Everest Dağı her yıl daha da uzuyor: Peki ama neden?
Seren Som
12:461/10/2024, Salı
G: 1/10/2024, Salı
Yeni Şafak
AA
Diğer
Sonraki haber
Araştırma, 'Nature Geoscience' dergisinde yayımlandı.
Pek çok kişi Everest'i rekor kıran tırmanışlar ve hayranlık uyandıran manzaralarla ilişkilendirse de, bu görkemli dağ hakkında gizemini artıran daha az bilinen çok sayıda gerçek var. Son olarak, Nature Geoscience dergisinde yer alan bir araştırma, 8 bin 849 metre yüksekliğindeki Everest Dağı'nın her yıl uzadığını nedenleriyle birlikte ortaya koydu. Bilim adamları Everest'in nasıl uzadığını bulmak için çeşitli modeller üzerinden Himalayalar'daki nehirlerin yıllar içerisindeki değişimini inceledi. Bu çalışma, geçmiş yıllarda Everest'e dair yapılan araştırmaları ve bu gizemli dağa dair şaşırtıcı gerçekleri bir kez daha akıllara getirdi.
Everest, dünyanın en yüksek dağı olarak hem doğa severler hem de dağcılar için efsanevi bir nokta... Nepal'de "Sagarmatha," Tibet'te ise "Chomolungma" olarak bilinen bu dağ, zirvesiyle gökyüzüne adeta meydan okuyor. Çinliler ona "Zhumulangma Feng" diyor, Batı'da ise adını, Hindistan'ın haritasını çıkaran 19. yüzyıl araştırmacısı George Everest'ten aldı. Coğrafi zirve olmaktan öte, aynı zamanda insanın doğayla ve kendisiyle olan mücadelesinin de simgesi durumundaki Everest'le ilgili ses getiren bir araştırma yayınlandı.
"Nature Geoscience" dergisinde yayımlanan çalışmada Everest'in yükseldiği ve neden yükseldiğiyle ilgili dikkat çeken bilgiler yer aldı.
Everest neden yükseliyor?
University College London'dan (UCL) bilim adamları, Everest Dağı'nın nasıl yükseldiğini anlamak için Himalayalar'daki nehirlerin uzun yıllar boyunca geçirdiği değişimleri inceleyerek çeşitli modeller geliştirdi.
Araştırmacılar, yaklaşık 89 bin yıl önce Everest yakınlarında yer alan Arun Nehri'nin Kosi Nehri ile birleşmesinin bölgede erozyonun artmasına yol açtığını ortaya koydu.
Bu birleşme sonucunda büyük miktarda kaya ve toprağın aşındığını belirten uzmanlar, bu aşınmanın ardından yer kabuğunun altındaki basıncın artarak Everest Dağı'nın yükselmesine katkı sağladığını ifade etti.
Her yıl 2 milimetre daha!
Ekip, Arun Nehri'nin neden olduğu erozyonun Everest’in
son 89 bin yıl içinde 15 ile 50 metre arasında yükselmesine
yol açtığını ve
dağın her yıl yaklaşık 2 milimetre daha yükselmeye devam edebileceğini öne sürdü.
Araştırmanın yazarlarından Dr. Şu Han,
"Everest'in değişen yüksekliği, yeryüzünün dinamik yapısını gözler önüne seriyor. Arun Nehri'nin yarattığı erozyon ile Dünya'nın mantosunun yukarı doğru uyguladığı basınç arasındaki etkileşim, Everest'in beklenenden daha hızlı yükselmesine neden oluyor"
açıklamasında bulundu.
Bazen dünyanın en uzun ikinci dağı oluyor
Everest Dağı, geçmiş yıllardaki ilginç bir araştırmayla yine gündeme gelmişti. Live Science isimli bilim araştırmalarının yayınlandığı bir sitede yer alan 2022 tarihli habere göre, dünyanın en uzun dağı olan Everest Dağı, bazen 'dünyanın en uzun ikinci dağı' oluyor.
Amerikan Jeofizik Birliğinin haber sitesi Eos’taki makaleye göre, iki yıl önce yürütülen bir çalışma bu bilgiyi öne sürüyor.
Söz konusu araştırma bunun sebebini, dağdaki hava basıncının yıl boyunca önemli derecede dalgalanması ve “algılanan zirve yüksekliğinin”, ikinci en büyük dağ olan K2’nin altına inmesine yol açması olarak açıklıyor.
