
ABD ve Netanyahu cephesindeki restleşmeler artık kapalı kapılar ardında fısıltı sürecinden ayrıldı, ekspresyonist bir karaktere kenetlendi. Bunlar daha iyi günleri... Katillerin (ABD-İsrail) elinde tuttuğu “sivil katliam enstrümanı” olan kanlı silahlarının namlusunu, birbirlerine çevirmediği bir iş birliğini tarih henüz yazmadı. Bundan böyle de yazmaz. Zira bu İlahî kurgunun delili olabilecek Ayet-i Kerime’de şöyle buyuruyor Allah-u Teâlâ:
“Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu hâlde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” (Haşr,14)
Kıt aklının tozunu şerbet yapıp içen Netanyahu için bu yoksunluk, Gazze’de tesis etmeye çalıştığı açlığın gösterge iğnesine denk gelen değerin misliyle üzerinde. Kendi siyasi kariyerini baskılayan ve şahsî suçlarını toplumsal ve insanî suçlara dönüştüren bu zihin bulanıklığı ile çok defa “olmam ve yapmam” dediği her şeyin baş rol oyuncusu rütbesine terfi etti. Biz elbette 7 Ekim öncesindeki zulümleri de 7 Ekim şanlı direnişiyle günümüze uzayan soykırıma başkaldırının da ilahi bir müjdeyle neticeleneceğini, yine müminlere müjde vadeden Kur’an’dan ve Peygamberimiz'in (sav) günümüze işaret ettiği Hadis-i Şeriflerinden biliyoruz. Fakat aklını kullanamayan bir topluluk olarak zikredilen bu zalim firavunların, kendi sonlarının beden işçisi olduğu hakikatini yavaş yavaş yudumluyor oluşları da seyirlik bir şölen…
İSRAİL’İN GARGAT AĞACI
Netanyahu, Gazze ateşkesine kadar geçen sürede nice hastaneler yıktı, nice evleri ailelerin başına devirdi, binlerce çocuğu annesiz, babasız ve sakat bıraktı, milyonca insanı açlığa ve yokluğa mahkûm etti. Gazze kasabının, tiranca bir politika ile, ana malzemesi masum kanı olan koltuğunun deforme olmuş parçalarını yamama gayretini ibretle izliyoruz. Taradıkça dağılan saç misali gitgide kendi irinine dolanan bu kasap için yolun sonu her zamankinden de yakın. Bu arada ABD’nin Gazze halkını ve Hamas direnişçilerini tehditkâr bir rölyef sanatçısı edasıyla beynelmilel izleyiciye nasıl oynadığının da farkındayız.
Daha önceki bir yazımda dile getirdiğim gibi İsrail’in daimi Gargat Ağacı ABD ve onun parametrik gübre opsiyonlarından biri olan Trump için bu şövalye draması, oldukça dışa vurumcu bir sahne şovundan öteye geçmeyecek. Zira Trump, Netanyahu’yu dış kapının mandalının, zalimin gözüne sıçrayan ve geçici körlüğe yol açan kırık yaylı kıskacı pozisyonuna düşüşü son derece hızlı oldu. Bu uzun sıfat tamlamasının öz verili ve fedakârane bir gayretle kısaltıldığı dipnotunu da vermeden geçemeyeceğim. Zira Gazze kasabının öz yapısını ve kimlik açılımını öyle birkaç menfi sıfatı birbirine yamamakla izah edebilmek pek de mümkün görünmüyor.
BÜKEMEDİKLERİ ELİ GİZLİCE ÖPÜYORLAR
Trump’ın, Hamas ile görüştüğü haberi Netanyahu’nun zihinsel nüzul ile ilk yardıma muhtaç bir düşüşe râm olduğunu anlamamız için yeterli. Fakat Trump için de bu ahval, Gazze yenilgisinin ve bükemediği bileği öpmek deyimiyle açıklanabilecek bir kabullenişin dış kompozisyonu. Elbette ardı ardına sıralanan bu “yapmam, etmem, gelmem”ci siyasetin, “yaptım, ettim, geldim” raddesine erişmesinde Türk devlet aklının Suriye’de berrak bir geleceğe adım adım ilerleyen zaferler silsilesini de dâhil etmek gerek. Kim ne derse desin Suriye, Suriyelilerin ve Türkiye’nin, bu coğrafyayı kemiren yamyamlar arasından sıyrılarak Orta Doğu’nun kalp ritmine iliştirdiği dâhiyane bir var oluştur. Bu var oluş, İsrail gibi kaçak ve portatif sahte ülkecikler için kan dökme ve soykırım bariyeri olacak kadar mukavim. Filistin’e bugüne kadar el altından sızdırılan bütün hayatî payandaların, sınırda elde edilen geçiş üstünlüğü ile çok daha ayan ve çok daha durdurulamaz bir biçime kavuştuğunun da altını çizmek gerek.
ŞAMATACININ YENİ SKEÇLERİ
Trump’ın Hamas ile irtibata geçmesinde etkin olan sirkülasyonu okumaya biraz da iç aksamdan devam etmeli. Çünkü göze denk düşmeyen izbelerde daha bariz damarlaşmalar mevcut. Gazze’yi dededen kalma kıytırık bir arazinin, aç gözlü mirasçıları arasındaki zelil kavgadan türemiş bir edayla sahiplenmeye kalkan bu şamatacı, Hamas’la tokalaşmaya varan İlahî dokunuşun altında ezilmemek için birkaç tehdit savurdu. Esirler serbest kalmazsa Hamas için iyi olmayacağı ve Gazze halkı için de huzursuzluk sebebi olacağı yönünde birtakım absürt hövlemeler işittik. İronik… Zaten ateşkesin ve esir takası anlaşmasının uzantısı olarak bu sürecin devam etmesini isteyen aslî dinamik Hamas’tı. Yani Trump, Hamas’ı Hamas’ın istediği bir eylem planını şart koşarak tehdit etmesi, en hafif tabirle zavallı bir yüz makyajı olarak nitelendirilebilir. Trump şimdilerde yeni skeçler yazıp role bürünme çabası içinde abartılı makyajlarla dikkatleri başka yönlere çekmeyi deniyor.
Özetle ABD’nin soykırımcı Netanyahu’ya “Gazze’yi terk et Gazze Kasabı!” demesinin, yumuşatılmış, yontulmuş ve Siyonist kılıfına sokulmuş versiyonunu izlerken daha çok eğleneceğe benziyoruz. Ama sonuç değişmeyecek. Gazze Gazzelilerindir ve öyle de kalacaktır. Filistin’in işgal edilmiş toprakları da elbet hak sahibinin mülküne geçecektir.