Sömürgelerin kaynaklarından elde ettiği güç ve refahtan feragat etmek istemeyen, buna karşılık Afrika'daki eski kolonilerinden bir bir kovulan Fransa, kendisinden 17 bin km uzaklıktaki Yeni Kaledonya’da kalmak için tüm gücüyle direniyor. Dünya nikel rezervinin yüzde 10’una sahip olan Pasifik'teki küçük ada ülkesi Yeni Kaledonya, ikamet eden Fransa vatandaşlarına oy verme hakkı tanıyacak yasa tasarısına karşı isyan bayrağı açtı. İsyanı bastırmak amacıyla 600 polis ve güvenlik gücü gönderen Paris yönetimi kontrolü kaybetmemeye çalışırken, son çare olarak "Çakma Napolyon" yakıştırması yapılan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bağımsızlık yanlılarıyla masaya oturmak üzere önceki gün adaya ayak bastı.
Yeni Kaledonya'da önceliğin, en hızlı şekilde barışa, sükunete ve güvenliğe dönüşü sağlamak olduğunu belirten Macron, ziyaretinin süresine ilişkin de "sınır olmadığı" mesajını verdi. Macron, Fransız Yüksek Komiserliğinde yaptığı açıklamada, bağımsızlık yanlılarının harekete geçmesinin ardından Fransız hükümetinin kontrolü sağlamak için Ada'ya gönderdiği askerlerin "gerektiği kadar" sahada kalacağını kaydetti. Yeni Kaledonya'daki olağanüstü hali (OHAL) uzatmak istemediğini dile getiren Macron, ancak tüm yerel siyasi gruplardan "açıkça" barikatları kaldırma çağrısı yapmasını istediğini belirtti.
Macron'un görüşeceği isimler arasında, bağımsızlık karşıtı cepheden Güney Eyaleti Meclis Başkanı Sonia Backes, Noumea Belediye Başkanı Sonia Lagarde, bağımsızlık yanlısı kanattan ise Yeni Kaledonya Hükümet Başkanı Louis Mapou, Yeni Kaledonya Kongresi Başkanı Roch Wamytan ve Sadakat Adaları Eyaleti Meclis Başkanı Jacques Lalie yer alıyor. Macron’un ziyareti öncesi iki okul, büyük bir iş yeri ve bir otomobil bayisindeki 300 araç ateşe verildi. Yeni Kaledonya’daki Fransız Yüksek Komisyonu’ndan yapılan açıklamada ise, şiddet olaylarının başlamasından bu yana adaya bin 50 takviye kuvvetin konuşlandırıldığı, göstericilerin kurduğu 90’dan fazla barikatın kaldırıldığı, 280’den fazla kişinin gözaltına alındığı, 84 polis ve jandarmanın yaralandığı belirtildi.
Fransa’nın 1853'te ilhak ettiği ve 1946'ya kadar sömürge toprağı olarak yönettiği ada, siyasi statüsü kadar yer altı kaynakları açısından da önem taşıyor. Fransa’nın 180 yıllık sömürgesi olan Yeni Kaledonya'dan vazgeçmemesinin temel nedeninin, adanın sahip olduğu nikel rezervleri olduğu düşünülüyor. Nikel, Avrupa’nın Yeşil Mutabakatı’na uyum sürecinde mihenk taşı konumunda. 2035’e kadar fosil yakıtlı araçlardan vazgeçmeyi hedefleyen kıtada elektrikli araçlara rağbet arttı. Nikel, bu araçların batarya teknolojilerinde vazgeçilmez bir element. Macron, bu bölgeyi ve devasa nikel rezervlerini Fransa'nın temiz enerjiye geçiş için ham madde sağlama ve elektrikli araç üretiminde Çin'e karşı rekabet etme çabalarının merkezine yerleştirmeyi hedefliyordu.
Kanakların Çin ile ticari ilişkilerini geliştirmek istemesi karşısında Fransa, 2015'te nikel madeninin Pekin'e transferine ipotek koymak istemişti. Ancak bundan 3 sene sonra, adada ilk bağımsızlık referandumu düzenlendi. Paris yönetimi, son 5 senede 3 kez bağımsızlık için referandum düzenleyen Kanakların (Yeni Kaledonya halkı) nikel hedeflerini sekteye uğratmasının önüne geçmek için anayasal düzenlemeye gitti. Ancak, adada yaşayan Fransızlara oy verme hakkı tanıyan yasa ile, yerli Kanak halkının etkisini azaltmayı hedefleyen Macron yönetiminin hesabı tutmadı.