Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Libya'da destek verdiği gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'in son zamanlarda sahada yaşadığı yenilgilere ilaveten pandemi ve petrol fiyatlarının ekonomiye olumsuz yansıması nedeniyle Abu Dabi'nin toprakları dışındaki savaşlarda yaptığı askeri harcamaları azaltabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Türkiye ile imzaladığı bu anlaşma, ordunun Trablus'un güneyi ile batısındaki stratejik bölgelerde denetimi yeniden sağlamasıyla askeri güç dengelerinin Libya hükümeti lehine değişmesine yol açtı.
Buna karşın Hafter milisleri, ağırlıklı şekilde BAE, Rusya, Mısır, farklı şekillerde de Suudi Arabistan, Yunanistan ve Fransa tarafından destekleniyor.
Ancak son zamanlarda uğradığı askeri yenilgiler nedeniyle Hafter'in inandırıcılığı, başta BAE ve Mısır olmak üzere kendisini destekleyen ülkeler karşısında zedelenmiş olabilir.
Arap coğrafyasından ve dışından bazı ülkeler, Hafter'in Libya'da siyasal İslam'ın hezimete uğraması için adaletsizce kuvvet kullanılması, savaş sonrası ülkenin yeniden yapılandırılması sürecinde ekonomik kazanımlar elde edilmesi ve Avrupa Birliği ülkelerinin yasadışı göç karşısındaki endişelerinin azaltılması konularındaki kabiliyetine güveniyor.
Hatta bu durum, belki de Türkiye'ye karşı ortak çabayı yansıtan sembolik bir adım olarak Beşşar Esed rejiminin Hafter'i desteklemek için asker göndermeye devam etmesi önerisine kadar uzayabilir.
Raporlara göre, BAE'nin fiili yöneticisi sıfatıyla Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid, dünyadaki onaylanmış petrol rezervlerinin yüzde 6'sını oluşturan Abu Dabi Emirliği'nin petrol sahalarını elinde tutuyor.
BAE'nin pandemi sürecinin etkileri ve petrol fiyatındaki düşüş nedeniyle bu sene askeri harcamalarını azaltacağı ve bu durumun Hafter milislerine yönelik beklenen askeri performansı üzerine gölge düşüreceği tahmin ediliyor.
Bu durum BAE'nin Libya'daki projesi için bir yenilgi olarak görülecektir. Zira BAE yıllık kazancı 1,3 milyar dolar olan küresel denizcilik ve liman işletme şirketi Dubai Ports World (DP World) aracılığıyla Bingazi Limanı üzerinden Akdeniz'in güney havzasında faaliyetlerini genişletmeyi önemsiyor.
ABD merkezli yayın organı Bloomberg'in mayıs ayının ortalarında ulaştığı BMGK Libya Yaptırım Komitesinin gizli raporunda, BAE'nin Libya'daki müttefiklerine silah tedariği için bir hava köprüsü kurmaya çalıştığı; ocak ve şubat aylarında silah taşındığı iddiaları üzerine BM uzmanlarının en az 37 uçuşa dair soruşturma yürüttüğünü bilgisi paylaşıldı.
Başka kaynaklardan alınan bilgilere göre ise BAE, son yıllarda, ülke dışındaki savaşlarını finanse etmek için ABD dışında; Rusya yapımı Pantsir Hava Savunma sistemi, Güney Afrika'dan helikopter, Belarus'tan çeşitli mühimmat, Rusya ve Çin'den insansız hava araçları, Rus yapımı askeri nakliye araçları çeşitli kaynaklardan mühimmat ve füze-savar için ödeme yaptı.
Bunun yanı sıra BAE, Libya'da Hafter saflarında savaşması için farklı uyruklardan paralı askerler tedarik ediyor. Bunlar arasında Wagner grubuna bağlı Rus paralı askerler, Sudanlı Cancavid milislerinin yanı sıra yine Çad, Güney Afrika, Kolombiya gibi ülkelerden paralı askerler yer alıyor.
ABD'nin 2009'dan bu yana BAE'nin silah ithalatının yüzde 60'ını karşılayarak Abu Dabi'ye silah tedarikinde ilk sırada yer aldığı biliniyor.
Washington, Abu Dabi yönetiminden 2009'dan bu yana Pentagon'un Yabancı Askeri Satış Programı kapsamında imzaladığı 32 farklı anlaşma ile yaklaşık 27 milyar dolarlık silah satışı teklifi aldı.
Washington'ın silah satışında 97 Apache helikopter, 30 binin üzerinde bomba, mayına dayanıklı MRAP tipli 4 bin 569 zırhlı personel taşıyıcı araç, 16 Chinook tipi transfer helikopteri, THAAD tipi füze savunma sistemi yer alıyor.
Abu Dabi'ye silah tedarikinde Fransa'nın ikinci, Rusya'nın üçüncü sırada yer aldığı kaydediliyor.
BAE'nin ülke içi ve dışında faaliyet gösteren şirketlerinin çıkarlarını korumak için gerçekleştirdiği büyük ölçekli finansal harcamalarına eşlik eden müdahaleleri, 2013'te Mısır'daki gibi askeri darbelere desteğinden Somali ve Afganistan'daki cihatçı örgütlere karşı yürütülen vekalet savaşlarına, Yemen'de ayrılıkçı hareketler ile Libya'da hükümete karşı Halife Hafter'e verdiği desteğe kadar uzanıyor.
Bu faktörden ilki; ekonomik faaliyetlerin tamamen durmasına neden olan Kovid-19 salgını; bir diğeri de petrol fiyatlarında keskin bir düşüşe neden olan Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki petrol savaşı.
BAE'nin gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasının petrolden olduğu düşünüldüğünde bu durumun ülke ekonomisi üzerindeki etkisi daha net anlaşılabilir.
Abu Dabi yönetiminin petrol gelirlerindeki bu ivme kaybı, Abu Dabi yönetimini, borçlanmaya ve 7 milyar dolar değerinde tahvil ihracına sevk etti.
Libya hükümet güçlerinin ülkenin batısında kontrolü yeniden sağlaması, Hafter milislerinin ülkenin doğusu ile güneyinin büyük kısmını kontrol ettiği düşünüldüğünde Libya'daki çatışmayı kesinlikle sona erdireceği anlamına gelmiyor.
Bunlar göz önüne alındığında BAE, ülkenin doğusunda bölünme benzeri bir durumu empoze etmeye de ülkeyi bir ya da birkaç devlete bölmeye çalışarak Libya'daki "kaçınılmaz" kaybını ötelemeye çalışabilir. Bunu yaparken de petrol kaynaklarını kontrolü altında tutmaya ve Hafter'i küresel piyasada meşru bir petrol kaynağı olarak pazarlamaya devam edebilir. Bu durum BAE'ye, büyük ekonomik kayıplarının en azından bir kısmını telafi etmek için Petrol Hilali bölgesinden üretimi ve pazarlama imkanı sağlayabilir.