42 yıl boyunca
tarafından yönetilen Libya, 2011'de Arap Baharı protestolarıyla kanlı bir iç savaşa dönüştü. Birleşmiş Milletler'in aldığı askeri müdahale kararı sadece Kaddafi dönemini sona erdirmedi, aynı zamanda
2011'den bu yana devam eden bölgesel bir krizi
tetiklemiş oldu.
Kaddafi'nin ölümüyle birlikte geçiş sürecini tamamlamak için ilk seçimler 2014 yılında yapıldı. Seçimin ortaya çıkardığı tablo tam bir kaostu.
Uzun yıllar ABD'de ikamet eden Halife Hafter, 2014 yılı Şubat ayında
Milli Genel Kongre'ye karş
arkasına geniş ittifaklar zincirini alarak darbe girişimi başlattı.
Ülkede biri Tobruk, diğeri Trablus olmak üzere iki meclisli, iki hükümetli bir yapı ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler'in diplomatik girişimlerine rağmen,
krizi her geçen gün büyüdü.
2015 yılında Fas'ta imzalanan Suheyrat Anlaşması da bu bölünmüşlüğü gideremedi. Libya'da birçok ülkenin askeri ve siyasi desteğini alan Hafter, ülkedeki istikrarsızlıktan faydalanarak birçok bölgeyi ele geçirdi. Hafter'in son olarak Trablus'un kontrolünü sağlamak için 4 Nisan 2019'da saldırı emri vermesi
bardağı taşıran son damla
oldu.
LİBYA'DA GÜÇ DENKLEMİ İKİYE BÖLÜNDÜ
Libya'da meşru tek güç Ulusal Mutabakat Hükümeti olarak görülüyor. Merkezi Trablus'ta olan bu hükümete
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği
gibi kurumlarca destekleniyor ve Libya'nın tek temsilcisi olarak görülüyor.
Libya'da Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ise yasal bir statüsü olmamasına rağmen
Mısır, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fransa
ve
dan destek alıyor.
Libya 'Ulusal Ordusu' Komutanı Halife Hafter Libya’nın İtalya sömürgesi olduğu dönemde, 1943 yılında
Bingazi’nin güneyindeki Ecdebiye
kasabasında dünyaya geldi. Bölgenin en büyük aşireti olan El-Farjani’ye mensup olan ailesi Hafter’i 16 yaşındayken Bingazi’deki Kraliyet Askeri Koleji'ne kaydetti. Mezuniyetinden sonra Sovyetler Birliği’nde topçu ihtisas eğitimi aldı. Burada ayrıca Harp Akademisi’ni bitirdi. '
' olarak ülkesine dönünce, Mısır’da
' olarak görevlendirildi.
KADDAFİ DARBESİNE DESTEK VERDİ
1969 yılında Kral İdris yönetiminin devrilmesi için Albay Muammer Kaddafi’nin darbesine destek verdi. Darbe başarılı olunca Kaddafi yönetiminde ordu içerisinde hızla yükseldi. Hafter bu dönemde kendisini “Laik ve Nasırcı” olarak tanımlıyordu. Libya Devrim Komuta Konseyi’ne seçilen Hafter, daha sonra Kaddafi tarafından genelkurmay başkanlığına atandı.
1980'lerin başında Çad ile Libya arasında yaşanan savaşta orduyu yönlendiren kişi oydu. Ancak cephe savaşı sırasında 1987’de Halife Hafter,
700 kadar askeriyle birlikte
Çad ordusu tarafından yakalandı ve esir alındı. Bu dönemde Kaddafi, Çad ile bir ateşkes anlaşması imzaladı ancak Hafter'in iadesini istemedi ve ordudaki görevine son verdi. Peki Kaddafi neden böyle bir karar almıştı?
Kimilerine göre, Çad'daki darbe planı ortaya çıkmaması, kimilerine göreyse Hafter'in muhalif olarak karşısına çıkmasını engellemek içindi..
KADDAFİ'YE KARŞI CIA İLE MASAYA OTURDU
Kaddafi'nin kendisini saf dışı bıraktığını gören Hafter, bu gelişme üzerine CIA anlaştı. ABD tarafından organize edilen bir operasyonla Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne geçerek, bir milis merkezi kurdu. 'Libya’nın Özgürlüğü İçin Ulusal Cephe' adını taşıyan örgütle Kaddafi'ye karşı muhalefet hareketi başlatıldı.
Bu yıllarda Libya'nın güney komşusu Çad'da Kaddafi destekli bir askeri darbenin gerçekleşmesi Hafter'in planlarını alt üst etti. Hafter ve 300 askeri, bölgeye gelen Amerikan helikopteriyle ülkeden çıkarıldı ve Washington'dan iltica talebinde bulundu. Bu dönemde CIA tarafından uzun yıllar korundu ve desteklendi.
