Rusya-Ukrayna krizinin başından itibaren gözler Batılı devletlerin izleyeceği politikalara karşı Rusya’nın izleyeceği karşı politikalara yönelmişti. ABD başta olmak üzere NATO üyesi devletler, Ukrayna’nın NATO üyeliği beklentisini boşa çıkarırken aynı zamanda NATO üyesi ülkelerin askeri anlamda fiili yardımları ve hava sahasının kapatılması gibi hususlarda da beklentisini boşa çıkarmıştı. NATO üyesi devletler Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımların ötesine geçmemişler, bununla birlikte Rus sanatçı, sporcu ve iş insanlarına karşı ambargolar uygulayarak temel insan hakları söylemlerini adeta çiğnemişlerdir.
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, muhtemel bir savaşta arka bahçesini koruyabilmek ve Asya ülkelerini kendi politikaları doğrultusunda birleştirebilmek için öncelikle ABD’nin diğer hedefi olan Çin ile ilişkileri geliştirmek amacıyla Pekin Olimpiyatları’nın açılışına katılarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş ve Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir görüşme gerçekleştirmişti. Görüşme sonunda “çok kutupluluğun ilerletilmesi, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesi, daha müreffeh, istikrarlı ve adil bir dünya yaratmak için yeni tip bir uluslararası ilişkiler sisteminin oluşturulması için çalışacağız” şeklinde bir açıklama yapılmış ve ABD politikalarına karşı birliktelik mesajı verilmişti. Bu ziyaretin ardından Rusya 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna harekâtını başlatmıştı.
Rusya’nın askerî harekâtı devam ederken Pakistan Devlet Başkanı ile Azerbaycan Devlet Başkanı’nın Moskova ziyaretleri dikkate değer gelişmeler olmasına rağmen ABD, Çin’in Rusya’ya verebileceği muhtemel askeri ve ekonomik desteği önleyebilmek amacıyla girişimlere başlamış ve ABD Devlet Başkanı Biden, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping ile telefonla görüşmüştü. Joe Biden, Çin için hassas bir konu olan Tayvan üzerinden açıklamalar yaparak, ABD’nin Tayvan politikasının değişmediğini vurgulamış, adeta Rusya-Ukrayna krizi üzerinden Çin’i tehdit etmiştir. Biden görüşmede Rusya-Ukrayna krizinde Çin'in Rusya'ya ekipman desteği vermesi durumunda bunun sonuçları olacağını belirtmiştir.
Bütün bu gelişmeler bazı kesimlerce Çin ile Rusya’nın arasının açılacağı ve Çin’in Rusya politikasının değişebileceği şeklinde okunmuştu. Ancak Çin’in Anhui eyaletinin Tunxi şehrinde 31 Mart 2022 tarihinde üçüncüsü gerçekleştirilen Afganistan’a Komşu Ülkeler Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi toplantı sonunda yapmış oldukları açıklamada, Putin ve Jinping’in Pekin Olimpiyatları sonrasında yaptıkları açıklamalara vurgu yaparak, “Çin ve Rusya’nın, küresel çok kutupluluğu geliştirme ve uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesi çabalarının sürdürüleceği ve Çin ile Rusya arasındaki iş birliğinin, barış için çabalama ve hegemonyaya karşı koyma konusunda bir üst sınırının olmadığı”nı ifade etmişlerdi. Yine “Rusya ve Çin devlet başkanlarının stratejik iletişimi sürdürdükleri” vurgulanmıştı. İki ülkenin dışişleri bakanlarının bu açıklamaları, ABD’nin Rusya’yı yalnızlaştırma politikasının bir ayağı olan Çin’in devre dışı bırakılmasının işe yaramadığını ortaya koymaktadır.
Çin’in ABD eksenli politika izlemeyeceği ve Rusya ile ilişkilerine devam edeceği ABD Başkanı’nın tehditlerine rağmen aşikardı. Çünkü, ABD Başkanı Biden göreve geldiğinde yaptığı ilk açıklamada “Rusya ile askerî açıdan, Çin ile ekonomik açıdan mücadele edeceğiz” sözleri ABD’nin yeni politikalarının tezahürüydü. Bu açıklamalar ABD’nin küresel hedeflerini ortaya çıkarmıştı. Bütün bu gelişmeler ekseninde Çin’in Rusya karşıtı politika izlemesi ve Rusya’nın yalnız kalmasına destek olması durumunda sıranın kendisine geleceğini tahmin etmesinin o kadar zor olmadığı anlaşılmaktadır.
ABD’nin, Soğuk Savaş sonrası küresel politikalarda tek hegemon güç olmasının sonuçları arasında özellikle İslam coğrafyasındaki haksız işgalleri ve askeri harekatları görmek mümkündür. Bununla birlikte ABD’nin bu dönemde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hegemonyadan tahakküme varacak politikalara yöneldiği de görülmektedir. Tek kutuplu dünyada yaşananlara karşılık mutlaka dengeli bir uluslararası sistemin var olması gerektiğinin anlaşıldığı bugünlerde ABD’nin, karşısında başka bir güç ya da güçler birliği istemeyeceği de bellidir. Dolayısıyla küresel güçlerin mücadelesinde diğer ülkelerin oldukça itinalı politikalar izlemesi gerekmektedir.