Hindistan’ın Cammu Keşmir’i ikiye bölme ve eyaletin özel statüsünü ortadan kaldırma kararı, nükleer güçler arasında sıkışmış bölgede tarihsel sınır sorunlarını azdırabilir. Financial Times’a göre bu karar, modern Hint devletinin kuruluşundan kalma eski yaraları yeniden açtı.
Hindistan’ın içişleri bakanı Amit Şah, “sınır ötesi terörizmin yol açtığı mevcut iç güvenliği göz önünde bulundurarak” bölgenin özel statüsünün merkezi hükümet tarafından iptal edildiğini söyledi. Amit Şah, “Keşmir gençliğine sesleniyorum, bize 5 yıl verin, Keşmir’i Hindistan’ın en gelişmiş eyaleti yapacağız” dedi.
Hindistan, açıklamadan hemen sonra bölgeye 8 bin asker gönderdi. Bu birlikler sokaklarda devriye geziyor, binlerce Keşmir sakinini evde kalmaya zorluyor. BBC’nin haberine göre telefon ve internet bağlantılarının kesildiği bölgeden haber alınamıyor.
Pakistan iki ülke arasındaki tüm ticareti askıya alma ve Hindistan’ın İslamabad’daki en yüksek diplomatını gönderme kararı alma yolunda. Pakistan’ın yeni atanan Delhi büyükelçisi Moin-ul-Haq da görevine bir süre başlayamayacak. İmran Han, Modi rejimini ırkçı olarak niteleyerek, ordunun tetikte olmasını istedi.
Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan’ın, yüzde 35’i Pakistan’ın kontrolünde, Çin ise bölgenin 20’sini kontrol ediyor. Hindistan’ın yönettiği Cammu ve Keşmir eyaletinin nüfusu yüzde 60’ın üzerinde Müslüman olup, ülkede çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu tek eyalet olarak dikkat çekiyor.
Hindistan kalabalık Keşmir Vadisi’ni ve Cammu şehri etrafındaki Hindu ağırlıklı bölgeyi yönetiyor. Pakistan batıda kalan Gilgit Baltistan ve Azad Keşmir bölgerine sahip. Bölgenin kuzeydoğusunda 4 bin metreden daha yüksek rakımlı bir bölge olan Aksai Chin ise Pekin’in kontrolünde. 1962 Çin-Hindistan sınır savaşı burada cereyan etmişti. Çin, yaklaşık 37,244 kilometrekarelik alanı kaplayan Aksai Chin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin bir parçası olduğunu iddia ediyor.
Hindistan’ın Keşmir’in statüsünü değiştirme kararının ardından Çin dışişlerinden tepki geldi. Çin, egemenlik hakları çiğnendiği gerekçesiyle Keşmir’in özel statüsünü iptal etme kararına karşı çıktığını açıkladı. Bakanlık sözcüsü Hua Chunying, Ladakh için ayrı bir bölge yaratma kararının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Hindistan ve Pakistan, 1947’de İngiltere’den bağımsızlık kazandıklarında Keşmir, aslında her iki ulustan da bağımsız olmayı seçti. Pakistan tarafından militanların tehditleri ile karşı karşıya olan Keşmir hükümdarı kısa süre sonra bölgeyi Hindistan’a devretti.
Keşmir, 1947’de Hindistan’a katılmayı kabul ettiğinde, belli bir özerkliği elinde tutma hakkına sahip oldu. Bu özerklik, Keşmir’e kendi yasalarını yapma hakkı veren Hint Anayasası’nın 370. maddesi ile teminat altına alındı.
Hindistan’ın son kararı 370. Maddeyi rafa kaldırdı. Keşmir’in özerkliği önemli ölçüde azalabilir ve yerel yönetiminin otoritesi zayıflayabilir. (Gerçi Modi en başından beri Keşmir’in Hindistan’ın geri kalanıyla aynı temele koyulması gerektiğini savunuyor.)