İngiltere’deki Loughborough Üniversitesinde iklim bilimci olan makale baş yazarı Tom Matthews, “Bazen K2 Everest’ten daha yüksek oluyor” diyor.
Hava basıncı verileri incelendi
Aynı tarihlerde iScience bülteninde yayımlanan yeni çalışmada, Matthews ve meslektaşları, hem Everest Dağı zirvesinin yakınındaki hava durumu istasyonlarının hem de Avrupa Uzay Ajansı’nın Kopernik uydusunun 40 yılı aşkın süre boyunca kaydettiği hava basıncı verilerini inceledi.
Hava basınca, Everest’te bulunan oksijen miktarıyla yakından bağlantılı.
Eos’a göre hava basınca azaldığında, havadaki oksijen molekülleri azalıyor ve basit bir nefes alma işlemini çok daha yorucu hale getiriyor
. Bu sebeple Everest’e çıkmayı seçen çoğu kişi, havanın yoğunluğunun azaldığı yüksek irtifalara tırmandıkça ayakta kalmak için oksijen desteğine bel bağlıyor.
(Makalenin yazarları, şimdiye kadar sadece 169 erkek ve sekiz kadının oksijen desteği kullanmadan Everest’in tepesine ulaştığını belirtiyor.)
Mevsime bağlı olarak değişiyor
Her ne kadar yükseklikle beraber sürekli azalsa da, araştırmacılar hava basıncının hava durumuyla da dalgalandığını keşfetmiş. 1979’dan 2019’a kadar olan dönemde, Everest’in zirvesi civarındaki hava basıncı mevsime bağlı olarak 309’dan 343 hektopaskal arasında (deniz seviyesindeki basıncın yaklaşık üçte biri) değişmiş.
Gazeteci Katherine Kornei, blogda şöyle yazıyor:
“Mayıs ayında Everest’te ölçülen ortalama hava basıncıyla karşılaştırıldığında, zirvenin oksijen bulunurluğu bakımından hissettirdiği yükseklik farkı 737 metreye denk geliyor.”
Başka bir ifadeyle Everest’teki oksijen mevcudiyeti, bazen dağın gerçekte olduğundan yüzlerce metre daha kısaymış gibi hissedilmesini sağlıyor. Vücutlarımız, 8 bin 800 metre yüksekliğindeki bu dağı bazen dünyanın en uzun ikinci dağından (K2, 8600 metre) daha kısaymış gibi hissediyor.
Dağa en iyi tırmanılacak zaman...
Araştırmacılar ayrıca Everest’teki hava basıncının yaz mevsiminde sürekli en yükseğe çıktığını da keşfetmiş. Bu durum, oksijen mevcudiyetine dayalı olarak dağa en iyi yaz mevsiminde tırmanılabileceği anlamına geliyor.
Dünya atmosferi iklim değişimi sebebiyle ısınmaya devam ettikçe, dağın algılanan yüksekliğinde kalıcı bir azalma bile gerçekleşebilir. Matthews, “Isınma, dağı biraz daha kısaltacak” diyor.
Everest dağına dışkı bırakmak yasaklandı
Everest Dağı bu yılın başında ilginç bir haberle daha gündeme geldi. Nepalli yetkililer, Everest Dağı'na tırmananların artık
kendi dışkılarını temizlemek ve bertaraf edilmek üzere ana kampa geri getirmek zorunda kalacaklarını söyledi.
Pasang Lhamu bölgesi belediye başkanı Mingma Sherpa BBC'ye yaptığı açıklamada
"Dağlarımız kokmaya başladı"
dedi.
Everest bölgesinin büyük bölümünü kapsayan belediye, uygulanmakta olan daha geniş önlemlerin bir parçası olarak bu yeni kuralı uygulamaya koydu.
Aşırı soğuklar nedeniyle Everest'e bırakılan dışkı tam olarak bozulmuyor.
Mingma,
"Kayaların üzerinde insan dışkısı görüldüğü ve bazı dağcıların hastalandığı yönünde şikayetler alıyoruz. Bu kabul edilemez ve imajımızı zedeliyor"
dedi.
