Türkiye, NATO misyonunun tamamlandığı Afganistan’da Kabil Havaalanı’nın güvenliğinde görev üstlenmeye hazırlanırken ve gerek askeri gerekse diplomaside planlamalar devam ederken, Afganistan’da iç çatışmaların tırmanması halinde göç yönetimi de çalışmaların odağında. NATO askerlerinin geri çekilme takvimi işletilirken bir kısım Amerikan askeri ve İngiliz askerinin yanı sıra Kabil Havaalanı’nın güvenliğini sağlayan 500’ü aşkın Türk askeri 11 Eylül’e kadar bölgede bulunmaya devam ediyor. Çekilme süreciyle birlikte Taliban’ın başta sınır kapıları olmak üzere ülkede 1 Mayıs sonrası yüzde 85 oranında kontrolü ele geçirmesi, ülkede yeni bir iç çatışma riskini de beraberinde getirdi. İran üzerinden düzensiz göç dalgası kaygısı, Türkiye’nin Afganistan diplomasisinde, gündem maddelerinden biri. Türkiye’ye 2020 yılında geçmeye çalışırken yakalanan düzensiz Afgan göçmen sayısı yaklaşık 50 bin düzeyinde iken, Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlerin neredeyse yarısını Afgan nüfus oluşturuyor.
Olası Afgan göçü, Türkiye kadar Avrupa için de endişe konusu. Son dönemde Avrupa’ya geçen Afganistan uyruklu mülteci sayısı Suriyelilere yaklaştı. Suriyelilerin Avrupa ülkelerine kabul edilme oranı yüzde 35 iken Afgan mültecilerin kabul rakamı yüzde 51 seviyesinde. Ancak yerinden edilmiş 3.5 milyon Afgan halkın oluşturduğu göç baskısının yanı sıra Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin, olası bir iç savaş halinde 10 milyondan fazla Afgan vatandaşın göç etmek zorunda kalacağına ilişkin uyarıları, tedbir gerekliliğini ortaya koyuyor.
AB içinde Afganistan özelinde göç konulu bir diyalog şu ana kadar başlatılmış değil. Ancak bu konu görüşmelerde gündem maddeleri arasında yer alıyor. Halen Suriyeli göçmenlerle ilgili Türkiye’ye katkı sunan AB’nin Afgan göçmenler konusunda da benzer mekanizmaları devreye alması gerekebileceğini belirten diplomatik kaynaklar, 2015 yılında Suriye’den yaşanan göçe hazırlıksız yakalanan AB’nin göç karşıtlığı sonucu yaşanan vahim sahnelerin yeniden yaşanmaması ve benzer hatalara düşülmemesi için Afganistan’dan olası göç dalgasına hazırlıklı olması gerektiğine işaret ediyorlar.
Türkiye, havalimanının güvenliğinin yanı sıra göç baskısı konusunda da Avrupalı müttefikleriyle yakın çalışıyor. Afganistan barış müzakerelerin sonuçsuz kalması halinde 1992-1996 yıllarında yaşanan ve İran ile Pakistan’a milyonlarca Afgan nüfusun göç ettiği büyük göç dalgası ile benzer tabloların yaşanmasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiliyor. Böylesi bir olasılıkta Türkiye de İran üzerinden ana destinasyon konumunda bulunuyor.
Olası bir göç dalgası, Türkiye için İran ile de ortak kaygı durumunda. Antalya’da yapılan Türkiye-İran-Afganistan zirvesi sonrası yayınlanan bildiride bir iyi niyet beyanı deklare edilmiş olsa da halen Türkiye’nin İran ile göç konusunda herhangi bir işleyen mekanizması bulunmuyor.