Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı. Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar, Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek ele geçirmişti.
Silahlı gruplar, daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda 560 kişinin hayatını kaybettiğini, 2 bin 900 kişinin yaralandığını açıklamıştı. İsrail güçleri, 7 Ekim'den bu yana Kudüs ve işgal altındaki Batı Şeria'da da 16 Filistinliyi öldürmüştü.
İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Gazze'den düzenlenen saldırılarda en az 900 İsraillinin hayatını kaybettiği, 157'si ağır 2 bin 616 kişinin de yaralandığı belirtilmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan '1967' vurgulu 'Arabuluculuğa hazırız' açıklaması
Bugün İsrail ve Filistin Devlet Başkanları ile görüşme gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada,
"Bağımsız egemen Filistin kurulmadan bölgeye huzur gelmez. İsrail'den bombardımanları durdurmalarını istiyoruz'
' ifadelerini kullandı.
1967 sınırları çerçevesinde başkenti Kudüs olan bağımsız egemen bir Filistin Devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğine değinen
Erdoğan,
''Her türlü arabuluculuğa hazırız''
şeklinde konuştu.
Çözüm için tek yol: 1967 sınırları
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1967 vurgusu sonrası gözler yeniden bölgeye çevrildi.
Uzmanlar, normalleşmenin ancak İsrail'in 1967 sınırlarına çekilmesi, sürgündeki Filistinliler'in yurtlarına geri dönmesi ve Araplarla Yahudilerin eşit haklara kavuşması ile mümkün olabileceğini savunuyor.
Filistin'in isteği gerçekleşirse, İsrail 1967 savaşında ele geçirdiği Batı Şeria, Suriye sınırındaki Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs'ten tamamen çekilmesini gerektirecek.
1967 savaşında ne olmuştu?
Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki tansiyonun artması sonucu, 5-11 Haziran 1967 tarihleri arasında yaşanan 6 gün savaşlarının ilk gününde İsrail, Mısır'ın güçlü hava filosunu daha havalanmadan bombalayarak yok etti. İsrail Hava Kuvvetlerine ait jetler, sabah önce Akdeniz üzerinde kuzeye doğru havalanıp bir süre gittikten sonra aniden geri dönüş yaparak güneyindeki Mısır'a yöneldi. Savaş uçakları radarlara yakalanmamak için oldukça alçaktan uçtu. Mısır üzerine geldiklerinde de kollara ayrıldılar. Hedefleri hava üslerindeki Mısır uçaklarını vurmaktı ve öyle de yaptılar. Bombardıman sırasında Mısır Hava Kuvvetleri tek bir uçağını bile havalandıramadan yok oldu.
Eş zamanlı olarak İsrail, Ürdün'e yöneldi. Ürdün hakimiyetindeki Batı Şeria kentlerini birer birer aldı. Beytüllahim, El Halil, Cenin, Nablus ve son olarak da Doğu Kudüs'ü işgal etti. Beş yüz bin Filistinli, topraklarından sürülerek mülteci durumuna düştü.
Aynı gün Mescid-i Aksa'ya İsrail bayrağı dikildi. Ağlama duvarının yanındaki Meğaribe mahallesindeki Müslümanların evleri bir gecede buldozerlerle İsrail ordusu tarafından yıkıldı.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ise "savaş yoluyla toprak elde etmenin kabul edilemezliğini" işaret eden 242 no'lu yasayı onaylayarak İsrail'in derhal işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısında bulundu
.
Ancak günümüze kadar İsrail, BM'nin bu kararlarını uygulamadı. Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen İsrail, halen bu toprakları elinde tutmaya devam ediyor.
İsrail 1979 yılında Mısır'la yaptığı 'Camp David' barışı ile Mısır'dan aldığı toprakları Mısır'a iade etti. İsrail, 1982 yılında Kudüs'ü ebedi başkenti olarak ilan etti. Ancak hiç bir devlet, yakın döneme kadar bu kararı resmi olarak tanımadı.
Öte yandan
İsrail, 1967 yeşil hat sınırını bir ateşkes ve nihai sınır olmadığını
gerekçe göstererek
Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e günümüze kadar yüz binlerce Yahudi işgalciyi yerleştirdi.
1967 sınırlarına dönmek ne anlama gelir?
"1967 sınırlarına dönmek", demek bugün için yüz binlerce Yahudi işgalcinin Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ten atılması, Suriye sınırındaki Golan tepelerini Suriye'ye ya da Filistin'e iadesi anlamına geliyor. Bu
muhtemel geri çekilme durumunda Yahudilerin Ağlama Duvarı da Müslümanların kontrolüne geçecek.
Bölgesel güçler Rusya ve Çin de 1967 sınırlarına dönülmesini istiyor
ABD'nin desteğini alarak işgalini günden güne artıran İsrail'e karşı, Rusya ve Çin ise Filistin'in tezlerini destekleyen bir tutum sergiliyor.
Yaşanan son çatışmalara ilişkin geride kalan gün açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Filistin-İsrail meselesindeki durumun kötüleşmesi nedeniyle endişe duyduklarını belirtip,
"İsrail ile barış ve güvenlik içinde yaşayan Doğu Kudüs’te başkentiyle 1967 yılındaki sınırlar içinde bağımsız Filistin devletinin oluşturulmasını öngören uluslararası hukuk temelinde, tam teşekküllü müzakere sürecinin tesis edilmesi hususunda, yalnızca siyasi ve diplomatik araçlarla çözülebileceği yönündeki tutumumuzu teyit ediyoruz."
açıklamasında bulundu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de geçtiğimiz dönemde,
"1967 sınırları içerisinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz."
ifadelerini kullanmıştı.
Çin tarafı ise geçtiğimiz aylarda yapılan görüşmelerde, üç maddelik planında Filistin meselesi konusunda yine iki devletli çözüm vurgusu yapmıştı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın 13-16 Haziran arasında gerçekleştirdiği Çin ziyaretinde konuşan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping,
"Filistin meselesinin temel çözümü 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan ve tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına dayanmalıdır."
demişti.
Filistin nasıl bölündü? BM'nin "taksim" kararı
BM Genel Kurulu, iki aylık yoğun müzakerelerin ardından 29 Kasım 1947'deki ikinci oturumunda, Filistin Özel Komitesinin çoğunluğu tarafından sunulan bölme planını 181 (II) sayılı kararıyla kabul etti.
O dönem "taksim" kararı olarak bilinen 181 sayılı karar, 33 devletin lehte, 13 devletin ise aleyhte oy kullanmasıyla kabul edildi. 10 devlet ise çekimser kaldı.
Söz konusu karar, İngiliz mandasının kaldırılması ve ordusunun tedricen geri çekilmesi ile Filistin topraklarının 3'e ayrılmasını öngörüyordu.
Arap devletinin kurulacağı bölüm, Batı Celil, Akka, Batı Şeria ile Aşdod'un kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınır şeridi boyunca uzanan çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alana tekabül ediyordu.
Yahudi devletinin kurulacağı bölüm ise Hayfa'dan Tel Aviv'e kadar uzanan sahil şeridi, Doğu Celil, Taberiye Gölü, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef (Negev) Çölü'nü kapsayan 15 bin kilometrekareye yakın bir alandan oluşuyordu.
Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu diğer arazilerin yer aldığı 3. bölümün ise uluslararası vesayetle yönetilmesi öngörülüyordu.