Terör devleti İsrail'in Başbakanı katil Netanyahu, ABD Kongresinde yaptığı konuşmada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda 39 bin 145 Filistinliyi öldürmesine ve 90 bin 257'sini yaralamasına rağmen ülkesinin toplu katliamlarını gizlemeye çalıştı.
Netanyahu'nun ifadelerinin aksine, İsrail'in saldırılarında bugüne kadar en az 16 bin 172 çocuk, 10 bin 798 kadın olmak üzere 40 bine yakın Filistinli öldürüldü.
Gazze Şeridi, sivil halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapının da tahrip edildiği saldırılar nedeniyle harabeye dönerken, saldırılarda sadece Filistinli siviller değil aralarında çok sayıda Batılının da olduğu yüzlerce yardım görevlisi de hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell, İsrail'in en az 278 yardım görevlisini öldürdüğünü belirterek, "Bu rekor bir sayı. Diğer yardım görevlileri ise ya tehlikeye atıldı ya da işlerini yapmaları engellendi." ifadesini kulandı.
Netanyahu, Gazze'deki saldırılardan kaçan sivillerin sığındığı ve defalarca toplu katliamlara maruz kalan güneydeki Refah kentinde "neredeyse hiçbir sivilin hayatını kaybetmediğini" savundu.
Oysa Netanyahu'nun Refah'a başlatmak istediği büyük saldırı, uluslararası tepkiler ve seçim yarışına giren ABD Başkanı Joe Biden'ın endişeleri nedeniyle sınırlanmıştı.
Buna rağmen İsrail ordusu, 7 Mayıs'ta Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı Refah kentine kara saldırısı başlatarak Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafını işgal etti ve geçişleri kapatmasının ardından 100 binlerce Filistinli yerinden edildi, her gün aralarında kadın ve çocukların olduğu onlarca sivil hayatını kaybetti.
Örneğin, İsrail'in Refah'taki saldırılarının başlamasından itibaren 24 saat içinde 35 Filistinlinin öldürülmesi, defalarca yerinden edilen ve saldırılardan kaçan Filistinlilerin Refah'ta maruz kaldığı katliamın boyutlarını açıkça gösterdi.
Yine Refah kentinde İsrail ordusunun "güvenli olduğunu" iddia ettiği bölgelerde 28 Mayıs'ta açıklanan verilere göre, 48 saat içinde yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırlarını hedef alan saldırılarda 72 Filistinli hayatını kaybetti.
Uluslararası alandaki tepkilere rağmen, 100 binlerce yerinden edilmiş Filistinlinin göçe zorlandığı Refah saldırılarında aralarında çocuk ve kadınların yoğunlukta olduğu ve sivilin öldürülmediği tek bir gün olmadı.
İsrail'in abluka altına aldığı Gazze'ye yardımların girişini engelleyerek halkı aç ve susuz bırakmasına rağmen Netanyahu, Gazze'de "her bir kişiye 3 bin kalori yiyecek girmesine izin verildiğini ve Hamas'ın bu yardımları çaldığını" öne sürdü.
Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı (WFP), Gazze'de nüfusun yarısı olan 1 milyondan fazla kişinin kıtlık ve ölümle karşı karşıya kalacağı yönündeki açıklaması, Netanyahu'nun ifadelerini yalanlıyor.
Hatta UNICEF'e göre, Gazze'de 10 çocuktan 9'u ciddi gıda kıtlığıyla mücadele ediyor.
BM'nin 11 Temmuz'da yaptığı son açıklamada ise İsrail saldırıları altındaki Gazze'de yaklaşık yarım milyon kişinin "felaket düzeyinde" açlıkla karşı karşıya olduğu kaydedildi.
Gazze Şeridi'ne yönelik 9 aydır süren saldırılar nedeniyle 100 binlerce Filistinli sürekli yer değiştiriyor, zorlu çadır hayatına maruz kalıyor ve gıdaya erişim de oldukça kısıtlı.
