Avrupa ve küresel gaz piyasası, henüz Rusya’nın yaptığı kesintiler nedeniyle gaz fiyatları ve güvenliği konusunda tam anlamıyla tehlikeyi atlatmış değil. Ukrayna-Rusya savaşının yarattığı belirsizliğe ek olarak gaz piyasasındaki dalgalanma sürerken, birçok tüketici ve gaz ithal eden ülke bu koşullardan olumsuz etkilenmiş durumda. İstatistikler, Moskova yönetiminin tehditlerine rağmen, AB enerji pazarında Rusya’nın etkisinin azalmakta olduğunu gösteriyor. LNG dışında diğer enerji türlerinde Rusya’dan ithalatta ciddi düşüşler yaşanırken, yeşil enerji konusunda yaşanan gelişmeler ve ABD’nin devreye girmesi farklı bir enerji jeopolitiği oluşmasına neden oldu. Rusya enerji ihracatında rotayı Asya’ya çevirirken, Avrupa ise ithalatta yeni partnerlerle devam ediyor. Ancak uzmanlar tehlikenin geçmediği ve bu yıl sonlarında başlayacak kışın farklı sonuçlar getirebileceğini ifade ediyor.
Yeni Şafak’a konuşan Brüksel’deki Bruegel Enstitüsü’nden uluslararası enerji uzmanı Georg Zachmann’a göre Rusya, Avrupa için artık gaz güvenliği konusunda değil, ancak gaz fiyatlarını belirleme konusunda bir etkiye sahip olabilir. Rusya’nın tamamen akışı durdurduğu senaryoda bile 2023 yılında gaz konusunda bir sıkıntı olmayacağını söyleyen Zachmann, “Ancak soğuk havanın etkisiyle gaz talebi tekrar artarsa ya da AB ülkelerinde enerji politikaları konusunda çok ciddi yanlışlar yapılırsa, Rusya gazı yeniden önemli hale gelebilir” şeklinde konuştu. Moskova yönetiminin işgal kararı, AB ülkelerini sadece alternatif tedarikçiler aramaya yöneltmedi. Bu durumdan bazı dev projeler de etkilendi. Örneğin Almanya, 2011’de inşaatına başlanan ve ülkenin enerji güvenliği konusunda kritik öneme sahip olan Nord Stream 2 projesini durdurma kararı aldı. Londra-merkezli enerji analisti Dr. Elif Selin Çalık’a göre, Rusya zaten işgali başlatarak Avrupa pazarını kaybetmeyi göze alsa da, kendisi için aynı derecede kazançlı olabilecek Asya pazarına yöneldi. Çalık, “Avrupa için faydalı olan şey ise, bu hamlenin ülkeleri yeşil enerjiye geçiş için ellerini taşın altına koymaya zorlaması. Birçok Avrupa ülkesi bu süreçte hem alternatif ülkelerle enerji anlaşması yaptı, hem de yeşil enerji projelerini hızlandırdı,” şeklinde konuştu.
2022 yılında Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki gaz talebi, 50 milyar metreküpe denk gelen yüzde 10’luk bir düşüş yaşadı. AB için Rusya’nın kesintilerine rağmen korkulan gaz sıkıntısı senaryosunun gerçekleşmemesinin altında ise birkaç neden rol oynuyor. Bunlar; AB ülkelerinin önlem olarak uyguladığı politikalar, tüketicilerin daha ihtiyatlı davranması, Rusya dışı tedarikçilerin devreye sokulması ve son olarak mevsim normallerine göre oldukça ılıman geçen kış mevsimi olarak sıralanabilir. Bunun sonucunda, aralık ayı itibarıyla, Avrupa’nın gaz depolarındaki doluluk oranı, son 5 yılın ortalamasından yüksek olarak gerçekleşti.
Bütün bunlara rağmen 2023 yılı daha da zorlu geçebilir. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayınlanan bir rapor, Avrupa ülkeleri için özellikle 3 temel tehlikeye işaret ediyor. Öncelikli risk, Rusya’nın Ukrayna’daki işgalinin yakın zamanda sonlanacağına dair azalan umutlar. Bu durum, Rusya’dan kıtaya gerçekleşen gaz akışının daha da azalması ve en nihayetinde sıfırlanması anlamına gelebilir. İkinci faktör olarak, Çin’in LNG ithalatının 2022 yılındaki azalmadan sonra tekrar yükseliş ihtimaline işaret ediliyor. Buna bağlı olarak, uluslararası LNG piyasasındaki rekabet artabilir.. Bu durum da, Rusya’dan gelen gazın bir bölümünü LNG ile ikâme eden AB’nin işini zorlaştırabilir. Rapora göre, AB ülkelerinin işini zorlaştırabilecek son faktör ise, hava sıcaklarındaki değişim ihtimali. 2023 başlarında yaşanan kışın neredeyse rekor sıcaklıklara sahne olmasının ardından, yılın sonunun ne getireceği belirsizliğini koruyor. Uzmanlar, bu olumsuz senaryoların bir ya da birkaçının gerçekleşmesi halinde ise AB’nin elinde bazı kartlar olduğunu ifade ediyor. Bunlar, enerji verimliliğini artıracak önlemler alınması, yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, ısı pompalarının devreye sokulması ve 2022 yılında dip noktaları gören nükleer ve hidroenerji üretiminde toparlanma olarak belirtiliyor.
Avrupa’ya nefes aldıran faktörlerden biri de, ABD’den yapılan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı. 2022 yılında, bir önceki yıla göre AB’nin LNG ithalatı yüzde 60 (50 milyar metreküp) oranında artarken, bu artan kısmın üçte ikilik bölümü ABD’den tedarik edildi. Rusya’dan azalan gaz akışına karşın ABD tarafında böyle keskin bir yükseliş görülmesi de, AB’nin enerji güvenliğinde Moskova yerine Washington’a mı bağımlılık oluşuyor sorusunu akla getiriyor. Zachmann’a göre bu, yersiz bir endişe. ABD’den ithal edilen LNG’nin, Rusya’dan ithal edilen gazdan oransal olarak çok daha az olduğunu vurgulayan Zachmann, LNG piyasasında alternatiflerin çok olmasının da bu tip bir bağımlılığa engel olacağını vurguladı. Çalık da AB ve ABD arasında NATO faktörüne de işaret ederek, Washington yönetiminin Rusya’nın boşluğunda LNG kartıyla AB ülkelerinin imdadına yetişmesinin Avrupa’nın enerji jeopolitiğini değiştirdiğini ifade etti. Çalık, “Karbon emisyonlarını düşürme planları çerçevesinde ABD’li şirketler Avrupa’ya LNG terminalleri kurma konusunda destek alıyorlar. Yeşil enerjiye dönüş konusunda AB ve ABD birbirlerini destekliyor,” şeklinde konuştu.
Avrupa ve ABD arasında artan enerji trafiği, şirketlerin karlarına da yansıdı. ExxonMobil, Shell, Chevron, BP, Conoco Philips, Occidental, EOG Resources ve Pioneer Natural gibi ABD ve İngiliz merkezli enerji şirketleri, 2022 yılında 2021’e kıyasla net karlarını yüzde 100’ler oranında artırdılar.