Kazakistan’da LPG fiyatları 60 tengeden 120 tengeye çıkınca büyük protestolar başladı. Fiyat 50 tengeye indirilmesine rağmen çoğu şehirde gösteriler sivil itaatsizlik ve hatta isyan noktasına kadar ulaştı. Peki, bunun arkasında ne var?
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile birlikte “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifinin deniz ve kara yolunu birleştirme projesinin 2013’te Kazakistan’da açıklandığını hatırlatmak isterim. Kazakistan Çin’in “Kuşak Yol Projesi”nin odağında olduğu gibi, Rusya’nın küresel ve bölgesel enerji stratejisinin de odak noktası konumundadır.
Üstelik dünyanın en büyük uranyum üreticilerinden biri Kazakistan’dır ve uranyum, nükleer yakıt, elektrikli araçlar ve yeşil enerjide önümüzdeki dönemde en kritik madde olacak. Çin 10-12 yıllık uranyum ihtiyacını bugüne kadar stoklamış durumda zira Kazakistan’daki üretimin yarısı Çin’e, diğer büyük kısım ise Rusya’ya gidiyormuş.
ABD’nin, Çin’in Kuşak Yol Projesi’ne ve ekonomik etki alanını genişletmesine karşı olduğu, NATO’da artık 1 numaralı tehdidin Çin olarak görüldüğü sanıyorum ilgili herkes tarafından biliniyordur. Bunun yanısıra Rusya’nın Çin ile müttefik olduğunu düşünen varsa gerçekten çok romantik olduklarını var sayarım.
ABD, Çin’in Avrasya stratejisine karşı yürürlüğe koyduğu kendi Avrasya stratejisinde; Çin’in batısında yeni bir stratejik hat (engel) teşkil edilmesini hedefliyor. Bu hat kuzeyden güneye doğru: Rusya - Kazakistan - Hindistan hattıdır. ABD’nin, daha batıda inşa ettiği ikinci stratejik hat (engel) ise Türkiye’nin batısından geçen ve Baltık Denizi – Ukrayna –Karadeniz – Adalar Denizi – Doğu Akdeniz ve Körfez Bölgesi hattıdır. Yeni satranç tahtası böyle tanzim edildi.
Özetle; Rusya ve ABD’nin Orta Asya ve Avrasya’daki ortak rakipleri Çin’e karşı birlikte tutum aldıklarını görmemek mümkün değildir. Çin’in Kuşak-Yol inisiyatifi, hem Rusya’yı hem de ABD’yi jeo-politik, sosyolojik ve stratejik açından rahatsız etmektedir. Bu noktada ise Kazakistan’daki eylemlerin iki ülkenin amaçları doğrultusunda araçsallaştırıldığını görmekteyiz.
Kazakistan’da küresel odaklar ve güçler sadece kendi çıkarlarını maksimize etmeye odaklanmış vaziyettedirler. Bölgeye müdahale eden Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) de Rusya hegemonyasının pekişmesini sağlamak amacıyla ilerlemektedir. ABD’nin sessizliği ise Çin’in Kuşak-Yol inisiyatifine bir önlem doğmasını umut etmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüleceği ve anlaşılacağı üzere Rusya, ABD’nin jeopolitik açıdan bir nevi doğal müttefikidir. Tıpkı Sovyetler Birliği’nin güçlü olduğu dönemde, Çin’in ABD için jeopolitik açıdan doğal müttefiki olduğu gibi.
Tabii ABD ve Rusya’yı iki stratejik ortağı olarak tanımlayan İsrail’in de Siyonist politikalarının etkilerini unutmamak lazım. İsrail basınına göre de Rusya ve ABD ortak bölgesel çıkarlar konusunda anlaşmış görünüyorlar. Zira İsrail’deki Nziv medya organında yer alan habere göre; “ABD ve Rusya’nın savunma bakanları Lloyd Austin ve Sergei Shoigu, Ukrayna bölgesinde devam eden gerilimlerin arka planına dair bir görüşme gerçekleştirdi.” Pentagon kısaca Ukrayna sınırları yakınında risk azaltma konusunu görüştüklerini belirtirken, Moskova ise ayrıntıya girmeden “ortak çıkarları ilgilendiren güvenlik konularının tartışıldığını ifade etti.
