ABD’de önde gelen siyasiler olmak üzere, Trump karşıtlığıyla bilinen isimlere gönderilen boru tipi bombalı paketler, gündemi Cemal Kaşıkçı cinayetinden uzaklaştırdı. Amerikan medyası dün birinci sayfalarını ve ekranlarını “bombalı paket” olayına ve ardındaki nedenlere ayırdı. Pazartesi, Amerikalı milyarder Geoerge Soros’la başlayan bomba dalgasının son hedefi, Trump’a yönelik ağır ifadeleriyle bilinen aktör Robert de Niro oldu. Robert de Niro’ya ait restorana gönderilen bombanın, daha önce Barack Obama ve Bill Clinton’a gönderilen bombaların cinsiyle aynı olduğu belirtildi. 6 Kasım’da yapılacak kritik ara seçimlere 10 güne kala gündemi tamamen iç siyasete odaklayan gelişmede, taraflar birbirini suçlamayı tercih etti. ABD Başkanı Donald Trump, bombalı paketler sonrası yaptığı açıklamada, “Tüm tarafların barış ve uyum içinde bir araya geldiğini görmek istiyoruz. Her türlü siyasi şiddet eylemi veya tehdidi, demokrasimizin kendisine bir saldırı” ifadelerini kullandı.
Amerikan ana akım medyasıyla yıldızı bir türlü barışmayan ve “yalan haber” üretmekle suçladığı basına yeniden yüklenen Trump’ın, “sürekli olumsuz ve sıklıkla saldırgan” tutumlarından vazgeçme çağrısı yapması dikkat çekti. ABD Başkanı, siyasi rakiplerine de “Siyasi sahnedekiler, siyasi muhaliflerine ahlaki açıdan kusurluymuş gibi muamele etmeye son vermeli. Kimse pervasızca siyasi muhalifleri, geçmişin kötü adamlarıyla kıyaslamamalı. Bu sıklıkla yapılıyor” sözleriyle nezaket çağrısında bulundu.
ABD medyası ise, bombalı paketlerden, ABD Başkanı’nın kendilerini ve siyasi rakiplerini hedef alan açıklamalarını sorumlu tuttu. Trump’ın ana akım medyayı, “halk düşmanı” olarak nitelediği hatırlatılırken, Barack Obama, Hillary Clinton ve eski CIA Başkanı John Brennan’a yönelik kullandığı sert sözler de hatırlatıldı. Kendisine bomba gönderilen isimlerden John Brennan da yaptığı açıklamayla, Trump’ı “Amerika’ya ait olmayan” bir dil kullanmakla itham etti.
Bombalı paketlerin gönderildiği isimlerin Trump karşıtı ve Demokrat Parti’yi destekleyen isimlerden oluşması, Amerikan aşırı sağını da olağan şüphelielr listesinde birinci sıraya oturttu. Amerikan medyasında ve sosyal medya mecralarında aşırı sağın söz konusu isimleri “düşmanlaştırıcı” söylemine dikkat çekilirken, Trump’ın söylemleri neticesinde özellikle son bir yılda aşırı sağın cüretkar bir tavırla sokakları terörize ettiği belirtildi. Medya aşırı sağın yükselişiyle iç terör tehdidinin de arttığını savundu.
Bombaları gönderen kişi veya kişilere ilişkin soruşturmanın da Salı gününden itibaren başlatıldığı bildirildi. FBI, Gizli Servis ve New York Polis Departmanı’nın da Çarşamba günü itibariyle soruşturmaya derinlik kazandırmaya başladığı da belirtildi.
Boru tipi oldukları belirtilen ve ABD kamuoyunun yakından takip ettiği bilinen isimlere gönderilen bombalı paketlerin patlamadan yakalanması sonrası, bombalarla elde edilmek istenen amaç “korku, panik ve kaos” oluşturmak ve gündem değiştirmek mi sorusuna neden oldu.
Pazartesi günü George Soros’un posta kutusunda bulunan bombayla başlayan dalgada, şuana kadar 11 kişiye bomba gönderildiği tespit edildi. Bu isimler sırasıyla, Hillary ve Bill Clinton, Barack H. Obama, Joe Biden, John Brennan, Demokrat senatör Debbie Schultz, ABD eski Adalet Bakanı Eric Holder, New York Valisi Andrew Cuomo, Demokrat Senatör Maxine Waters ve Robert de Niro.
Bombalı paketlerin, aşırı sağ gruplarla ilişkilendirilmesinin hemen ardından dikkat çeken bir haber uluslararası medyaya yansıdı. BBC’nin geçtiği habere göre, Rise Above Movement adlı aşırı sağ tandanslı hareketin kurucu ortaklarından Rober Rundo’nun, isyana teşvik suçlamasıyla tutuklandığı açıklandı. Rundo’nun geçen yıl ABD’nin Charlottesville kentinde aşırı sağ ve sol gruplar arasında çıkan çatışmalar nedeniyle tutuklandığı belirtildi.