Ülkemizin savunma ve güvenlik harcamaları, jeopolitik konumu ve savunma sanayiini geliştirme ihtiyacı göz önüne alındığında hayati bir öneme sahiptir. Savunma harcamalarının karşılanabilmesi ve savunma sanayiinin güçlendirilmesi için devletin farklı kaynaklardan fon oluşturma ihtiyacı zaman zaman gündeme gelmektedir. Bu bağlamda ilk yasal düzenleme, 13 Kasım 1985 tarihinde, Resmî Gazete'de yayımlanan bir düzenleme ile bütçe dışı olarak Savunma Sanayii Destek Fonu oluşturulmuştur. Fonun gelir kaynakları arasında, alkollü içkilerden, tütün ürünlerinden, azami yüzde 5 oranında akaryakıttan alınacak ek vergi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni güçlendirme ve benzeri vakıflardan yapılacak transfer, gelir vergisinden ve bedelli askerlikten alınacak pay, bağış ve yardımlar ve son olarak fonun mal varlığından edinilen gelirler yer alıyor.
Geçtiğimiz günlerde savunma sanayiini destekleme amaçlı olarak yeni bir tasarı gündeme geldi. Fon gelir kaynaklarına tapu ve noter harçları, araç ve gayrimenkul alım-satımları, kredi kartı limitleri ve benzeri kalemler eklendi. Maktu ek vergi mantığı çerçevesinde tanımlanabilecek bu yeni tasarı özellikle muhalefet kesiminden gelen tepkiler üzerine geri çekildi.
TUSAŞ’a menfur terör saldırısı üzerine, toplumun çeşitli kesimlerinden doğrudan doğruya Savunma Sanayii Destekleme Fonu hesabına destek havaleleri yapıldığı görüldü. Milletimizin özellikle savunma sanayiini desteklemede milli heyecanı ve manevi motivasyonu yüksektir ve buna bağlı olarak da yüksek bir destekleme potansiyeli mevcuttur. Ancak bu potansiyelin uygun bir modelle fonksiyonel bir şekilde, sistematik ve düzenli, fonu sürekli besleyen bir kaynağa dönüştürülmesi gereklidir. Bu çerçevede aşağıdaki aşamalarda bir uygulama hayata geçirilebilir…
Mevcut sendika aidatlarının aktarıldığı emanet hesabı uygulaması, fonun oluşturulması için bir model olarak kullanılabilir. Benzer bir şekilde maaş bordrolarına Savunma Sanayii Destekleme Fonu için de bir emanet hesabı hanesi eklenebilir.
Katılımcılar, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli, kamuda ve mahalli idarelerde çalışanlar ile SGK emeklileri ile belirlenecek diğer kesimlerden oluşacaktır. Katılmak ya da katılmamak ve gerekli gördüğünde ayrılmak konusunda ve kişisel katkı miktarını belirlemede tamamen serbest irade ve gönüllülük esas alınacaktır. Bu amaçla personelden ve emeklilerden destek iradesini ve miktarını belirtir, örneğin 10 TL, 20 TL, 100 TL vb. gibi bir tutar için bir olur alınacak, her destekçinin olur verdiği miktar aylık olarak maaş bordrosunda açılan emanet hesabı hanesine işlenerek, kaynağında kesilecek ve bu gönüllü katkılar, sendika aidatlarında olduğu gibi bir emanet hesabında geçici olarak toplanacaktır. Aylık periyotlarla emanet hesabında biriken fonlar Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na aktarılacaktır.
Fon, savunma sanayi projelerinin finansmanı, özellikle yerli ve milli savunma teknolojilerinin geliştirilmesi, Ar-Ge, askeri teçhizat ve donanımın iyileştirilmesi veya diğer savunma harcamalarının karşılanması amacıyla kullanılacaktır.
Fon oluşum ve işletim süreçleri, tam bir şeffaflık, hesap verebilirlik ve etkin yönetim ilkelerine dayalı olmalı ve bu ilkelere göre yönetimi ve denetimi, destekleyenlerin güvenini sağlayacak şekilde garanti edilmelidir. Kamuoyuna açık bir şekilde fonun ne şekilde harcandığı ve elde edilen katkıların hangi savunma projelerine yönlendirildiği açıklanmalıdır. Böylece kamu personelinin ve emeklilerinin yaptığı katkıların doğrudan savunma güçlenmesine olan etkisi görülebilecektir.
Model, öncelikle elde edilecek böyle toplu bir desteğin, katkıda bulunanların geçim bütçesi açısından olumsuz hiçbir etki oluşturmayacak şekilde geniş bir tabana yayılmasını sağlayacaktır. Ayrıca bu modelle, savunma sanayiine sürekli ve düzenli, sistematik bir destek akışı gerçekleşecektir. Desteğin gönüllülük esasına dayalı olması, katkıda bulunanlara bir motivasyon ve memnuniyet duygusu sağlayacaktır. Somut göstergeler paylaşıldığında, sonuçlar görünürlük kazanacak, ülke genelinde hem kamu personeli hem de mahalli idare çalışanları ve emekliler, savunma sanayiinin güçlendirilmesine doğrudan katkıda bulunmanın heyecanını ve manevi tatminini yaşayacak, bu ise sorumluluk motivasyonunu daha da artıracaktır.
Sonuç olarak yukarıda genel hatları ile özetlediğimiz bu model hayata geçirildiği takdirde, başta Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve emeklileri olmak üzere, tüm kamu ve mahalli idareler çalışanları ve emeklilerinin bu çorbada bir tuzu, kayda değer bir katkısı olacağı kesindir. Böyle bir potansiyel, verimli, uygun, yerinde kullanılacak, denetlenebilir ve şeffaf bir modelle deşarj edilmeyi beklemektedir.