Türk ve dünya tarihindeki yeri daima önemli ve rakiplerince daima temkinli yaklaşılan bir devlet olmuştur. Çin, günümüzde de, küresel arenada lider süper güç olma iddiasını sürdürmekte ve çalışmalarını da bu yönde devam ettirmektedir. Bu noktada yeni bir post-güvenlik stratejisini de hayata geçirmeyi hedeflemektedir.
Günümüzde, Çin Halk Cumhuriyeti açısından Tayvan Krizi ulusal bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Zira Tayvan, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Japon işgalinin sona ermesi ve Çin egemenliğine geçmesinden bu yana, bölgedeki gerilim merkezlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla Çin Ordusu ilk fırsatta topraklarına katmak isteyecektir. Dolayısıyla bunu yapabilecek yeteneğe sahip olmak ilk hedefidir. Çin, Pasifik’e tamamen hakim olabilmek için askeri caydırıcılığını ve operasyonel anlamda hem konvansiyonel hem amfibik kabiliyetlerini optimum seviyede güçlendirmeye çalışmaktadır. Zira, Tayvan ile Çin anakarası arasındaki cepheleşme, 1949’dan bu yana geçen 70 yılı aşkın sürede bölgede çok sayıda çatışma ve askeri gerilime yol açmaya devam etmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, yakın gelecekte bu çatışma sürecini Tayvan’ın işgaliyle sona erdirecek nihai zaferini elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, Çin’in konfigüre ettiği yeni askeri doktrin stratejik açıdan kritik bir argüman niteliği taşımaktadır.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, güney komşusu Tayvan’ı işgal sinyali vermesinin ardından, Çin devlet medyası da açıktan tehditler savurmaya başlamıştır. Dolayısıyla küresel boyuta taşınacağına kesin gibi bakılan olası bir çatışmanın fitili, Pekin’de ateşlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti, son dönemde donanması için ilk uçak gemisini üretmiş ayrıca çok sayıda denizaltı ile donanmasını takviye etmiş ve donanmanın artık ülke karasuları yerine uluslararası sularda bulunacağını açıklamıştır. Hemen akabinde Çin donanması harekete geçmiştir. An itibarıyla bölgede balistik füze tatbikatları uygulanmaktadır. Bunlara ilaveten, Fransız basın ajansı AFP’ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir Pentagon yetkilisi, yaklaşık 20 kişiden oluşan ABD özel harekat birliğinin bir yıldan kısa bir süredir Tayvan askerlerini eğittiğini kabul ederek, bu askerlerin belirli zamanlarda Tayvan’a giriş çıkış yaptığını deklare etti. Buna ilaveten, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi‘nin Tayvan ‘a yaptığı ziyaret Çin -ABD ilişkilerindeki gerilimi tavan yaptırdı.
ABD donanmasının Pasifik’teki 7. Filo’suna bağlı görev yapan Ronald Reagan savaş gemisi, geçtiğimiz günlerde harp filosuyla Singapur’dan ayrılarak kuzeydoğu yönünde Güney Çin Denizi’ne intikal etti. Buna karşılık, Çin Halk Kurtuluş Ordusu donanması ise süratlice, Tayvan Adası’nın karşı kıyısındaki Fucien ve Güney Çin Denizi kıyısındaki Guangdong eyaletlerinde tatbikatlar yaparak, bölgeyi gemi trafiğine kapattı. Nihayetinde Çin-Tayvan Krizi, Çin Hava Kuvvetleri’nin sürekli olarak yinelemiş olduğu hava sahası ihlalleri ve Tayvan’ı işgal simülasyonları, ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki operatif ve taktiksel deniz kuvvet hareketleri ve Çin ordusunun bölgede yeni başlattığı balistik füze tatbikatları nedeniyle artan bir gerilim ivmesiyle büyümeye devam etmektedir. Bu gerilimi ve muhtemel bir dünya savaşı ihtimalini önleyebilmek açısından, başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, tüm tarafların uluslararası hukuka riayet ederek, itidalli ve diplomatik diyaloğa açık olmaları gerekmektedir. Zira, geçmişteki her iki dünya savaşı da, insanlığa acı tecrübeler yaşatmıştır.