Sonbahar üzerine yazılmış pek çok şiir ve esere rastlamak mümkün. Ekseriyetle bu dönemi şair mevsimi yapan nedir sorusunun cevabı çok da zor olmasa gerek. Bir kasım gününde doğmuşum. Bundan mıdır bilmem, sonbaharın cemâlini seyretmeyi ayrı bir yere koyuyorum. Belki de hassas ve ince ruhlara özünü hatırlatan kendine has bir havası var bu mevsimin… Sonbahara hazan da deriz ya, sonuna kadar bu kelimenin hakkını veriyor adeta. Hazan, sonbahar anlamına gelse de hüzün kelimesi ile bir akrabalığı da var. Nitekim kimi yazarlarımız sonbahara “hüzün mevsimi” de diyor.
Hazan, sararıp solmuş eski canlılığını kaybetmiş kişiyi de tasvir ediyor. Yaprak ve ağaç metaforunda olduğu gibi bir kere sonbahar hüznü çöktü mü yaprağa, tutması zordur onu artık ağaçta… İnsanoğlu da bir yaprak misali hazan mevsimine benzer kimi zaman; kırılgan ve nahif bir eda ile düşüverir yere bir yaprak gibi. Hazan da bunun metaforik bir örneğidir bizler için. Belki de havası ve kahverengi tonunun verdiği o ayrı ambiyans, ruhlara kırılgan ve hassas oluşunu hatırlatıyor.
SON ÇIKIŞ
Kasım ise bambaşka… Hazanın son ayı ve mevsimin en çok kendisini gösterip iliklerimize kadar özünü işlediği kapıdaki o son çıkış. Yaprak hışırtıları eşliğinde yolda yürümek, toprak, ağaç ve yaprak kokusunu içimize çekmek gibi ayrı bir doğa güzelliği var. Mevsimi şiirselleştiren yahut edebiyatını yapan bir kimliğe sahip olanlarımız olduğu gibi hazandan hoşlanmayan ya da genel olarak mevsime bu pencereden bakmayanlarımız da olabilir. Ancak şu bir gerçek ki ister sevelim ister sevmeyelim; hazan, bizlere varoluşumuzu hatırlatan ve kendimizi mânen bulmamıza yardımcı olan önemli dönemlerden biridir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’nın, “İnsan, fâni bedeni ile bâki ruhu arasında bir nizam kurmakla yükümlüdür.” sözünü hatırlatmak isterim. Fâni olan dünyadaki fâni olan bizler hayatımızı, birtakım meşgalelerle geçirerek yürütmekte ve ecel noktasına kadar bu fâni yolda bir yolcu olarak ilerlemekteyiz. “Ruh, zihin ve beden” üçlüsünden oluşan insan, beden ve zihnini fâni bir yörünge içerisinde yönlendirirken, bâki ruhuna da güzel ve iyi olanı teçhiz ederek kendisine manevî bir yörünge oluşturma yetisine sahiptir. Ruhu anlamlı bir olgu haline getirme yolculuğunda fâni olanı bâki olan için bir araç olarak görerek hareket etmek ise beden ve ruh arasındaki nizamı sağlamaya destek sağlayıcı bir rol oynar.
FARKINDALIK SAĞLIYOR
Ben güncel bir örnek olarak şu an içinde bulunduğumuz hazan mevsiminin bu rolü oynayan önemli faktörlerden biri olduğunu düşünmekteyim. Hazan mevsimi, fâni olan insana doğasal fâni özellikleri ile sunum yapan dikkat ve rikkat ile düşünüldüğünde farkındalık sağlayıcı bir nitelik barındırıyor. Ancak bakmak ve görmek arasındaki o ince çizgiyi idrak edebilmek ve bakıp da görmemeyi bir kenara bırakmak düsturu ya da şiir ve edebiyatın o etkileyici yönünü hayata bakış açımızda bir araç olarak kullanmak suretiyle…
Doğumdan ölüme kadar geçen süre içerisinde yaşadığımız birçok şeyin gelip geçiciliğine şahit oluyoruz. Bunlardan kimisi uzun süre bizden geçmese de bir gün etkisini kaybetmeye gebe olan özelliğini bizlere gösteriyor. Fâni olan dünya ve ömür, bâki olan dünyaya giden yolculukta birer basamak iken, bu ikisi arasındaki nizamı korumak ile görevli olan bizler, dünyada iken bâki olan ruhumuzu iyileştiren ve güzelleştiren bilgi, eylem ve bilinçliliğe sahip olmaya çalışmak durumundayız. Gerek hazan gerek bahar ya da mevsimler dışındaki Allah’ın var ettiği diğer unsurlar, kişi için maddeden manayı keşfi sağlıyor ve onu görene ruhunun özünü hatırlatmaya yardımcı olan yönünü gösterebiliyor ise ne mutlu…