Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ikiz deprem, Türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir doğal afet olarak kayıtlara geçti. Yer yüzeyine yakınlığı ve bir gün içerisinde benzer büyüklükte iki büyük depremin meydana gelmesi; doğrudan 15 milyon insanı ve 11 ili etkileyen ağır sonuçları da beraberinde getirdi. Türkiye’nin kara sınırlarını kuzeyden ve güneyden saran iki büyük fay hattından bir tanesinde meydana gelen bu deprem etki alanı sebebiyle de ‘dünya tarihinde kaydedilmiş en büyük doğal afet’ olarak yorumlanıyor.
Afetin ilk anından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün kurum ve kuruluşlarıyla harekete geçti. Yolların dahi çökmesi, köprülerin/viyadüklerin zarar görmesi, kış şartlarının da aleyhte seyretmesi gibi etkenlerle birlikte bölgeye ulaşım ilk dakikalarda çok zor sağlansa da devlet; gerek bürokratik gerekse askeri varlığıyla afet bölgelerine ulaştı. Arama kurtarma çalışmalarının yanında insani yardım çalışmalarında özellikle STK’lar ve gönüllüler; devlet ile millet el ele büyük bir çaba gösterdi, göstermeye devam ediyor. Karaların yer değiştirdiği bu afette aynı zamanda yeni risklerin oluşmaması adına hasar tespit çalışmaları da büyük bir titizlikle yapıldı.
Yine 20 Şubat’ta Hatay’da meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremden sonra hasar tespit, sağlık ve insani yardım çalışmaları tekrarlandı… Sağlıksız yapı stokunun varlığı sebebiyle pek çok yıkım gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; arama kurtarma çalışmalarının bitmesiyle birlikte enkazın kaldırılacağını ve hızlıca yeni konut inşa süreçlerinin başlayacağını duyurdu. Afetzedelere iki seçenek sunuldu; ya kira yardımı ya da okul, park, sağlık merkezi, market gibi sosyal donatılarıyla inşa edilecek konteyner kentlerde ikamet. Enkazın kaldırılmasıyla birlikte yeni konut inşa süreçlerinin başlayacağı duyuruldu ama akıllarda bazı sorular var: Yeni konutlar fay hattı üzerine mi inşa edilecek? Afet konutlarının inşa sürecinde nasıl bir yol ve hangi tecrübeler izlenecek?
Meydana gelen büyük deprem fay hatları üzerinde yeni ‘fay kırıkları’ oluşturdu. Kırıkların tespiti için pek çok kıymetli hocamız sahada bilimsel çalışma yürütüyorlar. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum; 21 Şubat’ta Gaziantep’te bilim insanlarıyla bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya jeoloji, jeofizik, inşaat mühendisliği bölümlerinden; mimar, şehir plancısı gibi pek çok konuda uzman bilim insanları katıldılar. Uzun mülahazaların ve müzakerelerin yapıldığı bu toplantıda yeni oluşan fay kırıkları, zeminde yürütülen etüt çalışmaları gibi konular ele alındı. Aynı zamanda barınma sorunu yaşayan büyük bir nüfusa ivedi şekilde teslim edilmesi gereken konutların yerleri üzerine istişarelerde bulunuldu.
Gerek fay sakınımları gerekse de mikro-bölgeleme yapılarak zeminin sağlamlığı/depreme dayanıklılığı ortaya konulan yeni konut bölgeleri konuşuldu. Kısacası ülkemizin bütün akademik birikimi gerek afetin yaşandığı bölgelerde mevcut yapıların korunması gerekse de yeni konutların inşa edileceği yerlerin tayin edilmesi noktasında bir seferberlik halinde. Bu bilgilerden sonra şunu ifade etmek isterim: Afetzedelere 1 yıl içerisinde teslim edilmesi planlanan konutların yer belirleme, projelendirme ve inşa süreci, ülkemizin önde gelen bilim insanları, bürokratları ve uzmanlarıyla birlikte yürütülüyor. Tarihsel varlığın, kültürel dokunun, demografik yapının, sosyal ve iktisadi birikimin korunması da bu istişare sürecinde etkin bir referans noktası olarak konumlandı.
İnşa yerlerinin yetkin kimselerle tayininden sonra inşa sürecine dair sorular, akla geliyor. Asrın felaketinin yaşandığı 11 ilde yaklaşık 180 bin sosyal konut buluyor ve hiçbiri deprem sonrasında hasar görmedi. Bir zamanlar yüksek katlı mimarisiyle eleştirilen TOKİ; en az 5 yıldır, zemin artı 4/5 katı geçmeyen yapılar inşa ederek gelen eleştirileri ciddi anlamda tolere etmiştir. Yaşanan büyük yıkımdan sonra bile konutların güçlü bir şekilde ayakta kalması TOKİ’ye olan güven ve itibarı çok daha fazla artırdı.
Dünyanın en büyük sosyal konut uygulaması olan TOKİ; yurtiçinde ve yurtdışında pek çok ev, iş yeri, hastane, cami, kamu binası gibi yapılar inşa etmiş bir kurum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu ‘Dirençli Şehirler’ vizyonuna da son 20 yılda gösterdiği atılımda büyük bir rol oynadığı aşikar. Uygun ödeme koşullarıyla 1 milyon 180 bin konutu Türkiye’de inşa etmiş olan TOKİ’nin sırrı nedir?
Bir: Radye temel. TOKİ; inşa ettikleri konutlarda 99 sonrası çıkan kurallara tam uyum sağlıyor ve 2018’de güncellenen yönetmeliğe kararlı bir şekilde bağlılık gösterirken yapılarını radye temel üzerine inşa ediyor. Yani güçlü ve faydan sakınılmış bir zemin tespitine rağmen zeminde oluşabilecek sıvılaşma, deprem sarsıntısı gibi etkileri minimize edecek bir zemin güçlendirmesi yapıyor. Böylelikle inşaat daha başlamadan ‘çift güvenlikli’ hale geliyor.
İki; tünel kalıp sistemi. Bu sistem bölümleri kalıp şeklinde birbirine bağlarken çok ciddi bir mühendislik hassasiyetini yanında getiriyor. Yani adeta bütün duvarlar kolon görevi görüyor. Bu sistemle binanın adeta tek bir parça/kalıp olarak inşa edilmesi taşıyıcı sistemi güçlendiriyor. Çünkü deprem esnasında yaşanan tüm dikey ve yatay kuvvetler radye temel ile birlikte hareket ederek sarsıntının eşit şekilde dağılmasını böylelikle de depreme karşı dirençliliğini sağlıyor.
İşte inşa ve imar sürecinde uygulanan bu iki mühendislik tercihi; TOKİ yapılarının depremde bırakın yıkılmayı hasar almadan çıkmasını sağladı. Tabii akıllara gelen sorular çok. Onlardan birkaçına da hızlıca cevap verelim. Ülkenin büyük ve tecrübeli mühendislik, mimarlık, müşavirlik ve müteahhitlik ofisleri inşa süreci için seferber edildi. Hatta malzeme tedarikçileriyle şimdiden görüşmeler yapılıp enkaz kaldırma ve inşa faaliyetine başlamaları için ihaleler bir bir gerçekleştiriliyor. Bütün süreçlerin mikro ve makro düzeyde; bilim insanlarıyla, uzmanlarla, bürokratlarla hesaplandığı ve kılı kırk yararak takip edildiği bir sürecin işleyeceği görülüyor. Biz de biliyoruz ki; kadirşinas Türk milletinin devleti güçlüdür ve 1 sene içerisinde konutları hak sahiplerine teslim edecektir!