Türkiye'de mart ayının ilk haftası, deprem bilincinin oluşturulması ve olası felaketlere karşı hazırlıklı olunması amacıyla çeşitli etkinliklerle "Deprem Haftası" olarak anılıyor.
Tektonik, volkanik ve çöküntü olarak üçe ayrılan depremler, yer kabuğunda fay adı verilen kırıklarda meydana gelen hareketler sebebiyle oluşuyor.
Dünyada son yüzyılda yaşanan yıkıcı depremlerde yüz binlerce kişi hayatını kaybetti veya evsiz kaldı.
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezinde yer alan bilgilere göre, dünya tarihinin en şiddetli 10 depremi Güney Amerika ve Asya-Pasifik ülkelerinde yaşandı.
Dünya tarihindeki en şiddetli deprem, Şili'de 22 Mayıs 1960'ta meydana geldi.
Yaklaşık 1000 kilometrelik bir alanda hissedilen 9,5 büyüklüğündeki deprem sonucunda 1655 kişi hayatını kaybetti, 3 bin kişi yaralandı, 2 milyon kişi evsiz kaldı.
Ülkede 550 milyon dolarlık hasara neden olan deprem sonucu oluşan tsunami, 10 bin kilometrelik alana yayılarak Hawaii, Japonya ve Filipinler'e kadar ulaştı. Dev dalgalar sonucu Hawaii'de 61, Japonya'da 138, Filipinler'de de 32 kişi yaşamını yitirdi.
En şiddetli ikinci deprem olarak kayıtlara geçen Alaska depremi 28 Mart 1964'te meydana geldi.
Üç dakika süren 9,2 büyüklüğündeki deprem, tsunamiyi tetikledi. Sarsıntı ve ardından oluşan dev dalgalar, 128 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olurken yaklaşık 310 milyon dolarlık hasar oluşturdu.
Bu şiddetteki bir depremde yaşanan az sayıda can kaybı mucize olarak değerlendirildi.
Bugüne kadar en uzun süren deprem Sumatra'da 26 Aralık 2004'te meydana geldi. 9,1 büyüklüğündeki deprem, yaklaşık 10 dakika sürdü.
Sarsıntı sonucunda oluşan metrelerce yükseklikteki dev dalgalar, Endonezya'nın yanı sıra Asya'nın kuzeyi ve Afrika'nın doğusunda 14 ülkeyi etkiledi.
En çok ölüme yol açan doğal afetlerden biri olarak kabul edilen depremde yaklaşık 230 bin kişinin hayatını kaybetti. Deprem ve tsunami nedeniyle 1 milyon 700 bin kişi evsiz kaldı.
Japonya'nın Tohoku bölgesinde 11 Mart 2011'de meydana gelen deprem, ülkede bugüne kadarki en şiddetli deprem olarak kayıtlara geçti.
9 büyüklüğündeki deprem okyanus tabanında 1 kilometrelik kırık oluşturdu, bunun sonucunda ülkenin kuzeydoğu kıyılarında tsunami yaşandı.
Deprem ve sonrasında yaşanan tsunaminin neden olduğu 19 bin can kaybının yanı sıra Fukuşima nükleer santralinde sızıntı meydana geldi.
Rusya'nın kuzeydoğusundaki Kamçatka'da 4 Kasım 1952'de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem, Hawaii kıyılarında yüksek dalgaların oluşmasına neden oldu.
Can kaybının yaşanmadığı felaket sonucu 1 milyon dolarlık hasar oluştu.
Şili'de 27 Şubat 2010'da meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki depremde 500'den fazla kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.
Şili'nin yanı sıra Peru, Ekvador, Kolombiya, Kosta Rika ve Panama gibi Latin Amerika ülkeleri deprem sonrası oluşan tsunamiden etkilendi.
30 milyar dolarlık hasara neden olan deprem 1,8 milyon kişiyi mağdur ederken, 500 binden fazla ev tamir edilemeyecek şekilde hasar gördü.
Ekvador ve Kolombiya kıyıları yakınlarında 31 Ocak 1906'da meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki depremde, yaklaşık bin kişi yaşamını yitirdi.
Depremin ardından oluşan tsunami, okyanusu geçerek Japonya'ya kadar ulaştı.
Alaska'nın Rat Adaları açıklarında 4 Şubat 1965'te görülen 8,7 büyüklüğündeki deprem, 10 metre yüksekliğinde tsunamiye neden oldu.
Küçük çapta hasara yol açan depremde can kaybı yaşanmadı.
Endonezya'nın kuzeybatısında bulunan Sumatra Adası'nda Aralık 2004'te gerçekleşen 9,1 büyüklüğündeki yıkıcı depremin yaraları sarılırken, bölge yaklaşık 3 ay sonra bir kez daha sarsıldı.
Sumatra'da 28 Mart 2005'te yerin 30 kilometre altında 8,6 büyüklüğünde deprem kaydedildi.
