İtalyan dış politika uzmanlarına göre AB zirvesinde Türkiye'ye yaptırım kararı çıkmayacak. İtalya'nın Eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili "Akdeniz'e 1600 kilometre kıyısı olan bir ülkenin, dışarıya gemi gönderememesi kabul edilebilir bir şey değil" derken İtalyan yazar ve akademisyen Valeria Giannotta da "Yaptırımların, Türkiye'yi önemli bir ticaret ortağı olarak gören Avrupa’nın da çıkarlarına zarar vereceğine dair bazı şüphelerim var" ifadelerini kullanıyor.
İtalyan dış politika uzmanları, yaklaşan Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi'nde ele alınacak Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye'ye yaptırım kararı çıkmasını beklemediklerini belirtti.
Türkiye'yi ve Türkiye’nin AB üyelik yolculuğu başta olmak üzere iki taraf arasındaki ilişkiyi iyi bilen İtalya'nın eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerde tansiyonun yüksek olduğunu belirterek, Fransa'nın, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) ile bu konu üzerinde durduğunu söyledi.
Zirveden Türkiye'ye yönelik yaptırım değil ama başka kararlar olabileceğine işaret eden Marsili, şu değerlendirmelerde bulundu:
"10-11 Aralık'taki konseyden yaptırım kararı çıkmayacağı izlenimine sahibim çünkü bu karar, oy birliği gerektiriyor. Benim duyduğum kadarıyla bir oy birliği durumu yok bu hususta. İtalya da yaptırımlardan yana değil, aynı şekilde AB Dönem Başkanı Almanya’nın da bundan yana olduğunu düşünmüyorum. Almanya'nın AB Dönem Başkanı olarak da bir ağırlığı var. Aynı şekilde Macaristan veya Polonya'nın da Türkiye’ye yaptırım fikrini kabul edeceğini sanmıyorum."
Marsili, Türkiye-AB ilişkilerinin son dönemde gerildiği alanlardan biri olan Doğu Akdeniz'deki duruma ilişkin ise "Türkiye’nin, Doğu Akdeniz'deki kara suları ve münhasır ekonomik bölge meselesinin iyi anlaşılmasını sağlaması konusunda ısrarcı olması gerektiğine inanıyorum. Bunu iyi anlatması lazım." dedi.
TÜRK DİPLOMASİSİNİN YAPACAK ÇOK İŞİ VAR
Türkiye gibi Doğu Akdeniz'de 1600 kilometre kıyısı olan bir ülkenin gemisini göndermekte, araştırma yapmakta güçlük çekmesinin garip bir durum olduğunu vurgulayan Marsili, "Bunun temelinde, Yunanistan’ın münhasır ekonomik bölge (MEB) alanlarının sınırlarını adalarından başlatması var ancak MEB sınırları adalardan değil ana karadan başlamalı." dedi.
Marsili, Yunanistan’ın tezine göre, Meis Adası'ndan Kıbrıs Adası'na kadar olan yerin Yunan bölgesi olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Sadece bu da değil, AB'den kimse KKTC'yi de tanımıyor dolayısıyla bütün Ada etrafı GKRY suları oluyor. Türkiye buna 'olur' diyemez. Bunun bir anlamı da yok. Meis Adası, Kaş'tan vapurla 20 dakika mesafede. Rodos’a ise birkaç saat mesafede. Burada her şey gözden geçirilmeli.
Türk diplomasisinin, burada Yunan tarafının söyleminin kabul edilemezliğinin iyi anlaşılmasını sağlamak için yapacak çok işi var. Akdeniz'e 1600 kilometre kıyısı olan bir ülkenin, dışarıya gemi gönderememesi kabul edilebilir bir şey değil. Neden? Çünkü Yunanlar 'hayır' diyor, 'çünkü burası Yunan suları.' Pardon ama bu kabul edilemez."
Marsili, İtalya'nın 12 Ada'yı Yunanistan'a belirli şartlarla 1947 Paris Barış Anlaşması'nda bıraktığını anımsatarak, "Bu konu üzerinde de ısrarla durmak gerekiyor. 1947 Paris Barış Anlaşması’na göre, Yunanistan’ın bu adaları silahlandırmaması şartı var ama Yunanistan, silahlandırmış vaziyette. Yunanistan, bu anlaşmanın hükümlerine uymadı." ifadelerini kullandı.
İtalyan yazar ve akademisyen Valeria Giannotta da bir önceki AB Liderler Zirvesi'ne göre, Brüksel’de Türkiye'ye yönelik havanın daha gergin olduğunu dile getirirken, Ankara’ya yönelik kötümserliğe Fransa ve GKRY'nin öncülük ettiğini söyledi.
İtalya, İspanya ve Almanya'nın aralarında olduğu bazı ülkelerin Türkiye ile olumlu bir gündem ve ılımlı tutum için ara buluculuk yaptığını düşündüğünü belirten Giannotta, "Ancak son dönemde Ankara ile Paris arasında yaşanan sözlü atışmalar sebebiyle Fransızların Türkiye karşıtı güçlü baskısı, bu kez iklimi daha çetin hale getiriyor." dedi.
Giannotta, Brüksel'den Türkiye'ye güçlü bir kınama çıkabileceğini ifade ederek, "Yaptırımların, Türkiye'yi önemli bir ticaret ortağı olarak gören Avrupa'nın da çıkarlarına zarar vereceğine dair bazı şüphelerim var. Özellikle İtalya ve Almanya’yı kastediyorum ki onlar Türkiye'ye önde gelen ihracatçılar." diye konuştu.
Avrupa'nın Ankara ile yapıcı diyaloğu gerçekleştirmesi için herkesin kendi sorumlulukları üzerine derinlemesine düşünmesi gerektiğinin altını çizen Giannotta, şunları kaydetti:
"Doğu Akdeniz’deki gerilimler, Avrupa’nın Kıbrıs Adası'na yönelik miyop stratejilerinin bir ürünü. Türkiye, Avrupa için önemli bir stratejik ortak olmaya devam ediyor. Türkiye'yi ilgilendiren her türlü çözümün, iki taraf için de tek taraflı güç denemelerini bir kenara bırakarak, müzakere masasından geçmesi gerektiğine inanıyorum."