Filistin-Suriye direnişin edebiyat cephesi

17:3514/08/2024, Çarşamba
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Hepimizin bildiği gibi Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti bölgeden çekilmek zorunda kaldığında, Filistin İngilizler, Suriye ise Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Batılı devletlerin Afrika kıtasını aralarında bölüşmelerinin ardından henüz kısa bir zaman geçmişti. Buna rağmen hemen yeni topraklara gözlerini dikmeye başlamışlardı. Ancak karşılarında fazla bir seçenek yoktu. Dünyanın dörtte biri İngilizlerin elindeydi zaten. Altıda biriyse Rus İmparatorluğu’nun kontrolündeydi. Monroe Doktrini gereğince, Batı yarımküre Birleşik Devletler’in elindeydi. Yani Ortadoğu, yeni sömürge arayışlarına cevap verebilecek yegâne alanlardan birisiydi. Ve Osmanlı’nın en önemli vilayetlerinden olan Şam Fransızların, Kudüs ise İngilizlerin kontrolü altına girmiş ve dönemin en büyük iki sömürgeci gücüne karşı ortak bir mücadele başlamıştı.

PEREN BİRSAYILI MUT-YAZAR

Filistinli yazarlar, Suriye’de süregelen Fransız karşıtı direnişle daima irtibat halindelerdi. Aynı şekilde Suriyeli yazarlar da, Filistin’deki mücadeleyi aktif olarak destekliyordu. Gazete ya da dergilerde yan yana sütunlarda yazmışlar, birlikte konferanslara katılmışlar ve birbirlerinin en güzel kavga arkadaşı haline gelmişlerdi.


ORTAK BİR HİKAYE

Bizler genelde, bu dönemi daha çok askeri ve siyasi sonuçları üzerinden okuduk şimdiye kadar. Ve edebi ve kültürel yanını es geçtik nedense. Oysa bu mücadelenin edebi ve kültürel alandaki yansıması öylesine güçlüydü ki, sadece halkı bilinçlendirmesiyle kalmamış, her anlamda liderlik etmişti direnişine. Ve hem Filistin, hem de Suriye edebiyatının direnişçi yönü ve toplumsal hareketliliğe liderlik etmesi bu dönemden ortaya çıkmaya başlamıştı.


Yani Filistin Direniş edebiyatı Nekbe’den sonra ortaya çıkmadı. İsrail’in kurulduğu 1948 senesinden öncesine 30 senelik bir geçmişe sahip. Aynı şekilde bugün direnişçi yönüyle gördüğümüz Suriye edebiyatı da, çok eski bir geçmişe sahip. Ve bu iki halkın, edebi ve kültürel alandaki mücadelesini birbirinden ayırmak, hem tarihsel bakış açısı, hem de ahlaki olarak doğru değil. O nedenle bizlerin de, Filistin ve Suriye direniş edebiyatlarını ortak bir hikayenin içinde konuşmamız gerekiyor mutlaka.


KALEM DAYANIŞMASI

Örneğin dönemin büyük şairi Suriyeli Fahri el Barudi, Fransız işgali karşıtı şiirleriyle önemli bir toplumsal etki yaratıyordu. Fahri el Barudi, aynı zamanda Filistin’de Osmanlı saflarında İngiliz ordusuna karşı çeşitli savaşlara katılmış, Beerşeba Muharebesi’nde İngilizler tarafından esir alınmış ve Kahire’de Kasr el-Nil’de hapsedilmiş bir şair ve düşünce adamıydı. Ve “Büyük Filistin Felaketi” isimli bir kitap da kaleme alan el Barudi’nin, dönemin Filistinli liderleri ve edebiyatçıları ile güçlü ilişkileri vardı.


Altını çizmemiz gereken bir diğer isim de, Bedevi El Cebel lakaplı. Fransızlara karşı mücadelenin önemli kalemlerinden olan Bedevi el Cebel, Filistinli yazar ve şair Ekrem Zuaiter’le yakın arkadaş aynı zamanda. Ateşli bir sömürgecilik karşıtı olan Zuaiter, Nablus’taki Necah Okulu’ndan mezun olduktan sonra bir süre öğretmenlik yapmış, ardından görevinden istifade ederek, kendisini tamamen İngiliz işgali ve Siyonist çetelerle mücadeleye adamıştı. Burak Duvarı Olayları’nın ardından idam edilen üç genç için Filistin genelinde düzenlenen gösterilerin öncülerinden birisi de oydu. Bir yandan çeşitli gazetelerde yayın yönetmenliği ve yazarlık yapıyordu. Ve arkadaşı Suriyeli şair Muhammed Süleyman El Ahmed’in kitabı için önsöz de yazmıştı.


EN GÜZEL KAVGA ARKADAŞLARI

Bu dayanışmanın en güzel örneklerini, Filistin direniş edebiyatının önemli dönemeçlerinden olan Büyük Filistin İsyanı (1936-1939) esnasında görmek de mümkün. Nuh İbrahim, Abdurrahim Mahmud, Esma Tubi, Halil Beydes, Halil Sekekani, Necip Nassır, İssa al İssa gibi isimlerin, zor şartlara rağmen büyük bir üretkenlik gösterdiklerini ve eserlerinin geniş kesimlere ulaştığını görüyoruz. Filistinli yazarlar, Suriye’de süregelen Fransız karşıtı direnişle de daima irtibat halindelerdi. Tabii aynı şekilde Suriyeli yazarlar da, Filistin’deki mücadeleyi aktif olarak destekliyordu. Gazete ya da dergilerde yan yana sütunlarda yazmışlar, birlikte konferanslara katılmışlar ve birbirlerinin en güzel kavga arkadaşı haline gelmişlerdi. Ve Suriye’deki İngiliz konsolosluğu personeli, Fransızlarla iş birliği içerisinde, attıkları her adımı takip ediyordu.


MÜREKKEP HALA KURUMADI

Filistin direnişinin en önemli simâlarından Muhammed İzzed Derveze, 5 Haziran 1939’da Fransız askerî mahkemesince Şam’da tutuklanarak Mezzeh Hapishanesine gönderilmiş ve 3 Kasım 1940 tarihine kadar süren tutukluluk süresince Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlediği gibi bazı eserlerini de burada kaleme almıştı. Ayrıca Fransız askerlerinin Suriyeli mahkumlarına yönelik zulmü ve işkencelerine dair de pek çok şey yazmıştı.


Bu büyük ortak direniş geleneğinin ilk temellerinin atılmasının ardından, ilk olarak 1946 senesinde Suriye bağımsızlığını kazandı. İki sene sonra ise, maalesef Filistin toprakları üzerinde İsrail devleti kuruldu. Suriye de bağımsızlığa kavuşmasına rağmen akabinde yaşanan çalkantılı siyasi gelişmeler ve ardından gerçekleşen Baas darbesi ile tekrar işgal döneminde olduğu gibi büyük bir baskı ile yönetilmeye devam etti. Ve bizler, bugün de tıpkı 100 sene önce olduğu gibi iki halkın şair ve yazarlarının edebiyat ve kültür üzerinden verdikleri o ortak büyük mücadeleyi izlemeye devam ediyoruz aslında…

#Filistin
#Suriye
#Edebiyat