İran’ın fırlattığı yüzlerce balistik füzenin dünyanın en gelişmiş hava savunma sistemlerinden biri olan İsrail’in “Demir Kubbesi”ni aşması ezberleri bozarken, bölgede çok sayıda denge de değişme eğilimi gösterdi. İsrail’in yaşadığı hezimet “savunma konseptleri”ni tartışmaya açtı. Güvenlik kaynakları, hava savunma sistemlerini hala hayati bulsa da “saldırı” gereçlerindeki çeşitliliğin “savunma” sistemlerinden daha caydırıcı olduğu değerlendirilmeye başlandı. ABD ile yakın işbirliğinde olan Körfez ülkelerinin “İran-İsrail çatışmasında tarafsız olacağını duyurması” dikkat çeken bir diğer husus oldu. Financial Times gazetesi ise, askeri teknolojiye milyarlarca dolar yatırım yapan İsrail’in İran’ı tek başına vurmasının imkansıza yakın olduğunu yazdı.
İran’ın Hizbullah lideri Nasrallah suikastına misilleme olarak fırlattığı balistik füzelerin önemli bölümü İsrail’in hava savunma sistemini aşarak Mossad karargahı ve Nevatim Hava Üssü’nün aralarında olduğu çeşitli hedefleri vurmuştu. ABD donanması ve İngiltere’nin balistik füzeleri önleme çabaları da yeterli olmadı. İran’ın savaşın şiddetlenmesi halinde füzelerde daha yıkıcı başlıklar kullanmaya başlaması ise tahribatı artıracağı için İsrail’i tedirgin etmeye başladı.
İran’ın bin kilometreden fazla uzaklıktan gönderdiği füzeler 300 metre hatayla hedefi vurabileceğini ispatladı. Salı akşamı yaşanan füze salvosu, Demir Kubbe’ye güvenen İsrail’in ne kadar savunmasız olduğunu gün yüzüne çıkarırken, hava savunma sistemlerinin de (HSS) tam koruma ve düşmanı caydırmak için yeterli olmadığını düşündürmeye başladı. Dünyadaki gerilim artarken ülkelerin hava savunma sistemlerine yatırım yapmakla birlikte daha çok uzun menzilli füzelere yatırım yapabileceği belirtiliyor.
İngiliz Financial Times ise sanılanın aksine İran’a karşı misilleme hazırlığında olan İsrail’in bu saldırıyı tek başına gerçekleştirmeyeceğini yazdı. Haberde İsrail’in, ABD desteği olmadan İran’a başarılı bir operasyon yapılamayacağı belirtildi. Bunun birinci nedeni ise “mesafe”. İsrail’in İran’daki muhtemel petrol ve nükleer hedeflerinde bazılarının uzaklığı 2 bin kilometreye ulaşıyor. İsrail’in İran’a ulaşmak için Suudi Arabistan, Ürdün, Irak, Suriye ve potansiyel olarak Türkiye’nin hava sahasını geçmesi gerekiyor. Bu hava sahalarının kapatılması İsrail için rotayı daha da uzatıyor.
İsrail’in tek başına operasyon düzenleyememesindeki ikinci neden yakıt ikmali sorunu. ABD Kongre Araştırma Servisi’nin bir raporuna göre, hedeflere uçup geri dönmek İsrail’in tüm hava yakıt ikmal kapasitesini tüketecek ve hata için çok az veya hiç pay bırakmayacak. Üçüncü neden İran hava savunma sistemleri. İsrail’in zarar verecek saldırılar düzenlemesi için en az 100 uçaklık bir filo ile saldırması gerekiyor. Bu da büyük bir risk olarak görülüyor.
İran’ın Natanz’da bulunan nükleer tesisi yerin yüzlerce metre altındı. Fordow’daki diğer nükleer tesis ise bir dağın içinde. Bu tesislerin yok edilmesi için betonarmeyi delebilen bombaların kullanılması gerekiyor. Financial Times, bunu GBU-57A/B Massive Ordnance Penetrator (MOP) bombası ile yapılabileceğine dikkat çekiyor. Bu bomba 60 metrelik toprağı delebiliyor. İsrail’de ise bu bombalardan bulunmuyor. Olsa bile bu bombalar F-15, F-16 ve F-35 savaş uçakları ile değil B-2 Spirit gibi bombardıman uçaklarıyla atılabiliyor.
Demir Kubbe’nin aşıldığı saldırıdan sonra Körfez ülkelerinin aldığı karar da bölgede dengelerin değişebileceğine ilişkin önemli bir gelişme oldu. Doha’daki toplantıda Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Kuveyt yayınladıkları ortak bildiride, olası İran-İsrail saldırısında hava sahalarını ve askeri üslerini ABD’ye kapatacaklarını ilan etti. Körfez ülkelerinin çatışmada tarafsız bir rol benimseyeceklerini ifade ettiler. Körfez, bu konuda Tahran’a güvence de verdi. Önceki gün İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal Bin Ferhan ile Katar’da yaptığı görüşmede, İsrail’in bölgedeki saldırganlığına karşı İslam ülkelerine birlik çağrısı yapmıştı.