Afette 1400'den fazla kişi hayatını kaybederken depremin tetiklediği tsunami nedeniyle yüzlerce kişi yaralandı.
Tibet'te 15 Ağustos 1950'de yaşanan 8,6 büyüklüğündeki depremde en az 1500 kişi öldü. Çin ve Hindistan'da birçok şehri de etkileyen deprem, heyelanlara yol açtı. Bunun sonucunda yüzlerce yapı zarar gördü.
"Ateş çemberi" olarak adlandırılan Pasifik Deprem Kuşağı, dünyadaki tüm depremlerin yüzde 90'ına, büyük depremlerin ise yaklaşık yüzde 80'ine tanıklık ediyor.
Büyük Okyanus Havzası'nı çevreleyen deprem kuşağı, "Pasifik Ateş Çemberi" olarak biliniyor.
Aktif volkanların yüzde 75'inin bulunduğu bu kuşak, Büyük Okyanus'un Asya ve Amerika kıtalarına komşu olan levha sınırlarını kapsıyor.
Yaklaşık 40 bin kilometre uzunluğundaki kuşak, Şili'den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleut Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda'ya kadar uzanıyor.
Alp-Himalaya Deprem Kuşağı adıyla bilinen ikinci büyük deprem kuşağı, Endonezya'dan başlayarak Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlas Okyanusu'na kadar ilerliyor.
Türkiye'nin büyük bir bölümü de bu deprem kuşağında yer alıyor.
Kuzey Amerika'da birkaç büyük deprem bölgesi bulunuyor.
Alaska'nın orta sahilinde, kuzeyden Anchorage ve Fairbanks'e uzanan bölgenin yanı sıra Pasifik levhası ile Kuzey Amerika levhasının birbirine sürttüğü, Britanya Kolumbiyası’ndan Baja Meksika'ya kıyı şeridi boyunca uzanan bölgede deprem faaliyetleri görülüyor.
Meksika'daki aktif deprem bölgesi Puerto Vallarta kenti yakınından Guatemala sınırındaki Pasifik kıyılarına kadar uzanıyor.
Orta Amerika'nın batı sahillerinin çoğu, Kokos ve Karayip levhaları sınırı, sismik açıdan aktif durumda bulunuyor.
Kıtadaki diğer bir faaliyet bölgesini ise Jamaika'dan Güneydoğu Küba'ya ve Haiti ile Dominik Cumhuriyeti arasında bir yay (Karayip Levhası) oluşturuyor.
Güney Amerika'daki en aktif deprem bölgeleri kıtanın Pasifik sınırı boyunca uzanıyor.
Diğer bir deprem bölgesi de Kolombiya ve Venezuela'nın Karayip kıyılarından geçiyor.
Asya'daki depremler yoğun olarak Endonezya takımadalarının etrafını saran Avustralya levhası ve üç kıtasal levhanın arasında uzanan Japonya'da görülüyor.
Dünyanın büyük deprem bölgelerinden bir diğeri olan Orta Asya’da fay hareketliliği, Karadeniz'in doğu kıyılarından güneye doğru İran ve Pakistan'a, Hazar Denizi'nin güney kıyıları boyunca uzanan bir alanda gerçekleşiyor.
Kuzey Avrupa, İzlanda'nın aktif volkanik faaliyet bölgesi hariç, büyük deprem bölgelerinden uzakta bulunuyor.
Türkiye ve Akdeniz kıyılarına doğru, güneydoğuya uzanan kuşakta (Alp-Himalaya kuşağı) deprem riski artıyor.
Yaşlı bir kütle olduğu için diğer kıtalara kıyasla çok daha az deprem bölgesine sahip Afrika'da deprem faaliyetleri, Sahra'da, kıtanın orta kesiminde kaydediliyor.
Doğu Akdeniz kıyıları, özellikle Arap levhasının Avrasya ve Afrika levhaları ile sınır oluşturduğu Lübnan, en aktif bölgeler olarak öne çıkıyor.
Afrika Boynuzu (Aden Körfezi çevresi) yakınındaki bölge de kıtadaki bir başka aktif alanı oluşturuyor.
Avustralya kıtasında genel olarak deprem riski düşük veya orta derecedeyken, küçük ada komşusu Yeni Zelanda dünyadaki aktif deprem bölgelerinden biri üstünde yer alıyor.
Diğer altı kıta ile karşılaştırıldığında, Antarktika sismik hareketin en az olduğu kıta konumunda bulunuyor. Bunun nedeni, kıtadaki kara kütlelerinin çok azının, kıta levhaları ile sınır oluşturması veya yakınında yer alması olarak görülüyor.
Güney Amerika'daki Antarktik (Güney Kutbu) levhasının Skotya levhasıyla karşılaştığı Tierra del Fuego civarındaki bölge, bu durumun tek istisnası durumunda bulunuyor.