Netanyahu Fransız kanalı LCI'ye verdiği röportajda, UCM Başsavcısı'nın "Hamas liderleri ile İsrail'in demokratik yollarla seçilmiş liderleri arasında sahte bir eşdeğerlik kurduğunu" öne sürerek, yakalama kararı başvurusunu "delilik" olarak niteledi.
Mahkemenin iddia ettiği gibi "sivilleri aç bırakma politikalarının olmadığını" ileri süren Netanyahu, UCM Başsavcısı Han'ın kendisi hakkında sunduğu gerekçelerin "uydurma" olduğunu ve Gazze'de kıtlığı önlemek için "her şeyi yaptıklarını" savundu.
Gazze'de sivil kayıplara ilişkin soruya Netanyahu, askeri kayıplara kıyasla Gazze'deki sivil kayıpların "modern şehir savaşlarında görülen en düşük oran" olduğunu iddia etti. Dünya genelinde İsrail'e karşı düzenlenen protesto gösterilerini eleştiren Netanyahu, eylemcileri "İsrail'in demokrasisini" hedef almakla suçladı.
Öte yandan Filistin devletini tanıyıp tanımayacaklarına ilişkin Netanyahu, Filistin'in "barışçıl bir devlet" olmayacağını iddia ederek, "Onlara şimdi bir devlet verirseniz bu, teröristler için mümkün olan en büyük ödül olacaktır" ifadelerini kullandı.
Netanyahu, İsrail'in Gazze'yi işgaline yönelik soruya ise "Gazze'yi işgal etmek gerekecek mi bilmiyorum ama teröristleri durdurmak için her an oraya girebilmemiz gerekecek." cevabını verdi.
Netanyahu röportajının yayımladığı sırada yüzlerce kişi televizyon binasının önünde toplanarak İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını ve savaş suçuyla itham edilen Netenyahu'ya propaganda yaptırılmasını protesto etti.
UCM Başsavcısı Kerim Han, 20 Mayıs'ta, Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında "yakalama kararı" başvurusunda bulunduğunu bildirmişti.
Han, Netanyahu ve Gallant'ın 8 Ekim 2023'ten itibaren Gazze Şeridi'nde "savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler bulunduğunu" bildirmişti.
Roma Statüsü'nün ilgili maddelerinin ihlal edildiğine dikkati çeken Han, İsrailli yetkililere yöneltilen suçlar arasında "savaş suçu olarak sivillerin aç bırakılması", "kasten büyük acılara veya vücutta ya da sağlıkta ciddi yaralanmalara neden olmak" ve "savaş suçu olarak zalimce muamelenin" yer aldığını kaydetmişti.
Han, Netanyahu ve Gallant'a yöneltilen diğer suçlar arasında ise "kasten öldürme", "savaş suçu olarak cinayet", "savaş suçu olarak sivil nüfusa karşı kasıtlı saldırılar düzenlemek", "açlıktan kaynaklanan ölümler de dahil olmak üzere, insanlığa karşı suç olarak imha ve/veya cinayet", "insanlığa karşı suç olarak zulüm" ve "insanlığa karşı suç olarak diğer insanlık dışı eylemler" olduğunu belirtmişti.
Başsavcı, işaret edilen insanlığa karşı suçların, "devlet politikası uyarınca Filistinli sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak işlendiği" ve bu suçların devam ettiğini vurgulamıştı.
Gazze'de açlığın "savaş silahı" olarak kullanıldığına işaret eden Han, 8 Ekim 2023'ten itibaren üç sınır kapısının "uzun süre tamamen kapatılması ve yeniden açıldıktan sonra temel malzemelerin geçişinin keyfi olarak kısıtlanması suretiyle uygulanan tam kuşatmanın" Gazze'de halkın temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasına yol açtığını bildirmişti.
Gıda kuyruğunda bekleyen siviller ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik saldırılara da dikkati çeken Han, saldırıların ölümlere ve kuruluşların Gazze'deki faaliyetlerini durdurma veya sınırlandırmalarına neden olduğunu aktarmıştı.
Han, Gazze'de kıtlığa neden olan bu eylemlerin İsrail'e, tehdit olarak algıladıkları Gazze'nin sivil halkını toplu cezalandırmak amacıyla "Gazzeli sivil halka karşı açlığı savaş yöntemi olarak kullanmak ve diğer şiddet eylemlerini gerçekleştirmek için ortak planın parçası olarak işlendiğini" ifade etmişti.
İsrail'e "uluslararası insancıl hukuka uyma yükümlülüğünü" hatırlatan Han, "Sahip olabilecekleri askeri hedefler ne olursa olsun, İsrail'in Gazze'de bu hedeflere ulaşmak için seçtiği araçlar, yani kasıtlı olarak sivil halkın ölümüne, aç kalmasına, büyük acılar çekmesine, vücutlarında ciddi yaralanmalara neden olmak, suç teşkil etmektedir" değerlendirmesinde bulunmuştu.