Avrupa'nın siyasi ve ekonomik lokomotifi Almanya, ülkenin en büyük otomotiv şirketi ve aynı zamanda refah ölçüsü olan Volkswagen'in (VW) açıklamaları ve geçen hafta iki doğu Almanya eyaletindeki seçimin sonuçlarıyla kriz sarmalına girdi. Son dönemde ülke ekonomisinde büyümenin durması, yüksek enerji fiyatları ve yapısal dönüşüm sıkıntısı aşılamazken, Berlin'de durumlar pek iç açıcı değil. Sosyal Demokrat Parti (SDP), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) tarafından kurulan üçlü koalisyon iç sorunlarını aşamadı ve kamuoyu desteğini yitirmiş durumda.
120 bin çalışanı olan Avrupa'nın en büyük otomotiv şirketi Volkswagen geçen hafta tarihinde ilk kez Almanya'daki fabrikalarını kapatabileceğini açıkladı. Şirket sadece fabrikaların kapatılmasını değil aynı zamanda şirket kültürünün bir parçası olan "iş garantisi" maddesini de uygulamadan kaldırdığını açıkladı. İki kritik açıklama, genel anlamda Almanya ekonomisinin küresel düzeyde güç kaybettiği ve kendini yenileme kabiliyetini kaybetmeye başladığı değerlendirmesine sebep oldu.
Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinde yayınlanan bir analize göre dev otomotiv şirketinin yaptığı açıklama Berlin'in gündemine bomba gibi düştü. Ukrayna'daki savaş ve Çin ile gerilen ilişkileri nasıl çözeceği konusunda çıkmaza giren Başbakan Olaf Scholz'un liderliğindeki hükümet genel seçimlere bir yıl kala kucağında bomba bulurken, ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birliği'nin (CDU) Başkanı Friedrich Merz, VW'ni, Almanya ekonomisinde gerilemenin bir sembolü olarak değerlendirdi.
Yapılan değerlendirmelerde, AB sınırları içinde açılacak Çin otomotiv markalarına ait fabrikalarla birlikte, Alman otomotiv sanayiinin daha zor günlerle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. Fabrikalar sayesinde maliyeti azalacak Çin otomobil markalarıyla Alman şirketlerinin rekabet etmesinin mümkün olamayacağı kaydediliyor.
Almanya için sadece ekonomide değil siyasette de işler iyiye gitmiyor. Sadece üç sene önce büyük umutlarla kurulan, parti renklerinden dolayı "Trafik Işığı Koalisyonu" diye nitelenen SPD, Yeşiller ve FDP üçlüsünden oluşan iktidar zor günlerden geçiyor. Başta dış politika olmak üzere ekonomi ve sosyal meseleler üzerinde anlaşamayan ve derin sorunlar yaşayan iktidar, halk nezdindeki desteğini de kaybetti. 2 Eylül-6 Eylül arasında Almanya'da yapılan ve pazar günü yayınlanan bir ankete göre üç partinin toplam oyu yüzde 29'u ancak buluyor.
Her ne kadar Alman siyaset geleneğinde seçime bir yıl kala erken seçim ilanı olmasa da, üçlü koalisyonun önümüzdeki bir seneyi doldurmasının mümkün olmadığı değerlendiriliyor. Geçen hafta Thüringen ve Saksonya eyaletlerindeki seçimlerde aşırı sağcı AfD ile birlikte CDU'nun birinci parti çıkması ve koalisyonun adeta sandığa gömülmesi, Scholz hükümetini zorlu günlerin beklediği ve her an erken seçim kararı alabileceği beklentisini artırdı. VW krizinin bu süreci daha da hızlandırabileceği değerlendiriliyor.
Almanya'nın içinden geçtiği ekonomik ve siyasi kriz sarmalı, Eylül 2025'te yapılması planlanan genel seçimlerden çıkacak sonucu da şimdiden gündeme getirdi. Buna göre Berlin'de gelecek sene bu zamanlar CDU'nun başını çektiği bir sağ iktidar olasılığı oldukça yüksek. Yine aşırı sağcı AfD anketlerdeki performansını korursa, ülkenin en büyük ikinci partisi olarak Reichstag'ta yerini alabilir.