Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç'in Bosna ve Kosova cinayetleri sonrası Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde yargılanması, İsrail Başbakanı Ariel Şaron hakkında insanlığa karşı suç işlemekten Belçika'da dava açılması uluslararası hukukta büyük beklentilere yolaçtı. Artık insanlık içeride ve dışarıda insanlığa karşı suç işlemiş, katliam ve soykırımlarda yer almış veya bunları yönetip/yönlendirmiş kişilerin yargılanmalarını bekliyor. Miloseviç'ten sonra sıranın kime geleceği ise tartışılıyor.
ABD'li yazar Christoper Hitchens, kaleme aldığı The Trial of Henry Kissinger (Henry Kissinger'ın yargılanması) adlı kitap bugünlerde Amerika'da büyük tartışmalara yol açtı.
Hitchens, kitabında Kissinger'ın ABD yönetiminde olduğu dönemde insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı savaş suçlusu olarak yargılanmasını istiyor. Eski Şili diktatörü General Agusto Pinochet'nin ve Slobodan Miloseviç'in yargılanmalarıyla uluslararası hukuk arenasında büyük bir değişimin yaşandığını belirten Hitchens, bu değişimin tüm savaş suçlularına karşı kullanılması gerektiğini belirtiyor.
Özellikle resmi makamlarının ve diplomasinin arkasına sığınanların ortaya çıkarılmasını isteyen Hitchens, ister küçük güçsüz, ister büyük güçlü devlet olsun, bütün suçluların yargılanmasını istiyor ve büyük güçlü devletlerden savaş suçlusu olarak Henry Kissinger'ı örnek gösteriyor.
Hitchens kitabında Kissinger'ın savaş suçlusu olduğunu ortaya çıkaracak çok sayıda iddianın söz konusu olduğunu, ancak kendisinin sadece 6 iddiayı belgelendirebileceğini, bunların da Kissinger'ın yargılanmasına yeteceğini ifade ediyor. Mısır, Kıbrıs, Yunanistan ve daha bir- çok ülkede yaşanan siyasi kaosların, askeri darbelerin arkasında Kissinger'in olduğunu belirten Hitchens, 1973 yılında Nobel Barış Ödülü almış olan dünya düzeninin mimarlarından Kissinger'ın savaş suçlusu olarak yargılanması gerekteğinde ısrar ediyor. Yazar, Kissinger'ın aleyhine yazı yazan yazarları da öldürdüğünü belirtiyor ve Washington'da bir gazetecinin öldürülüşünün arkasındaki kişinin Kissinger olduğunu iddia ediyor. n DIŞ HABERLER SERVİSİ
ABD'li yazar Christoper Hitchens'ın iddiaları çok fazla. Ancak bunların 6 tanesini ispatlamaya hazır olduğunu söylüyor ve bu iddiaları şöyle sıralıyor:
1968 yılında Richard M. Nixon'ın seçim kampanyası döneminde, Demokratlar Vietnam savaşını sona erdirmek üzere iken Nixon ve Kissinger buna karşı çıkıp, Demokratlar'ı hükümetten düşürdü ve savaşı devam ettirdiler. Böylece, Vietnam savaşının 4 yıl daha uzamasına yolaçtılar. Vietnam'da 4 milyon ton, yani 2. Dünya Savaşı'nda kullanılanların iki misli napalm ve bomba kullanıldı, 3 milyon Vietnamlı öldürüldü.
Vietnam vahşetinin aynısı Kamboçya'da da yaşandı. Vietnam ve Kamboçya'yı bombalayan uçakların üzerinde "öldürmek bizim işimizdir, işimiz ne güzeldir" yazılıydı.
