Ermenistan-Azerbaycan arasında normalleşme sürecinin başarılı bir şekilde devam ettiği dönemde, Fransa'nın Ermenistan'a 36 adet “Caesar” topçu sistemi satacağına ilişkin haberler Güney Kafkasya'da yeni bir gerginliğe neden oldu. Silah satışı haberi Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan'ın, 17 Haziran'daki Fransa ziyaretinden sonra Fransa basınında yer aldı. Fransız yetkililerin “Ermenistan'a savunma amaçlı silah veriyoruz” açıklamasına karşın bu defa öldürücü silahlar vermesi, Azerbaycan'dan sert tepkilerin gelmesine neden oldu. Azerbaycan Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada Fransa'nın bölgeyi yeni bir savaşa sürüklediğini vurgularken, Azerbaycan dışişleri bakanlığından yapılan açıklamada, Fransa'nın işgalci Ermenistan'dan bir masum yaratmaya çalıştığını belirtti. Çünkü, Fransa Ermenistan'a silah satmasını, Azerbaycan'ın Ermenistan'a saldıracağı dezenformasyonu üzerine inşa etmeye çalışmaktadır.
Fransa'nın Ermenistanla askeri ilişkileri İkinci Karabağ Savaşı öncesi dönemden başlasa da savaştan sonraki dönemde daha çok görünür hale geldi. 2023 yılında Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan üç defa Fransa'yı ziyaret ederek iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin geleceğini, iş birliği alanlarını ve bölgesel güvenlik konularını görüşerek somut anlaşmalar imzaladı. 23 Ekim 2023’te Paris’te Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan ile Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu arasında imzalanan anlaşmaya göre, Ermenistan’a Fransız “Thales” savunma grubundan üç adet “Ground Master 200” (GM200) radar sistemi, Bastion çok amaçlı zırhlı araçların yanı sıra diğer türden askeri teçhizat ve mühimmat sağlanması kararlaştırıldı.
Fransa Savunma Bakanı Lecornu’nun Erivan’a yaptığı ilk ziyaret çerçevesinde 23 Şubat’ta taraflar arasında yeni bir askeri iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, Ermenistan’ın Fransa’dan yeni silahlar satın almasını, Ermeni askerlerinin Fransız ordusunda eğitilmesini, Fransa'da Ermeni ordusu için subayların yetiştirilmesini içermekteydi. Ayrıca bütün bu programların yönetilmesi için Ermeni ordusuna bir Fransız askerinin danışman olarak atanması kararlaştırıldı. Bu silah satışlarında, Macron hükumetinin başlıca amacı Azerbaycan'ın askeri sahada elde ettiği kazanımları diplomatik alanda elinden almak ve Ermenistan'a bir üstünlük sağlamaktı. Yani Azerbaycan ve Türkiye'nin bölgede yaratmış olduğu jeopolitik gerçekliği geriye çevirmek.
Macron hükumetinin bu tutumu nedeniyle Karabağ Zaferi'nden sonra Azerbaycan ve Fransa iki defa karşı-karşıya geldi ve her ikisinde de Fransa başarısızlığa uğradı. Azerbaycan-Ermenistan diplomatik müzakerelerinde taraf olmak ve Karabağ'daki Ermenilerin hamisi rolünü üstlenmek isteyen Macron hükümeti, bunun için 7 defa Azerbaycan'ı BM Güvenlik Konseyi'ne şikayet etti ve hiçbirinde istediği sonucu alamadı. Daha sonra Fransa ve Azerbaycan, Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Yeni Kaledonya üzerinden bir anlaşmazlık yaşadı. Fransa Azerbaycan'ı Yeni Kaledonya'daki yasadışı gösterileri desteklemekle suçladı fakat ortaya bir kanıt koyamadı. Azerbaycan ise Bağlantısızlar Harekatı başkanlığı döneminde (2020-2024) Yeni Kaledonya'nın yalnız yasal temsilcileri ile kamuoyu karşısında görüşmeler yaparak onlara “kendi kaderini tayin hakkı”na destek vermeyi sürdürdü. Bu da Fransa'nın yumuşak karnını gösteren bir olaydı.
Her iki olayda da siyaset üretmekte yetersiz kalan Fransa bu defasında Ermenistan'ı silahlandırarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. Macron'un bu politikasının temelinde sadece Azerbaycan ve Türkiye'nin kurduğu yeni jeopolitik gerçekliği değiştirmek arzusu yatmamaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte Batı ile Rusya arasında artan rekabetin Güney Kafkasya'ya yansımalarından da faydalanmak istemekte ve Batı'nın Güney Kafkasya politikasında önde gitmektedir. Aynı zamanda Rusya'nın Ukrayna'ya daha fazla dikkat ayırması nedeniyle bölgede yaşanan boşluğun, Türkiye ve Azerbaycan tarafından daha fazla doldurulmasından endişe etmektedir. Çünkü bu Fransa'ya sadece Güney Kafkasya'da değil, aynı zamanda Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'de de Türkiye'ye karşı kaybettirebilir. Bu nedenle Ermenistan politikasını çıkarlarının örtüştüğü bazı Batı dışı devletlerle de koordine etmektedir.
Azerbaycan'dan bakınca bu silahlanma bir taraftan Ermenistan'daki revizyonistleri cesaretlendiriyor, öte yandan ise Paşinyan hükumetinin barış anlaşmasından kaçınmasına yol açıyor. Şöyle ki, hala Ermenistan-Azerbaycan arasında barış anlaşmasının imzalanması için Ermenistan'ın yapması gerekenler var. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bunları, “Ermenistan anayasasını değiştirmeli ve Minsk Grubu eşbaşkanlarının lağv edilmesine destek vermelidir” şeklinde özetledi. Bu taleplerin başlıca amacı gelecekte Ermenistan'da kötü niyetli politikacıların iktidara gelmesi halinde bölgede oluşabilecek yeni bir gerginliğin önüne geçmektedir. Dolayısıyla, bölgesel normalleşme açısından ele geçirilen bu olumlu fırsatı Paşinyan hükümetinin doğru değerlendirmesi gerekmektedir. Bunun için Azerbaycan-Türkiye dayanışması sürdürülmeli ve tam normalleşmeye varılana kadar politikalar koordine edilmelidir.
Sonuçta ister Karabağ Savaşı önceki dönem, isterse de Karabağ sonrası diplomatik müzakere dönemi, Ermenistan'ın Azerbaycan ile isteyerek ve iyi niyetli bir şekilde anlaşmadığını gösterdi. Maalesef bugün elde edilen bazı olumlu sonuçlar sert politikanın sonucudur. Nitekim İkinci Karabağ Savaşı'ndan önce “Karabağ Ermenistan'dır,” diyen Paşinyan'ın daha sonra, “Karabağ Azerbaycan'dır” demesinin başlıca nedeni Azerbaycan'ın sahadaki askeri zaferidir. Ortaya çıkan bu fırsat Azerbaycan ve Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları ve kırmızı çizgilerine göre hareket etmesi ve yalnız tam normalleşme ile tamamlanabilir. Bölgedeki jeopolitik gerçekliği ve tam normalleşmeyi Azerbaycan ve Türkiye yalnız Şuşa Beyannamesi'nin ruhuna uygun bir şekilde ve dayanışma halinde politikalarını koordine ederek sağlayabilir.