FETÖ bir yandan yeniden yapılanmaya çalışıyor ancak diğer taraftan örgütten kopanların sayısı da her geçen gün artıyor. Kopmalar ve tartışmalar daha çok sosyal medya üzerinden yürüyor. Bu kopuş örgüt içerisinde bir hesaplaşma ve ‘sorgulamayı’ da beraberinde getiriyor.
‘Kutsal’ saydıkları elebaşının başarısız darbe girişimlerinden sonra etki ve gücünü kaybetmesi, yöneticilerinin sürekli kendilerine yalan söylemesi, piramidin en altında bulunan geniş kitlenin kendi sorunlarıyla baş başa bırakılması ve kandırılma hissi illegal yapıdaki kopuşun nedenlerinden bazıları.
FETÖ konusundaki çalışmalarıyla bilinen gazeteci-yazar Toygun Atilla’nın İfşa kitabında önemli bir röportaj var: İşadamı Fettah Tamince, örgütün kendi politikalarını hayata geçirebilmek için herkesi karşısına alabileceğini söylüyor. Tamince örgütle ne zaman ters düştüğünü de anlatıyor: 2013 yılında açılım süreci başladığında FETÖ medyasında açılım sürecini baltalayacak yayınlar yapılınca, Tamince bu durumu konuşmak için önce Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile görüşmüş ama Dumanlı “Bu konular beni aşıyor” diyerek Tamimce’yi geri çevirmiş. Akabinde konuyu açtığı STV Genel Müdürü Hidayet Karaca “Hocaefendi bize bu yayınları 10 kat aleyhte artırın, dedi onun için sen boyunu aşan işlere karışma” deyince Tamince “Bu kavgadan ülkeye hayır gelmez. Başınıza da iş gelir” der ve Karaca cevaben “Neden korkacağız. En fazla bizi terör örgütü ilan ederler!” karşılığını vermiş.
Bu sözler, o dönem kendisini “hizmet hareketi” olarak tanımlayan yapının “terör örgütü” ilan edilmeyi de göze alarak ülkeye bir savaş açacağının habercisiydi aslında.
FETÖ 12 Eylül, 28 Şubat darbelerine destek vermesine rağmen son zamanlarında darbe ve asker karşıtı bir söylem benimsemişti. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminde gerçekler ortaya çıktı. Örgüt aylarca kanlı bir darbe hazırlığı yapmış ve hükümeti devirme girişiminde bulunmuştu. Bu yapıya bağlı sıradan isimler şoka uğradı. Bir tarafta devlet diğer tarafta ise paralel devlet vardı artık.
Darbe girişimi başarısız olunca darbecilerle birlikte daha önce kumpas soruşturmalarında rol alanlar da yargılanmaya başladı. Önce operasyonlar ardından davalar başladı. Asker, polis birçok sanık ağırlaştırılmış hapis cezaları aldı. Kumpas işlerini yürütenlerin bir bölümü ise firar etmişti. Ama yakalananlar arasında binlerce itirafçı çıktı. Etkin pişmanlıktan yararlanan şüpheliler serbest kaldı ya da az bir cezaya çarptırıldı.
Verilere göre 5 yılda yurt genelinde 1668 operasyon gerçekleştirildi. 26 bin 208 şüpheliden 23 bin 994’ü gözaltına alındı. 8 bin 711 şüpheli tutuklanırken, 12 bin 857 şüpheli adli kontrolle serbest kaldı. 2 bin 426 şüpheli ise firari durumda. Ankesörlü telefon soruşturmalarında itirafçı oranı ise yüzde 37’yi buldu.
Firar edenler her ne kadar “ajan” ya da başka sıfatlarla karalanmaya çalışılsa da örgütle yollarını ayıranların sayası her geçen gün arttı. Bunlar arasında gazeteci kimliği taşıyan Hanım Büşra Erdal ilginçtir. Erdal örgüte sıkı sıkıya bağlılığıyla biliniyordu. Kumpas soruşturmalarını ateşli bir şekilde savundu. Örgütlü suçlar kapsamında yakalandı Yaklaşık 5 yıl hapis yattı. Etkin pişmanlıktan da faydalanmadı. Sadece kandırıldığını, örgütün kendilerine yalan söylediğini ifade etti. Sosyal medya üzerinden paylaştığı mektubu örgüt içinde çok tartışma yarattı. Şöyle diyordu Büşra Hanım Erdal:
“Ben, 15 Temmuz darbe girişimi gibi korkunç bir eylemin gerçekliğini, kötülüğünü, acımasızlığını görmüş, o güne kadar ‘dini cemaat’ bildiğim bu yapı ile düşüncelerimi, yolumu ayırmıştım. Bu kötülüğü nasıl yapabildiler? Kendilerine inanan sıradan Anadolu insanını nasıl göz göre göre ateşe atabildiler? Bütün bunların üstüne nasıl hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar?”
Örgütteki kopmalar ve tartışmalar daha çok sosyal medya üzerinden yürüyor. Örgütün kendilerini kullandığını söyleyen çeşitli grupların oluştuğu gözleniyor. Söylenenler özetle şu şekilde:
Cezaevindeyken etkin pişmanlıktan yararlanmayın 3-5 aya çıkarsınız dediniz, 5 yıl geçti! ByLock asla delil olmaz dediniz, tek başına delil sayıldı! ByLock içerikleri kesinlikle tespit edilemez dediniz sayfa sayfa eksiksiz geldi! Cemaat bildiğimiz yapı 15 Temmuz’a nasıl kalkıştı? Kim sorumluysa hesap versin!
Tartışmalar ve kopmalar her yeni gelişme üzerinden tekrar alevleniyor. Son örnek İngiliz medyasında çıkan haber oldu: FETÖ’den tutuklu eski milletvekili İlhan İşbilen’in eşi Nebahat Evyap İşbilen’in Türkiye’deki malvarlığını yurtdışına kaçırmak ve İngiliz vatandaşı olmak için 1 milyon sterlin rüşvet verdiği ortaya çıktı.
İngiltere’yi karıştıran rüşvet skandalının içinde bir başka FETÖ’cü Selman Türk vardı. Bu yüklü parayı York Dükü Prens Andrew’e Selman Türk ulaştırmış. Selman Türk, FETÖ’nün yurtdışı okullarının imamı Süleyman Türk’ün oğlu, 15 Temmuz’un imamı Adil Öksüz’ün akrabası. Nikah şahidi ise FETÖ’nün kasası olan Akın İpek. Bu bilgiler de yine örgüt üyeleri tarafından sosyal medyada paylaşıldı. Yorumlar da “Bize ev ve araba sattırdılar, krediler çektirip Bank Asya’ya yatırttılar, ancak mahrem yapıdakiler ya da üst görevde bulunanlar kendileri için yüklü miktarda rüşvet verebiliyor. Bu yapının en altında bulunan insanlar ekmeğe muhtaçken kendileri her türlü konforu yaşıyor” şeklinde özetlenebilir.
Örgütün içinde bulunan birçok kişi, mahrem yapının ve kendilerini bu duruma düşüren karar vericilerin hem kendilerine hem adalete hesap vermesini istiyor. Çözülmeyi durdurmak artık mümkün değil. Soğuk Savaş dönemindeki anlayışla kurulan örgütte yöneticilerin, “Tedbir ve ne olursa olsun hesap vermeme, kendileri açısından olumlu gelişmeyi lidere, olumsuz gelişmeyi çevreye yükleyen yaklaşım” da çözülmeyi arttıran diğer nedenler.