Suriye’de Mart 2011’de başlayan halk ayaklanmasının ardından Esed rejimi ve destekçilerinin uyguladığı şiddet, milyonlarca Suriyelinin ülke içi ve dışında mülteci durumuna düşmesine sebep oldu. Suriye’nin en yakın komşusu Lübnan, mültecilerin yoğun olarak sığındığı bir ülke oldu. Lübnan’da yaklaşık 1.1 milyon Suriyeli mülteci bulunuyor ancak Birleşmiş Milletler’in (BM) resmi verilerine göre, 920 bin Suriyeli halihazırda Lübnan’da sığınmacı olarak kayıt altında. Mülteciler, son dönemde Lübnan’da yaşanan ekonomik ve siyasi kriz nedeniyle ciddi baskılara maruz kalıyor. Suriyeli mülteciler, denize açılıp ölmek ya da Esed rejimine teslim edilmek arasında seçim yapmaya zorlanıyor.
Nisan ayı sonlarında baskıların artması üzerine yüzlerce Suriyeli mülteci, teknelere binerek Akdeniz’e açıldı ancak Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne (GKRY) sığınmak isteyen mülteciler, Rum yönetimi tarafından geri itildi. Günlerce denizde mahsur kalan mülteciler, nihayet Lübnan’daki iç kamuoyunun baskısı ve Avrupa Birliği’nin (AB) Lübnan’a 1 milyar dolarlık yardım sağlaması üzerine Lübnan’a geri gönderilebildi. 14 Mayıs’ta bir açıklama yapan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, AB’den Lübnan’a 20 milyar dolarlık yardım isterken, “Suriyeli kardeşlerimize sesleniyorum. Kıbrıs’a ya da Avrupa’ya gitmek isteyenler için deniz burada. Binin teknelere ve gidin” dedi. Aynı günlerde Lübnan İçişleri Bakanı Abdullah Bouhabib, “Suriyeli mültecileri beş biner kişilik gruplarla teknelere bildirerek Akdeniz’den Avrupa’ya göndereceğiz” ifadelerini kullandı.
Lübnan’ın kuzeyindeki Cubeyl (Byblos) kentinde, 8 Nisan günü Hıristiyan Lübnan Kuvvetleri Partisi’nin (LFP) Bölge Sorumlusu Pascal Süleyman, kaçırılarak öldürüldü. Süleyman’ın Suriyeliler tarafından kaçırıldığı söylentisinin ardından parti yanlısı ve diğer Hıristiyan gruplar, Suriyelilerin yaşadığı mahallelere saldırarak birçok evi ateşe verdi ve çok sayıda Suriyeliyi tartakladı. Süleyman’ın Esed rejimi yanlısı kişilerce öldürüldüğü anlaşılsa da mültecilere yönelik baskılar sürdü. Son iki ayda 400 civarında Suriyeli mültecinin tutuklanarak Esed rejimi kontrolündeki bölgelere gönderildiği bildirilirken bunların çoğundan haber alınamıyor. 1975-1990 yılları arasındaki Lübnan iç savaşı döneminde Sabra ve Şatilla Kampları’nda Filistinli mültecilere yönelik işlenen katliamın baş sorumlusu olarak bilinen LFC lideri Semir Caca, geçtiğimiz hafta mültecilerin Suriye’ye ya da üçüncü bir ülkeye gitmesini kabul etmemesi halinde BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) bürosunu kapatma tehdidinde bulundu. Uluslararası İnsan Hakları Gözlemevi’nin (HRW) verilerine göre ise yıl başından beri 13 bini aşkın Suriyeli zorla geri gönderildi. Lübnan’da mültecilere yönelik uygulanan baskıları Suriyeli mültecilere gönüllü müvekkillik yapan Lübnanlı Avukat Muhammed Sabluh anlattı.
Lübnan’da, 2019’dan beri yaşanan ekonomik ve siyasi kriz nedeniyle seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve hükümet yok. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, mayıs başında Beyrut’a yaptığı ziyarette, daha önce hükümetin reform yapması şartıyla söz verilen 3 milyar dolarlık yardımın 1 milyar dolarlık kısmını aktardıklarını ilan etti. Konuya ilişkin olarak Yeni Şafak’a bilgi veren Lübnanlı Avukat Muhammed el-Sabluh, hükümet ve çeşitli siyasi tarafların yaşanan siyasi ve ekonomik krizleri Suriyelilere fatura ettiğini söyledi. Hükümetin, 2019 yılına kadar mültecilere sağlanan uluslararası yardımları kullandığını dile getiren Sabluh, “Krizin büyümesinin ardından işin içinden çıkamayan bu taraflar, krizin tek sorumlusu olarak Suriyeli mültecileri göstererek öfkeyi onlara yöneltmeye çalışıyor” diye konuştu. Sabluh, Hasan Nasrallah ve Abdullah Bouhabib’in AB’den gelen yardımlara ilişkin açıklamalarının da AB’ye daha fazla para vermesi için baskı kurmayı hedeflediğinin altını çizdi.
BM'ye göre Lübnan'da 920 binden biraz fazla Suriyeli mülteci bulunuyor. Lübnan yönetimi, son dönemde mülteci Esed rejimi ile koordineli bir şekilde rejime teslim ederken bu mültecilerin muhalif ye da rejim yanlısı olduklarını göz önüne almıyor. Ordusu ve güvenlik birimlerinin mültecileri bizzat rejime teslim ettiğini belirten Sabluh, “Bu durum tamamen yasa dışıdır. Geri gönderilmek istenen mültecilerden bildirim almak için günlük 16 saat çalışan bir komite kurduk. Gönderilmesi halinde hayatı tehlikeye girecekleri tespit ettiğimizde ne Başsavcı’nın ne Emniyet Müdürlüğü’nün ne de İçişleri Bakanlığı’nın meseleyle ilgilenmediğini gördük. Kamuoyu baskısının ardından hükümet muhaliflerin geri gönderilmeyeceğine dair söz verdi. Buna rağmen çeşitli vakalarla karşılaşıyoruz” cümlelerini kullandı.
Ülkenin en büyük hapishanesi olan Beyrut’un doğusundaki Rumiye Hapishanesi, 2022 yılında Filistinli ve Suriyeli 7 mahkumun işkence altında ölmesinin ardından dünya kamuoyunun gündemine oturmuştu. Uluslararası haber ağları günlerce hapishane hakkında yayınlar yapmıştı. Suriyeli tutukluların çoğu da bu hapishanede tutuluyor. Hapishanede en basit yaşam standartlarının bile sağlanmadığını belirten Sabluh, İçişleri Bakanlığı’nın tutukluların yüzde 82’sinin Suriyelilerden oluştuğunu iddia ettiğini ve bunun Suriyelileri suçlu göstermeyi amaçlayan abartılı bir rakam olduğunu öne sürdü. Sabluh, insan hakları kurumlarının verilerine göre Lübnan’da tutuklandığı tespit edilen sadece 500 Suriyeli olduğunu gösterdiğini belirtti. Sabluh, Rumiye Hapishanesi’ndeki müvekkillerinin ise kendilerine hiçbir insani hak tanınmadığını aktardığını sözlerine ekledi.