Dışkı torbası zorunlu hale gelecek
Dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest Dağı'na ve yakındaki Lhotse Dağı'na tırmanacak dağcıların, ana kampta "dönüşlerinde kontrol edilecek" dışkı torbaları satın almaları gerekecek. Tırmanış sezonu boyunca dağcılar zamanlarının çoğunu ana kampta yüksekliğe alışmaya çalışarak geçiriyor. Bu sırada tuvalet ihtiyacı için dışkıyı toplayacak varillerin bulunduğu ayrı çadırlar kuruluyor. Ancak tırmanmak üzere tehlikeli yolculuklarına başladıklarında işler daha da zorlaşıyor.
Çoğu dağcı ve destek personeli tuvaletini kazdığı çukura yapıyor, ama daha az kar olan yerlerde tuvalet açıkta yapılabiliyor.
Everest Dağı'nın zirvesine tırmanırken çok az insan dışkılarını biyolojik olarak parçalanabilen torbalarda geri getiriyor.
Everest'te ve bölgedeki diğer dağlarda çöp büyük bir sorun olmaya devam etse de Nepal ordusu öncülüğünde her yıl düzenlenen temizlik kampanyalarının sayısı da giderek artıyor.
Dipten zirveye yaklaşık üç ton insan dışkısı olduğunu tahmin ediyor
Sivil toplum kuruluşu Sagarmatha Kirlilik Kontrol Komitesi (SPCC) başkanı Chhiring Sherpa, "Atıklar, özellikle de ulaşamadığınız yüksek kamplarda büyük bir sorun olmaya devam ediyor" diyor. Resmi bir rakam olmamakla birlikte, kuruluşu Everest'in dibindeki birinci kamp ile zirveye doğru dördüncü kamp arasında yaklaşık üç ton insan dışkısı olduğunu tahmin ediyor. Chhiring, "Bunun yarısının dördüncü kamp olarak da bilinen South Col'da olduğuna inanılıyor" diyor.
Everest'e seferler düzenleyen dağ rehberi Stephan Keck, South Col'un "açık tuvalet" olarak ün kazandığını belirtiyor.
7 bin 906 metre yükseklikteki South Col, Everest ve Lhotse zirvelerine ulaşmaya çalışan dağcılar için bir üs işlevi görüyor. Burada arazi oldukça rüzgârlı. Keck,
"Neredeyse hiç buz ve kar yok, bu yüzden her yerde insan dışkıları görüyorsunuz"
diyor.
8 bin dışkı torbası tedarik edildi
SPCC, Mart ayında başlayacak tırmanış sezonu için tahminen 400 yabancı dağcı ve 800 destek personeli için ABD'den yaklaşık 8.000 dışkı torbası tedarik etti. Bu torbalar, insan dışkısını katılaştıran ve kokusuz hale getiren kimyasallar ve tozlar içeriyor. Ortalama olarak bir dağcının günde 250 gram dışkı ürettiği düşünülüyor. Zirve denemesi için genellikle yüksek kamplarda yaklaşık iki hafta geçiriyorlar. Uygulamanın Everest'te bir pilot proje olarak başlatılıp daha sonra diğer dağlarda uygulanmasını önerenler de var.
'İrtibat ofisi kuracağız'
Sekiz bin metrenin üzerindeki 14 dağın tamamına tırmanan ilk Nepalli olan Mingma Sherpa, insan atıklarını yönetmek için bu tür torbaların kullanımının diğer dağlarda denendiğini ve test edildiğini söyledi. Aynı zamanda Nepal Dağcılık Derneği'nin danışmanı olan Mingma, "Dağcılar bu tür çantaları Denali Dağı'nda (Kuzey Amerika'nın en yüksek zirvesi) ve Antarktika'da da kullanıyorlar, bu yüzden biz de bunu savunuyoruz" dedi. Nepal'in merkezi hükümetinin geçmişte birçok dağcılık kuralı gündeme getirip bunların birçoğunu gerektiği gibi uygulamadığı yönünde eleştiriler var. Pasang Lhamu belediye başkanı Mingma,
"Devlet ana kamplarda her zaman eksikti ve bu da dağlarımıza izinsiz tırmanan insanlar da dahil olmak üzere her türlü usulsüzlüğe yol açtı"
diyor ve ekliyor:
"Artık her şey değişecek. Bir irtibat ofisi kuracağız ve dağcıların dışkılarını geri getirmelerini sağlamak da dahil olmak üzere yeni önlemlerimizin uygulanmasını sağlayacağız."
