Gazze'de 9 aydır yürüttüğü saldırılar soykırımcı İsrail'i ekonomik ve siyasi darboğazla karşı karşıya bıraktı. İnsanlık dışı saldırıların terör devletine maliyeti 73 milyar doları aşarken, İsrail sokakları Netanyahu hükumetinin istifası için 40 büyük protestoya sahne oldu.
Terör devleti İsrail’in Gazze’de insanlık onurunu ayaklar altına alan saldırılarında 9 ayı aşkın süre geride kaldı. Kadın çocuk demeden binlerce insanın katledildiği saldırılar, İsrail’in iç siyasetini de kaosa sürükledi. Sahada ciddi askeri kayıp veren işgal devleti, ekonomik olarak da büyük bir krizin eşiğinde. İsrail’e dış yatırımlar yüzde 55.8 azalırken, genel bütçe açığı son 12 ayda 31.7 milyar dolara ulaştı. İsrail ekonomisinin büyüme hızı 2022’de yüzde 6.5 iken büyüme hızı, savaşla birlikte yüzde 2’ye geriledi.
Savaşın İsrail’in sosyoekonomik şartlarına etkisini Yeni Şafak’a değerlendiren Filistinli Araştırmacı Yazar Dr. Said El-Hac, “7 Ekim’den bu yana İsrail çok ciddi kayıplar veriyor. Devlet borçları çok artıp milli gelirin yüzde 62’si düzeyine ulaştı, bu bir rekor olarak kayıtlara geçti” dedi.
EKONOMİK ZARAR KATLANDI
İsrail ekonomisinin dışa bağımlı olduğunu ifade eden El-Hac, “Savaş zamanında, tarım, sanayi, turizm derinden etkilendiği için ekonomi çok zarar gördü. Aynı zamanda işsizlik arttı ve para birimi olan şekel ciddi değer kaybetti. Savaşta Güney Lübnan cephesini de hesaba katınca, ekonomik zararlar katlandı. O yüzden işgal devletine ABD’den birkaç kez silah yanında mali destek de geldi. Hem saha hem de iç siyasette günden güne eriyen İsrail’de, savaşın maliyeti 2 ay önce 73 milyar dolar olarak belirlendi. Son 2 ayda ise bu rakam daha da arttı” şeklinde konuştu.
DERİN BÖLÜNME YAŞANIYOR
İsrail’deki kutuplaşmanın Aksa Tufanı’yla birlikte daha görünür hale geldiğini anlatan El-Hac, “İsrailliler Netanyahu’nun planladığı yasal değişiklikleri protesto için sokaklara dökülmüştü. Bu bölünme, Aksa Tufanı’ndan sonra farklı bir boyuta evrildi. İşgal ordusunun Gazze’de işlediği katliam ve soykırıma rağmen askeri başarısızlığı, Filistin direnişini kıramaması, ve kendi esirlerini kurtaramaması sonucu itirazlar ve protestolar da arttı. Siyasi ve askeri elitler arasındaki derin ihtilaf ise bu bölünmeyi derinleştiriyor. Bölünmenin en önemli örneklerinden bir tanesi son zamanlarda tartışmaları artan dindar (Haredi) Yahudilerin askerlik yapıp yapmama meselesi. Geçtiğimiz hafta İsrail yüksek mahkemesi Haredi Yahudileri’nin askerlikten muaf olamayacaklarına hükmetti. Bu karar tartışma ve bölünmeyi daha da ateşleyip, hükümet erkanları arasındaki ihtilafı derinleştirdi. Dindar – Seküler bölünme ve karşılıklı suçlama ve tehditler, savaşın gölgesinde ‘sivil savaş’ olma ihtimalini ortaya çıkartıyor” değerlendirmesi yaptı.
İŞGALCİNİN PROPAGANDASI ÇÖKTÜ
İsrail’in uluslararası arenada yaşadığı prestij kaybına da dikkat çekerek, “1948 yılındaki kuruluşu ile ilgili kendini zayıf, mazlum, ve işgale karşı mücadele veren bir halk olarak gösteren iddiası ona çok empati ve destek getirdi. Onlarca yılda oluşan bu güçlü imaj, Aksa Tufanı sayesinde tüm gerçeklerin ortaya çıkmasıyla yerle bir oldu. Aksa Tufanı, İsrail’in katliam, savaş, tecrit ve soykırımla kurulduğu gerçeğini bütün dünyaya gösterip ispatladı. Şimdi artık İsrail, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde suçlanan ve yargılanan durumuna düştü. İnandırıcılığını yitirerek asıl çirkin yüzünü gizleyemez hale geldi. Dünyanın dört bir yanındaki protestolar, ambargo ve Filistin devletini tanımalar, Filistinlilerin ilham verici direnişine destekler İsrail’in senelerdir dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı propagandasının çöktüğünün en açık göstergesi” ifadeleriyle yaşananları yorumladı.