İngiltere'nin Kıbrıs'ı ilhakıyla başlayan, daha sonra kronik bir sorun haline gelen Kıbrıs 100 yılı aşkın bir süredir devam eden ve son yıllarda adada yaşayan Türk ve Rum kesimin kültürel ve siyasi olarak çatışması nedeniyle daha da büyüyen krizler yaşıyor.
Kıbrıs konusu hem adadaki tarafların yaşamlarını hem de Türkiye'nin dış politikasını derinden etkilerken, Kıbrıs'taki taraflar arasında sonu olmayan yüzlerce müzakere yapıldı.
Ancak, 7-11 Kasım tarihleri arasında İsviçre'nin Cenevre'de gerçekleştirilen müzakereler hayati önem taşıyor. Zira, Nisan 2015'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanı olarak seçilen Mustafa Akıncı, müzakere sürecine ve Rum kesimiyle anlaşma konusundaki iyi niyetini daha önce defalarca dile getirmiş ve göreve geldiği günden bu yana tarafların anlaşması için özen göstereceğini vurgulamıştı. 48 yıl önce başlayan, Cumhurbaşkanı Veysel Eroğlu döneminde devam eden müzakereler, Akıncı ile birlikte yeniden ivme kazandı.
Akıncı'nın göreve gelmesinden bugüne kadarki 18 aylık süreçte, müzakerelerde ilerleme kaydedildi ve bugün İsviçre'de yapılan kritik zirvenin zemini hazırlandı.
Kıbrıs'a çözüm bulmak için Birleşmiş Milletler gözetiminde sürdürülen müzakereler, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lider Nikos Anastasiadis'in katılımıyla İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında gerçekleştirildi.
Kıbrıs sorunu şu temel başlıklardan oluşuyor:
Yarım asırdır devam eden müzakere sürecinin son 18 ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lideri Nikos Anastasiadis, yaklaşık 200 saat süren 57 toplantıda bir araya geldi.
Aynı sürede iki tarafın müzakerecileri ve heyetleri ise 600 saati aşkın süren 129 toplantı yaptı. 18 ayda kaydedilen ilerlemeleri BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, “Şimdiye dek görülmemiş eşsiz ilerleme" olarak nitelendirmişti.
Mont Pelerin Zirvesi, nihai çözüme ulaşmak için sondan bir önceki son aşama olarak açıklandı.
İsviçre'deki Kıbrıs müzakereleri 11 Kasım Cuma günü sona erecek. Görüşmelerde ele alınacak en önemli konulardan birisi de sorunun temelini oluşturan yönetim ve güç paylaşımı. Kıbrıslı Türk lider Akıncı, yönetim konusunda Türklerin görüşünü net bir şekilde ortaya koymuş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
Kıbrıs'ta olası bir çözümde oluşacak federal hükümete verilecek yetkilerin hemen hemen tamamlandığını, bu yetkilerin çok net bir şekilde kaleme alındığını belirterek, federal seviyede alınacak olan kararlarda Kıbrıslı Türklerin onayının aranması çeşitli düzenlemelerle büyük oranda temin edildiğini kaydetti.
Akıncı, "KKTC Cumhuriyet Meclisinde yer alan tüm partilerin onay verdiği '11 Şubat 2014' belgesinin çerçevesi içerisinde, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyonu kurmak için müzakere ediyoruz." dedi.
İki farklı kurucu hükümetin tek bir federal merkezi hükümet arasında birleşmesini savunan Akıncı, “Dönüşümlü başkanlık" konusunu da gündeme getirecek.
Akıncı'nın önerdiği sistem Kıbrıs'ta uygulanırsa, Kıbrıs'ta yönetim şu şekilde olacak:
7-11 Kasım arasında Türkler ve Rumların İsviçre'de bir araya gelmesinin zemini, Türk ve Rum tarafının mutabık kaldığı ortak metinle hazırlanmıştı. 2014'te kamuoyuna açıklanan ortak metinlerde, BM'nin teklif ettiği müzakerelere başlanacağo belirtilmişti. Ortak metne göre, kurulması öngörülen devlet, BM ile AB üyesi olarak tek bir uluslararası hukuki kimliğe ve Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerden eşit olarak kaynaklanan tek bir uluslararası egemenliğe sahip olacaktı. Vatandaşlar ise birleşik Kıbrıs vatandaşlığının yanısıra Kıbrıs Cumhuriyeti'ni oluşturan iki devletten birinin vatandaşlığına da sahip olacaktı.
50 yıldır siyasi ve ekonomik izolasyon altında yaşayan Kıbrıslı Türkler için uluslararası toplumla yeniden bütünleşmek en önemli öncelik durumunda. Müzakerelerin çözümle sonuçlanması bunu sağlayacağından Kıbrıslı Türkler arasında buna genel olarak olumlu bir izlenim hakim olsa da, uzun yıllar süren müzakerelerden sonuç çıkmaması vatandaşları umutsuzluğa sürüklüyor.
Rum kesimi ise, 2004'te eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın önerdiği plana karşı çıkmıştı ancak zaman içinde Rumların da müzakerelere olan bakış açısı olumlu bir seyir izlemeye başladı. Bunun sebebi, Rumların Avrupa Birliği'nden görmek istedikleri desteği görememiş olması.
1976 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulurken, 15 Kasım 1983'de ise Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi oybirliği ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etti. Bu durum Kıbrıs'ta yaşanan çatışmaların sonunu getirdi. Ancak, Kıbrıs hem bölgede hem de uluslararası alanda bir sorun olarak varlığını sürdürmüştür. Kıbrıs Sorunu, dünyanın gündemine girdiğinden beri başta Birleşmiş Milletler bünyesindeki çalışmalar olmak üzere adanın birleştirilmesi gayesi ile birçok faaliyet yürütülmüştür. Ancak görüşmelerde herhangi bir ilerleme sağlanamazken, 2004 Annan Planı çözüm noktasındaki en önemli umutlardan biri olarak ön plana çıkmıştır.