Hafter bu dönemde, Virginia'daki CIA genel merkezine 15 dakika mesafedeki Falls Church semtinde yaşadı. Uzun yıllar bu lüks bir evde ailesiyle birlikte yaşayan Hafter, bu süre zarfında ABD vatandaşı oldu. 2008 başkanlık seçimlerinde oy dahi kullandı.
KADDAFİ SONRASI LİBYA'YA GELDİ
Kaddafi'nin ölümünden hemen sonra Libya'daki geçici yönetime girmek üzere Bingazi’ye geldi. Bu hükümette Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev aldı, ama hükümet lideri Abdülfettah Yunus’un bir suikast sonucu öldürülmesinden hemen sonra ülkeyi terk etti.
Gelişmeleri bir süre ABD'de takip etti. 2012 yılında yaklaşık 150 Libyalı üst düzey komutan, Halife Hafter komutasında bir genelkurmay başkanlığı kurulmasını teklif etti. Ancak siyasiler, Hafter’in ülkede yeni bir diktatörlük kurma hevesi içinde olduğu gerekçesiyle bu teklifi kabul etmedi.
Bu dönemde Libya’da 'CIA ajanı' olarak tanımlanan Hafter, 2014’te yeniden sahneye çıktı. Televizyondan okuduğu bildiride, Libya’nın siyasi geleceğine ilişkin yeni bir yol haritası açıkladı, ve askeri vesayet kurulmasını önerdi.
KISA SÜREDE 60 BİN ASKER TOPLADI
Önerileri kabul edilmeyince Tobruk’ta kendi hükümetini ve meclisini kurarak Trablus’taki BM tarafından tanınmış Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşı savaşmaya başladı. Çevresindeki aşiretlerden topladığı
60 bin kadar askerle Fizan bölgesini
ele geçirdi.
TERÖRİZM BAHANESİYLE DESTEK SAĞLIYOR
Son 4 yılda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın etkin desteğini aldı. ABD Başkanı Donald Trump da özellikle DAEŞ’e karşı başlattığı saldırılarda, kendisini destekleyen açıklamalarda bulundu. Rusya da Hafter'i '
Libya’daki aşırılığa karşı tek gerçekçi siper olarak gördüğünü
' belirtti. Fransa ise Hafter’in Libya’nın geleceğini inşa etmede önemli bir rol üstleneceğini savunuyor.
TÜRKİYE İLE MUTABAKAT İMZALANDI
Türkiye, uluslararası toplumun meşru olarak gördüğü Trablus hükümetiyle Doğu Akdeniz'deki dengeleri değiştirecek bir mutabakata imza attı. Deniz yetki alanlarını belirleyen bu mutabakat aynı zamanda Libya'daki devam eden çatışmalara da yeni bir boyut kazandırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CIA destekli Hafter güçlerinin saldırılarına karşı Trablus yönetimine askeri destek verebileceklerini belirtti. Bu açıklamanın ardından Halife Hafter güçleri, Trablus'a yönelik yeni bir saldırı başlattı.
Libya ile yapılan anlaşmanın ardından Yeni Şafak, konuyla ilgili birçok uzman ve analistle Libya'daki çatışmaların geleceğini ve olası dengeleri masaya yatırdı.
Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesinini sahadaki dengeleri değiştireceğini belirten Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan, "
Son imzalanan 'deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin' mutabakatla birlikte artık Türkiye açısından Sarraj hükümetinin ayakta kalması ve korunması yaşamsal bir çıkar alanına dönüşmüştür. Türkiye gerektiği noktada önceki desteğinden yoğun olarak Trablus hükümetini desteklemek için sahada var olmak isteyecektir
" ifadelerini kullanmıştı.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Emrah Kekilli ise, Halife Hafter güçlerinin Trablus'un kapısına dayandığını belirterek, şunları söyledi:
"Hafter güçleri, sahadaki asker sayısını Nijer, Çad, Sudan ve Rusya'dan paralı askerler getirerek arttırıyor. Yabancı paralı asker sayılarının 2 bine ulaştığı kaydediliyor. Giryan, Trablus hükümet güçleri tarafından ele geçirildiğinde Fransa'ya ait javelin füzeleri ele geçirildi. Bunlar ağır ve herkese verilmeyen silahlar. Giryan üssü ele geçirilmeseydi, Hafter'e hangi silahları verdiklerini bilmeyecektik. Ciddi bir saldırıda, Trablus tehlike altına girecektir"