370. Maddenin iptal edilmesinin, Keşmirli olmayanların bölgede toprak almasının yolunu açarak, demografik karakteri değiştirme girişimi olduğu da belirtiliyor. Devlet daha önce dışarıdan gelen Hindistanlıların Keşmir’de mülk edinmesini veya satın almasını yasaklamıştı.
Bloomberg’de yer alan yoruma göre Hindistan’ın Keşmir’i nasıl idare ettiği iki nedenden dolayı önemli: Birincisi, Keşmir dünyanın en tehlikeli nükleer rekabetinde birincil parlama noktası. Oradaki terörist saldırılar defalarca Hindistan ve Pakistan’ı savaşın eşiğine getirdi. İkincisi, Hindu çoğunluğa sahip Hindistan içinde çoğunluğu Müslüman olan tek bölgenin akıbeti, ülkenin çeşitliliği ve hoşgörüsünün de temel bir sınavı olarak görülüyor.
Çin’in Xinjingbao gazetesinde çıkan bir makalede, Aksai Chin bölgesinin uzun tarihten beri Çin kontrolünde olduğu ve Keşmir’e komşu olsa da bu bölgenin toprak anlaşmazlıklarının dışında kaldığı belirtiliyor. Çin’in İngilizce yayın yapan China Daily gazetesinde çıkan makaledeyse, “Mesele Hindistan’ın iddia ettiği gibi basit bir iç işleri meselesi değildir” denildi: “Hindistan’ın iç yasalarında herhangi bir değişiklik yapması, ilgili bölgenin uluslararası hukukta tartışmalı bölge olarak belirlenen doğasını değiştirmeyecektir.”[4]
Himalaya sınır anlaşmazlığının Hindistan ile Çin arasında bir savaşa neden olabileceğini kestirmek o dönem için oldukça güçtü. Çin, kuruluşunun üzerinden on yıl kadar geçmişken Kore’de ABD’ye karşı savaşmış, bir yandan Tayvan’la ilgilenmeye çalışırken, diğer yandan içerideki ciddi kıtlığın hasarlarını gidermeye çalışmakla meşguldü.
Hindistan 1961 yılında ilerleme politikasına (forward policy) başladı ve sınırdaki ileri karakollarını Çin karakollarına yaklaştırdı. Çin askerlerini Hint topraklarındaki işgalciler olarak gören komutanlar, askere ateş emri de verdi. Mao’nun çatışmamak için askerlerini yirmi kilometre kadar geri çekmesi Hindistan’ı heveslendirmişti, daha fazla ilerleyerek Çin’in geri çekileceğini hesap ettiler.
Kissinger ‘On China’ adlı kitabında o dönemi anlatırken, Çin’in stratejik kararlar alırken bilindik tarzını hatırlatır: Tahliller, özenli hazırlıklar, psikolojik ve siyasi unsurları dikkate almak, şaşırtma arayışı ve hızlı sonuç.
Mao 1962 yılının Ekim ayında kurmaylarına şöyle diyordu:
“İhtiyar Çan Kay-şek’le savaştık. Japonya ve Amerika ile savaştık. Bunların hiçbir biri korkutmadı ve hepsinde biz kazandık. Şimdi Hintliler bizimle savaşmak istiyorlar. Doğal olarak korkmuyoruz. Topraklarımızı vermeyiz. Bir kere toprak verirsek bunu daha büyük kayıplar izler. Nehru başını kaldırmış, bizimle savaşmak istiyor; onunla savaşmazsak yeterince dostluk göstermemiş oluruz. Nezaket, karşılık vermeyi gerektirir.”
Çin 20 Ekim’de saldırı başlattı. Halk Kurtuluş ordusu ilk etapta Himalayaların eteklerine doğru uzanan geleneksel imparatorluk sınırlarına kadar ilerlese de, ardından başlangıç noktasına geri döndü. Çin’in 20 Kasım 1962’de ateşkes ilan etmesi ve “asıl kontrol çizgisine” çekildiğini açıklamasıyla savaş sona erdi. Çin esasen bu harekatta herhangi bir toprak almış değil. Toprak anlaşmazlığı bugüne kadar süregeldi.