1970 ve 1971 yılları arasında askeri yönetimin başında bulunan Yahya Han ile gizlice anlaşıp, askeri yönetime ve demokrasinin ilgasına karşı çıkan Doğu Pakistanlılar'ın (o dönemlerde henüz Bangladeş olarak isimlendirilmemişti), topluca öldürülmelerine, Dakka üzerine bombaların yağdırılmasına ve şehrin yağmalanmasına yolaçtı Bir kaç hafta süren bu çatışmalarda da yarım milyon insan öldürüldü.
Şili'deki demokrat rejime vurulan darbe ve diktatör Pinochet'nin arkasındaki gizli el yine Kissinger. Pinochet'nin iktidarı döneminde öldürülen ve kaybolan binlerce kişinin öldürülmesini Kissinger emretti. Pinochet'nin bile bu cinayetlere bazen karşı çıktığı belirtiliyor.
Kissinger'ın kolunun uzandığı diğer bir bölge ise Endonezya. 1970'li yılların başlarında Endonezya Devlet Başkanı Ahmed Sukarno'yu askeri darbe ile devirterek, Suharto'nun başa gelişini sağladı. Kissinger sayesinde CIA Endonezya'da inanılmaz ayrıcalıklara ulaştı. Bu dönemde Endonezya'da yüzbinlerce insan katledildi. Geçtiğimiz aylarda ABD arşivlerinden ve istihbarat raporlarından yola çıkılarak hazırlanan kitap ABD yönetimi tarafından hemen toplatıldı. Çünkü, kitapta Endonezya'daki katliamların arkasındaki en etkin gücün ABD olduğu, icraatın başında ise Kissinger'ın bulunduğu belirtiliyordu.
Kissinger'in önemli rol aldığı bir başka bölge de Afrika. 60'lı ve 70'li yıllarda Kissinger Afrika'da, çok sayıda örgüt kurdurdu, daha sonra da bunları birbirine düşürdü. Amerikan gizli polisleri tarafından Güney Afrika'da yaşanan olaylarda milyonlarca insan kıyımdan geçirildi. Zimbabve, Zambiya, Namibya, Angola ve diğer Afrika ülkelerinde de benzer olaylar yaşandı. Angola'da bugüne kadar süren ve 500 bin kişinin hayatına malolan katliamlar da Kissinger'ın ürünü.
1923 yılında meşhur devlet adamı Dr. Henry Kissinger'ın oğlu olarak, Almanya'da doğdu. Nazizmin yükselişi yüzünden ailesiyle birlikte ülkeden kaçtı. Harvard Üniversitesi'nde okudu ve uluslararası ilişkiler alanında doktora yaptı. 1968 yılında Nixon'a seçim kampanyasında danışman oldu. Nixon'ın seçilmesi sonrası ona Ulusal Güvenlik Danışmanı oldu. Bu dönemde ABD'nin dış politikasını belirledi ve 1973 yılında Dışişleri Bakanı oldu. Bir sonraki seçimde Nixon'un düşmesiyle o da yönetimden ayrıldı ve bugüne kadar tüm liderlerin güvenlik ve uluslararası ilişkilerde başvurduğu başdanışman haline geldi.
Kissinger hâlâ ABD'nin dış politikasını belirleyen temel taşlardan sayılıyor. Birçok kitaba imzasını attı. Kurduğu Kissinger danışmanlık şirketi ile birçok lidere ve hükümete danışmanlık yapıyor. Şirketi aracılığıyla verdiği konferanslar, danışmanlıkların saatine paha biçilmiyor. Son olarak saatinin 25 bin dolar olduğu belirtiliyor.
Kissinger, aynı zamanda şirketi aracılığıyla kendi döneminde yaşadığı ve destek verdiği diktatörlere desteğini sürdürüyor. Kendi döneminde yaşamış olan diktatör ve devlet başkanlarının her anılarını yazışından veya mahkemeye çıkışlarından büyük huzursuzluk duyduğu belirtilen Kissinger'in, Pinochet'yi ve Suharto'yu aklamak için büyük çaba sarfettiği belirtiliyor.