
İşgalci İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa’nın tarihi ve hukuki statüsünü hedef alan yeni bir adım daha attı.
İsrail Parlamentosu'nda (Knesset) yapılan ön oylamada kabul edilen ve “kamusal alanlarda dini uygulamalara müdahaleyi” suç sayan yasa tasarısının, Mescid-i Aksa’yı fiilen Yahudileştirme planının bir parçası olduğu bildirildi. İsrail basınında da yer alan bilgilere göre tasarı, Yahudi dini ritüellerinin kamusal alanda “koruma altına alınmasını” öngörürken, bu ritüellere yönelik her türlü müdahaleyi suç kapsamına alıyor. Kudüs Valiliği, söz konusu düzenlemenin Aksa’da statükoyu ortadan kaldırmayı amaçlayan açık bir provokasyon ve uluslararası hukuka meydan okuma olduğunu vurguladı. İsrail’in yeni yasasıyla Mescid-i Aksa’ya baskın yapan ve burada Talmud ritüelleri gerçekleştiren işgalcilerin tüm eylemleri hukuken koruma altına alınmış olacak. Valilik, yasanın yürürlüğe girmesi halinde, Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların ve açık provokasyonların artacağı uyarısında bulundu.
İSLAMİ VAKIF YOK SAYILIYOR
Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994'te imzalanan barış antlaşmasına göre, statü olarak Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı'na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor. Konuya dair Kudüs Valiliği tarafından yayınlanan açıklamada, yasanın asıl amacının Mescid-i Aksa’nın avlularında yeni bir fiilî durum oluşturmak olduğu belirtildi. Açıklamada, bu düzenleme ile Aksa muhafızlarının ve Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nin, İslami olmayan ritüel ve Talmudik ayinlere müdahalesinin “kamusal alanda korunan dini uygulamalara engel olmak” bahanesiyle kriminalize edilmek istendiği ifade edildi. Bunun, Aksa’da zamansal ve mekansal bölünmenin önünü açacağı, caminin İslami kimliğini hedef alan tehlikeli bir süreci başlatacağı kaydedildi. Mescid-i Aksa’nın 144 dönümlük alanının tamamının Müslümanlara ait bir İslami vakıf olduğu hatırlatılan açıklamada, İsrail’in iç hukuk düzenlemelerinin Aksa’da hiçbir geçerliliği olmadığının altı çizildi. Açıklamada, Aksa’nın “kamusal alan” olarak tanımlanmasının, uluslararası hukukun, Birleşmiş Milletler kararlarının ve yıllardır tanınan tarihi statükonun açıkça çiğnenmesi anlamına geldiği belirtildi.