Everest bir zamanlar denizin altındaydı
Everest Dağı hakkında şaşırtıcı gerçekler arasında, Everest Dağı'nın bir zamanlar deniz seviyesinin altında olduğunu gösteren jeolojik çalışmalar da var. Everest Dağı’nın zirvesi 470 milyon yıl önce okyanus tabanıydı. Everest'in zirvesinde dağın denizden yükseldiğini kanıtlayan deniz canlılarına ait fosiller bulundu.
Everest’in zirvesindeki kireç taşı kayaçlar, günümüzden yaklaşık 470 milyon yıl önce kabuklu deniz canlılarının kalıntılarının, Hint kıtasının deniz altındaki bölümünün üzerinde birikmesiyle oluştu. Bundan milyonlarca yıl sonra ise Hint plakası kuzeye doğru hareket ederek Avrasya plakasıyla çarpıştı. Sonuçta plakalar arasındaki okyanus kapandı ve Himalaya Sıradağları oluştu.
Everest Dağı nerede?
Everest Dağı, Himalayalar’da bulunuyor. Nepal ile Tibet arasındaki sınırda yer alıyor ve dünyanın en yüksek dağı olarak kabul ediliyor. Dünyanın en büyük nehirlerinden birçoğuna ev sahipliği yaptığı için, konumu itibarıyla önemli dağlardan biri sayılıyor. 1999’da Guinness Rekorlar Kitabı, Everest’i “Dünyanın en yüksek dağı” olarak listeliyor, ancak bu tanım daha sonra “deniz seviyesinden en yüksek dağ” olarak güncelleniyor. 1856 yılında İngiliz-Hindistan araştırmacısı Sir George Everest’in adı dağa veriliyor. Bu ad, selefi Sir William Mount-Everest'in adına dayanıyor.
Deniz seviyesinden yüksekliği 8.848 metre
Everest’in deniz seviyesinden yüksekliği 8.848 metre olarak ölçülüyor (29.029 ft). Farklı ölçümlere göre, karla kaplı yüksekliği 8848 metre, kaya yüksekliği ise 8844 metre olarak hesaplanıyor. Bu yüksekliğin, tektonik plakaların çarpışması sonucu ortaya çıktığı düşünülüyor. Ayrıca eriyen buzulların da yüksekliğin artmasına katkı sağladığı belirtiliyor. Everest, yıl boyunca kar ve buzla kaplı olduğu için “üçüncü kutup” olarak adlandırılıyor. Everest kadar yüksek başka dağlar bulunsa da denize yakın olmamaları nedeniyle Everest kadar tanınmıyorlar. Bu nedenle, Everest dünya çapında en bilinen dağlardan biri olmayı sürdürüyor.
Everest Dağı, Güneydoğu Asya’da, Hindistan Yarımadası ile Asya’nın geri kalanı arasında yer alan Himalayalar’ın bir parçasını oluşturuyor. Nepal ve Tibet (Çin) sınırında bulunan bu dağ, deniz seviyesinden 8.848-8.850 metre yüksekliğe kadar ulaşıyor ve yaklaşık 594.400 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Üç kenarlı bir piramit şeklini andırıyor. Yüksekliği nedeniyle, üst kısımlarında oksijen seviyesi azalıyor ve kuvvetli rüzgarlarla birlikte dondurucu soğuklar yaşanıyor.
Dağın zirvesi, sürekli değişen bir kar tabakasıyla kaplanıyor. Zirvenin yüksekliği Eylül ayında daha fazla olurken, Mayıs ayında biraz azalıyor. Sıcaklıklar mevsimlere göre değişkenlik gösteriyor; Ocak ayında -36 ºC’ye kadar düşüyor, yaz ortasında ise -19 ºC’ye kadar yükseliyor. Haziran’dan Eylül’e kadar süren muson mevsimi, saatte 285 kilometreye varan rüzgarlarla şiddetli fırtınalara neden oluyor. Atmosfer basıncı deniz seviyesinin %30’u kadar düşük kalıyor. Zirvenin birkaç metre altında, oksijen eksikliği ve düşük sıcaklıklar nedeniyle “ölüm bölgesi” olarak bilinen tehlikeli bir alan yer alıyor. Yükseklik azaldıkça sıcaklık artıyor ve dağın kayaları, kar ve buz örtüsünün incelmesiyle daha belirgin hale geliyor.
Everest Dağındaki ölümler
Everest’e tırmanmak oldukça zorlu bir süreç oluşturuyor. Güneydoğu sırtı, kuzeydoğu sırtı ve kuzey kolu gibi çeşitli tırmanış rotaları bulunuyor. En popüler rota, standart tırmanış yolu olan güneydoğu sırtı oluyor. Tibet’ten başlayan rota ise en uzun ve zorlu rotalar arasında yer alıyor.
