Terörist İsrail devletinin Gazze Şeridi’nde yürttüğü soykırımda 38’inci gün geride kaldı. Katil İsrail ordusu okul, hastane, cami, mülteci kampları demeden sivilleri havadan ve karadan bombalamayı sürdürürken Gazze Sağlık Bakanlığı, Gazze’nin kuzeyindeki tüm hastanelerin faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. Tedavi edilemediği için ölen hastaların sayısı her geçen artıyor. Elektrik ve su olmayan hastanede solunum cihazları durdu. Sağlık çalışanları yoğun bakımdaki bazı hastalara saatler boyunca suni teneffüs yapmak zorunda kalıyor.
Yakıt tükendiği için bölgenin en büyük hastanesi olan Şifa Hastanesi’ndeki prematüre bebekler de ölmeye devam ediyor. Filistin Sağlık Bakanlığı Şifa Hastanesi’nde hayatını kaybeden prematüre bebek sayısının 6’ya yükseldiği duyuruldu. Gazze Sağlık Bakanı Yardımcısı Yusuf Ebu Rish ise, Şifa Hastanesi’ndeki elektrik kesintisi ve hizmetlerin aksamasından dolayı 6 prematüre bebek haricinde 9 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Üç gün önce İsrail ordusu tarafından kuşatılan hastanede şu ana kadar yaşamını yitirenlerin sayısı 20’ye yükseldi. Bakanlık Sözcüsü Eşref el-Kudra, Şifa Hastanesi’nde yakıt eksikliğinden her geçen dakika hastaların öldüğünü, üç gündür yakıt eksikliği, internet kesintisi ve diğer sıkıntılar nedeniyle Gazze’de ölü sayılarını güncelleyemediklerini söyledi.
Filistinliler için Tıbbi Yardım CEO’su Melanie Ward de ‘İsrail ordusunun prematüre bebeklerin tahliyesi’ teklifinin mümkün olmadığını söyledi. Yeni doğan bebeklerin taşınmasının “karmaşık ve teknik bir süreç” olduğunu belirten Ward, “Ambulanslar ve özellikle bebekleri nakletmek için gerekli beceri ve donanıma sahip olanlar hastaneye ulaşamıyor. Bebekleri alabilecek kapasiteye sahip bir hastane yok. Tek çözüm bebeklerin burada tedavi edilmeleri” dedi. Sınır Tanımayan Doktorlar’dan da “Şifa Hastanesi’nin etrafında tedavi bekleyen yaralıları içeri alamıyoruz” açıklaması geldi.
Şifa Hastanesi’ne saldırılarda oksijen üretim tesisi, su depoları, kardiyovasküler bölümü ve doğumhane gibi birçok bölüm ve altyapı hasar gördü. İsrail’in “Şifa Hastanesi’nde Hamas’ın faaliyet gösterdiği” iddiasını yalanlayan cerrahi şefi Dr. Marwan Abu Saada, “Biz siviliz. Ben doktorum. Burada sağlık görevlileri, hastalar ve yerinden edilmiş insanlar var. Başka kimse yok” dedi.
Şifa Hastanesinden Dr. Fadya Malhis hastanedeki durumu TRT Haber’e anlattı: “İsrail hastanenin oksijen merkezini de vurdu. Doktorları hedef aldılar. Arkadaşlarımız şehit oldu. Durum çok vahim ve korkunç. Herkes bir bir ölüyor. 4 günden beri kimse çıkamıyor. Pencereden bakan hemşire vuruldu. Kim hareket ediyorsa onu vuruyorlar. Doktorlar hastaneden ne çıkabiliyor, ne de dışarıdakiler hastaneye girebiliyor. Şehitlerimizi bile alamıyoruz. Küçüçük bir odada karanlıkta oturuyoruz, kimse hareket etmiyor. Yaşananlar bir soykırım. Allah’a sığındık.”
Gazze Şeridi’ndeki hastanelerin son durumunu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus açıkladı. Ghebreyesus, hastanelerdeki sağlık görevlilerinin 3 gündür elektrik ve su olmadan çabaladığını belirterek, “3 gündür elektriksiz, susuz ve çok zayıf bir internete sahip olmamız, temel bakım hizmetini sunma kabiliyetimizi ciddi şekilde etkiledi. Bölgedeki sürekli silah sesleri ve bombalamalar zaten kritik olan koşulları daha da kötüleştirdi. Trajik bir şekilde, hasta ölümlerinin sayısı önemli ölçüde artmıştır. Ne yazık ki hastane artık bir hastane olarak işlev görmüyor. Güvenli bir sığınak olması gereken hastanelerin ölüm, yıkım ve umutsuzluk sahnelerine dönüşmesine dünya sessiz kalamaz” dedi.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), UNICEF, ve DSÖ’ye ait bölge sorumluları, acil uluslararası eylem ve sağlık hizmetlerine yönelik saldırıların sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Açıklamada, “Geçtiğimiz 36 gün içinde DSÖ, Gazze’de sağlık hizmetlerine yönelik en az 137 saldırı kaydetmiş olup bu saldırılar, 16’sı görev başındaki sağlık çalışanlarının ölümü ve 38’i yaralanması olmak üzere 521 ölüm ve 686 yaralanmayla sonuçlanmıştır. Tıbbi tesislere ve sivillere yönelik saldırılar kabul edilemez olup Uluslararası İnsani Hukuk ve İnsan Hakları Hukuku ve Sözleşmelerinin ihlalidir. Bunlara göz yumulamaz. Özellikle kriz zamanlarında tıbbi yardım alma hakkı asla engellenmemelidir” denildi.