Saldırıların başından yana İsrail'in Gazze'ye yardım girişini engellediği medya ve uluslararası raporlara yansırken ordunun, Refah kentine saldırıları ve sınır kapısını işgal etmesi üzerine yardım girişi de askıya alındı.
Konuşması sırasında Kongre binası dışında gösteri düzenleyen protestocuları "İran'ın kullanışlı aptalları" olarak nitelendiren Netanyahu, kendisini protesto edenleri "İran'ın finanse ettiğini" ileri sürdü.
Ancak İsrail'de Netanyahu hükümeti karşıtı ve Gazze'deki İsrailli esirlerin ailelerine destek olmak için düzenli kitlesel gösteriler yapılıyor ve bu hükümet karşıtı protestolara katılan kişilerin sayısı 100 binleri aşıyor.
Başkent Tel Aviv başta olmak üzere pek çok şehirde aylardır neredeyse her hafta gösteriler sürüyor. Gösterilere muhalif liderler ve esir yakınları da katılıyor. Hatta göstericiler zaman zaman Batı Kudüs'teki meclis binasını basıyor.
Dünya genelinde de Gazze'deki katliamın sona ermesi çağrısıyla yapılan en yoğun katılımlı gösteriler arasında Washington, New York ve çok sayıda başkent yer aldı. Katliama tepki için sokaklara dökülen 100 binlerce kişi bu durumda Netanyahu'nun hakaretlerine maruz kaldı.
Netanyahu'nun bir saati bulan konuşmasında Hamas ile İsrail arasında aylardır devam eden ABD'nin önerilerinin görüşüldüğü dolaylı ateşkes müzakerelerine dair tek ifade kullanmaması dikkat çekti.
İsrail'in, Hamas'ın aksine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) kabul edilen ABD Başkanı Joe Biden'ın açıkladığı Gazze'de 3 aşamalı ateşkes teklifi tasarısına net yanıt vermemesi eleştiri konusu oluyordu.
Netanyahu'nun "siyasi beka" nedeniyle ateşkes istemediği ancak Biden'ın baskısından dolayı süreci bitirmek yerine sürüncemede bıraktığı İsrail medyasına konu oluyor.
Netanyahu, konuşmasında "Amerikalıların büyük çoğunluğunun İsrail'i desteklediği" iddiasında bulunurken anketler ise bunun aksini gösteriyor.
Merkezi ABD'de bulunan araştırma şirketi Gallup'un 10 Temmuz'daki son anketinde, Amerikalıların yüzde 48'inin İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı olduğu belirtilirken, saldırılara destek verenlerin oranı yüzde 42'de kaldı.
Gallup'un, 1-20 Mart'ta İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin Amerikalıların görüşlerini sorduğu ankette de katılımcıların yüzde 55'i İsrail'in saldırılarını onaylamamıştı.
Associated Press'in (AP) NORC Halkla İlişkiler Merkezi ile yaptığı 4 Mart'ta yayımlanan ankette de katılımcıların yüzde 67'si, Biden'ın başkanlık döneminde İsrail'in Gazze'yi işgaline ilişkin politikalarını onaylamadığını söylemişti.
Netanyahu ayrıca kendisi ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında "yakalama kararı" başvurusunda bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han'a ilişkin ise UCM'nin, İsrail'in Gazze'deki saldırılarında "elini kelepçelemeye çalıştığını" ve "sırada Amerika'nın olduğunu" savundu.
Uluslararası Adalet Divanında (UAD) "soykırım" suçlamasıyla yargılanmaya devam eden İsrail'in Gazze'de işgalci güç konumunda olduğu ve İsrail'in Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da da işgalci olduğu ortaya konulmuştu.
UAD, İsrail'in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikalarının Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğinin altını çizerken, Filistin topraklarındaki ilhak uygulamalarının "hukuka aykırı" olduğunu ifade etmişti.