İki rotanın da zorlukları farklıdır:
Güneydoğu Sırtı'ndan tırmanan dağcılar, tehlikeli Khumbu Buz Şelalesi'nden geçmek zorunda kalırlar; buna karşılık çıkışı daha kısa ve inişi daha kolaydır. Kuzey Sırtı'ndan ana kampa kadar ciple gitmek mümkündür; ama zirveye ulaşmak daha zordur.
Everest'e tırmanmak neden bu kadar zor?
Everest’e tırmanmayı düşünenlerin fiziksel olarak son derece formda olmaları ve 6 ila 10 yıllık dağcılık deneyimine sahip olmaları gerekiyor.
Kayıtlara göre Everest'te bugüne kadar 280'den fazla ölüm gerçekleşti.
Sadece 2010 yılından bu yana, ana kamptan daha yüksek bir noktaya 7.954 kişi tırmanmıştır ve 72 ölüm meydana geldi. Bu ölümlerin çoğu, çığ (%41.6), bitkinlik (%12.5) veya düşmelerden (%6.9) kaynaklanmaktadır ve bu da dağdaki cesetlerin alınmasındaki zorluğu kısmen açıklamaktadır. Baş dönmesi, kusma ve baş ağrısı semptomlarıyla karakterize edilen akut dağ hastalığı da ölümlere neden olabilmektedir (%16.6).
Dağa tırmanırken vücutta neler olur?
Beyin:
Tırmanırken, ortamdaki oksijen oranı azalır, dolayısıyla kanda daha az oksijen bulunur. Bu da beyinde daha az oksijen olduğu anlamına gelir. Diğer organlarda olduğu gibi, beyin de oksijenden yoksun kaldığında işlevini yitirir. Araştırmalar, merkezi sinir sistemi işleyişinin yaklaşık 5.000 metre yükseklikte yavaşlamaya başladığını gösteriyor. Uzun süre yüksekte kalınca, beyinde şişme olarak bilinen, yüksek rakım beyin ödemi (HACE) gerçekleşebilir. Bu ödem, 24 saat içinde hızla ilerleyerek ölüme neden olabilir. En etkili tedavi yöntemi, olabildiğince kısa sürede daha alçak rakımlara inmek.
Akciğerler:
Akciğerler de yükseklikten etkilenen organlar arasında. Yaklaşık 3 km yükseklikten başlayarak, kan damarlarının daralması nedeniyle akciğerler şişmeye başlar. İnatçı bir öksürük, zor nefes alma ve yorulmayla sonuçlanır. Akciğerlerdeki şişlik şiddetlenirse, yüksek rakım akciğer ödemi (HAPE) adı verilen tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Deride morarma, hızlı nefes alma ve ateşle kendini gösterir. HAPE için de en etkili tedavi yöntemi, olabildiğince hızlı bir şekilde alçalır.
Kalp:
Kalbin ise daha yüksek rakımda daha fazla çalışması gerekir; bu, kalp atış hızının artması demek. Yüksekliğe alıştıkça vücut daha fazla oksijen taşımak için daha fazla kırmızı kan hücresi oluşturur. Bu genellikle yararlıdır ve istenen bir şeydir; ancak aynı zamanda kan yoğunluğunu artırır. Bazı araştırmacılar, bu yoğunlaşmanın kalp krizlerine sebep olabileceğini düşünüyor.
Duyular:
Ayrıca düşük oksijen oranı, görme korteksine kan sağlayan arterlerde spazmlara neden olabilir. Bu yüzden dağcılar, geçici körlük yaşayabilirler. Bağırsaklardaki oksijen eksikliği nedeniyle, daha yüksek rakımlarda sindirim de yavaşlar. Araştırmalar, dağcıların %81'inin mide bulantısı ve kusma yaşadığını göstermektedir.
Uzuvlar:
Başka bir sorun da uzuvlarda ortaya çıkar: Yüksek rakımlara çıktıkça, ilk etapta kol ve bacaklarda karıncalanma hissi yaşanır. Zamanla uzuvlar uyuşur ve bu, donmanın başladığını gösterir. İlerleyen aşamalarda, etkilenen bölgelerde ampütasyon gerektirebilecek düzeyde, geri döndürülemez doku ölümleri gerçekleşebilir.