İran’da 1 Mart’ta İslami Şûra Meclisi ve Uzmanlar Meclisi seçimleri gerçekleşecek. İslamî Şûra Meclisi ülkenin yasama işlevini gören parlamentosunun adıyken Uzmanlar Meclisi ülkenin en üst otoritesi olan Rehberlik makamına kimin geleceğini tayin eden önemli bir organdır. Bugün bu makamda 35 yıldır Ayetullah Ali Hamaney bulunuyor. Uzmanlar Meclisi seçimleri, parlamento seçimlerinin aksine sekiz yılda bir gerçekleşiyor. Bu seçim stratejik anlamda İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimlerinden biri olarak görülüyor çünkü İran içerisinde yüksek sesle dillendirilmese de Ali Hamaney 85 yaşında ve kendisinden sonraki döneme yönelik hazırlıklar ve İranlı siyasal elitler arasında mücadeleler uzun süre önce başlamış durumda. Bu sebeple sonraki Rehberi tayin edecek olan Uzmanlar Meclisi seçimi ayrı bir önem taşımakta.
İran'da milletvekilliği, Cumhur-başkanlığı, Uzmanlar Meclisi fark etmeksizin bütün seçimlerde adaylık için başvurular Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK)’ne yapılır. Konsey tarafından adayların uygunluğuna göre onay verilirse seçimlere girmeye hak kazanılır. Ne var ki AKK’nin 2020’deki milletvekili seçimlerinden bu yana gözle görünür bir şekilde bir seçim mühendisliği gerçekleştiriliyor. Bu açık seçim mühendisliği uygulamasıyla 2020'de meclisi, 2021'de ise cumhurbaşkanlığını şekillendiren Konsey, bu seçimde de benzer bir tavır sergileyerek özellikle Reformist kesimden öne çıkan adayları veto etti.
Başvuran adaylar arasında Reformcu cenah içinden eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi önemli isimler bulunuyordu. Ancak bu isimlerin hemen hepsi AKK tarafından veto edildi. Öte yandan Güney Horasan vilayetinde, mevcut Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi karşısında başka bir aday göstermeksizin tek aday olarak belirlemesi (tartışmalar sonrasında ikinci bir aday daha onaylandı), AKK’nin bütün itirazlara rağmen bu seçimde de bir seçim mühendisliğine giriştiğini kanıtlar nitelikte.
Devrim Muhafızları Ordusu ağırlıklı isimlerin başı çektiği önemli bir grup, Hamaney sonrası “inkılabî” bir ismin başa geçmesi için alt yapı oluşturmakta. Bu sebeple yasama, yürütme ve yargı erklerinin başında “inkılabî” isimlerin olması için büyük bir çaba gösteriliyor. Yargı Erkinin içinden çıkan ve 1988’deki binlerce kişinin idamında önemli bir rolü olan Ayetullah İbrahim Reisi’nin ise adı bir sonraki Rehber adayı olarak yıllardır artan bir şekilde konuşuluyor. Önce yargı erkinin başına gelen, ardından cumhurbaşkanı olan Reisi, AKK’nin bu kararıyla birlikte Uzmanlar Meclisi’ne gireceği kesinleşmiş durumda.
2020 yılında gerçekleşen İslamî Şûra Meclisi seçimlerinde ve 2021 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de AKK benzer bir yol izledi ve önce yasamayı ardından yürütmeyi “inkılabî” bir çizgiye getirdi. O dönemde Eski Meclis Başkanı Ali Laricani, Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad gibi isimler veto edildi. Keza seçim maratonundan hemen öncesinde adaylığını koymasına kesin gözüyle bakılan dönemin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, sızdırılan bir ses kaydı sebebiyle adaylığını açıklamadan el çektirildi. Böylelikle İbrahim Reisi karşısında güçlü sayılabilecek bütün adayların önü kesilmiş ve İbrahim Reisi tek güçlü aday olarak seçime sokulmuş oldu.
2020’deki meclis seçimlerinde de gerçekleşen vetolar sonucunda yüzde 42,5 ile İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en düşük seçim katılımı gerçekleşti. Tahran’da bu oran yüzde 26’ya kadar geriledi. Seçime oy verenlerin ekseriyetle sistemi destekleyen muhafazakarlar ağırlıklı olması sonucunda reformist cenah 290 sandalyeden sadece 17’sine sahip olabildi. Bu durum Ruhani Hükûmetinin son aylarının zor geçmesine sebep oldu. Bir yıl sonra gerçekleşen seçimlerde ise katılım yine düşük seyretmiş ve yüzde 48,8’de kalmıştı.
İran'da son bir yıldır seçimlere katılım konusu en üst seviyede gündemde. Bu süreçte Türkiye’deki son seçimlerde gerçekleşen rekor katılım oranı da İran medyasında sıkça yer aldı. Ancak bu tarz seçim mühendislikleri sebebiyle halkta büyük bir umutsuzluk söz konusu. Son iki seçimdeki katılım oranı bunu kanıtlar nitelikte. Ne var ki bu durumun ve getireceği meşruiyet tartışmalarının İran müesses nizamının önceliği olmadığı görülüyor. Her ne kadar bir senedir sadece “oy verin” çağrısı yapılıyor olsa da bu seçimde de katılım benzer seviyelerde kalacak gibi duruyor. Bu umutsuzluk hali ve ekonomik zorluklar İran’ı sadece daha da kırılgan bir hale getirmekle kalmıyor, toplumsal olayların da temelini oluşturuyor.
Özetle bütün dirence ve eleştirilere rağmen Ayetullah İbrahim Reisi’nin bir sonraki Devrim Rehberi olması önündeki bütün taşlar tek tek temizleniyor. Eğer bir aksilik olmazsa Ali Hamaney sonrası dönemde İbrahim Reisi, İslam Devrimi'nin üçüncü Devrim Rehberi olacaktır. Buradaki önemli nokta onu iktidara getiren yapının, ülkenin en önemli makamı olan Rehberlik makamını da ele geçirerek ülke üzerinde tam bir kontrol sağlayacak olması. Bu yapı ise Devrim Muhafızları Ordusudur. Şöyle ki İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte Devrim Muhafızları Ordusu kökenli isimler üst bürokrasiyi adeta ele geçirmiş durumda. İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi başta olmak üzere birçok üst düzey isim ve valilikler Devrim Muhafızları Ordusu’ndan isimlerden seçildi. Bu da halihazırda ülkede muazzam bir ekonomik ve askeri gücü olan bu yapının ülkedeki en üst makamı ele geçirmesiyle siyasal olarak da tam bir kontrol sağlaması anlamına gelmekte…