine sürüklediğini söylüyorlar.
Teknolojideki ve bu teknolojiyi doğuran pozitif bilimlerdeki ilerleme, insanın niceliksel ilerleyişi, ama niteliksel gerileyişi anlamına geliyor. Bu teknoloji ve bu teknolojiyi üreten ruhsuz bilim, hayatın anlamını daha iyi anlamamızı değil, dünyanın kapitalist semirgenler ve sömürgenler tarafından daha fazla sömürülmesini ve bu semirdikçe sömürme, sömürdükçe semirme Darwinyen büyümesi insanlığın çok büyük felâketlerin, katastrofların eşiğine sürüklenmesini sağlıyor yalnızca, esas itibariyle.
İnsan amacını yitiriyor, araçlar amaçların önüne geçiyor ve araçsal akıl, akıl tutulmasına yol açıyor insan araçların kölesine dönüşüyor.
Sözün özü: İnsan eserinin esiri oluyor -tarihte ilk kez hem de.
Hem insanlık olarak yok oluyoruz; adına dijital uygarlık dediğim ruhsuz ekosistem, insan türünün geleceğini tartışıyor ve tehlikeye sokuyor; hem de daha özelde biz dünya tarihinin kaderini bin yıl şekillendiren Müslüman bir toplum olma özelliğimizi kaybediyoruz ve Müslüman sosyoloji yok oluyor.
The Economist dergisinin son sayısı aile sorununu kapak yapmış ve dünyanın yeni bir kuşakla, (generation single) olarak adlandırılan tek kişilik aile’lerden olulan bir bekârlar kuşağının hâkim olduğu belirsiz bir yere doğru sürüklendiğini söylüyor hazırladığı kapak yazılarında.
Evliliklerin hatta evlilik dışı birlikteliklerin de teknolojinin hayatımıza hükmetmesi sebebiyle bitme noktasına geldiğini ve ailenin tarihe karışmak üzere olduğunu yazıyor.
Ailenin tarihe karışması, insan türünün tür olarak varlığını sürdürememesi ve yok olmanın eşiğine sürüklenmesi sonucunu doğuracaktır.
Batı uygarlığının geliştirdiği teknolojiyle insanlığı getirdiği nokta, insanın daha insanca yaşayacağı bir dünya varetmesi değil, insan türünün yok olmanın eşiğine sürüklenmesi.
İnsanlık intihar ediyor…
Teknoloji, anlamı anlamsızlaştırarak, değeri değersizleştirerek, insanı hız, haz ve ayartının kölesi hâline getirerek hayatı da anlamsızlaştırıyor ve değersizleştiriyor, anlamını ve değerini yitiren hayat emperyalistlerin hâkimiyet savaşlarının insanı, vicdanı, ruhu yok eden bir tür Roma’nın gladyatörlerinin cirit attığı, kanın gövdeyi götürdüğü bir çağdaş barbarların ve barbar tekno-kabilelerin egemenlik mücadelesi verdiği ürpertici bir savaş arenasına dönüşüyor.
Evet insanlık önce metafizik olarak intiharın eşiğine sürüklendi insanı tanrılaştırma aymazlığına soyunarak. Geldiğimiz noktada, tanrılaştırılan insan, insanı tahtından ediyor ve tarihten sürüyor.
İnsanlığın yeniden insanca bir dünyaya kavuşmasını sadece biz sağlayabiliriz şu çivisi çıkmış dünyada. Gazze bunu ispatladı. Gazze’de Osmanlı ruhu patladı.
Fakat Osmanlı’nın çocukları yok oluşun eşiğine sürükleniyor. Türkiye, sosyolojisini kaybediyor: İslâm’ı terkederek intiharın eşiğine sürükleniyor.
Türkiye’nin İslâm’ı terketmesi Türkiye’nin intiharı anlamına gelecektir. Bu toprakları İslâmî ilkeler ve iddialar üzerine bin yıl herkesin nefes alabileceği bir darusselâm’a dönüştürmeyi başardık biz. İslâm›ı terkeden kuşaklar, hazlarının peşinde koşturan, varoluş iradesini ve iddialarını yitirmiş celladına / Batıya âşık tasmalı çekirgeler olarak bu ülkeyi de terketmekte zırnık kadar sakınca görmeyeceklerdir. Batılılara, düşmanlarımıza benzeyerek bu ülkenin bağımsızlığını koruyacağımızı düşünüyorsak nasıl bir hayal dünyasında yaşadığımızı göremiyoruz ve yok olmamız mukadder demektir -Allah muhafaza!
Tam dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz!
Dünyanın adalete, hakkaniyete ve merhamete ihtiyacı var şiddetle.
Bunu dünyaya biz armağan ettik Osmanlı medeniyet tecrübesiyle.
Hazine bizde, ama nankörlük de bizde, ruhsuzluk da!
Osmanlı deyince gözleri dönmüş boğalar gibi böğürmeye başlayan sahte, yapay ve sığ bir entelijansiyası var bu ülkenin.
Allah akıl fikir versin.
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.