Dahası olaylar başlamadan üç gün önce Rusya’da Putin, Nazarbayev ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev arasında görüşmeler yapıldığı ve Nazarbayev’in olaylardan üç gün önce ülkeden ayrılarak çok enteresandır bir bağımsız Avrupa devleti olan İsviçre’ye gittiği söylentileri var. Eğer Kazak siyasi eliti anlaşarak ülkeyi Rusya’nın daha derin nüfuzuna sokmuşsa, Nazarbayev’in bunu niçin yapmak zorunda hissettiğini anlamak da kolay değil. Ancak bunun Türk Devletler Teşkilatı (TDT) ve Türk Dünyası açısından da çok kötü bir durum olacağı bir gerçektir.
Bununla birlikte, yaşanan gelişmelerin Türk Dünyası için büyük tehditleri ve etkileri olmuştur. Malum Rusya son iki senedir Kazakistan’daki Rus nüfusunu da öne sürerek Kazakistan’ın kuzey bölgelerinden belirli haklar talep etmekteydi. Kazakistan’ın küresel pazarlarla bütünleşerek Rus hegemonyasından çıkmaya başlaması ve Rus kültürüne dayalı eğitim-öğretim sistemini kendi kültürel kodlarıyla revize etmesi Rusya’yı rahatsız eden başlıca gelişmeler haline geldi. 6 Aralık 2021 tarihinde TDT Anlaşması’nı imzalayan Kazakistan, kendi kültürünü korumak adına Rusça tabelaların kaldırılmasını onaylayan bir yasayı da uygulamaya almıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise bu durumu Rus azınlığa karşı bir saldırı olarak niteleyerek Ukrayna’nın işgalinden önceki politik tavrı sergilemiştir. Rusya’nın 2008 yılında Osetya’yı işgal etmesi, Kırım’ı ilhak etmesi bugün Kazakistan’da meydana gelen hamlelerin benzerleri ile inşa edilmiştir. Türk Dünyası’nın hem kendi içinde hem de küresel anlamda bütünleşme kanalları geliştirmesi doğal olarak Rusya gibi bir aktörü rahatsız etmektedir.
Malum Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine KGAÖ devletleri bir barış gücü oluşturarak Rus bir general emrinde Kazakistan’a girdi. Kazakistan’a müdahale eden KGAÖ Kuvvetleri Komutanı Andrei Serdyukov da incelenmesi ve analiz edilmesi gereken bir figürdür. 2014 yılında Kırım’ın işgalinde görev almış, 2019 yılında ise Suriye’deki Rus birliklerini komuta etmiş ve daha öncesinde ise Rus-Çeçen savaşında aktif görevler yürütmüş bir askerdir. Bu görevlendirmeden yola çıkarak Andrei Serdyukov, Rusya’nın modern SSCB projesini pratiğe döken askerlerin başında gelmektedir. Bugün Kazakistan’da yer alması da KGAÖ’nün Kazakistan’da kalıcı bir hale gelme ihtimalinin kuvvetini gözler önüne sermektedir.
8 Ocak 2021 tarihinde Kazakistan’ın en önemli stratejik noktaları olan; havaalanları, askeri yerleşkeler, Aktau Limanı, televizyon merkezleri gibi üst düzey önemli alanlar Rus komutan liderliğindeki KGAÖ gücüne teslim edilmiştir. Burada düşünülmesi gereken Kazakistan’ın geleceği ve egemenliğinin korunması problemidir. Ülkenin tüm hayati noktalarını ele geçiren KGAÖ’nün Kazakistan’da kalıcı olması ve bir otorite olarak aktör haline gelmesi Kazakistan’ın geleceğine yönelik endişeleri perçinlemektedir.
Bu şartların sosyo-politik zeminini Kazakistan’ın Türk dünyası ile bütünleşme politikaları ekseninde okuduğumuzda Rusya’nın Kırım, Osetya gibi örnekleriyle birlikte Kazakistan’ı da bu projesine dahil ederek yeni bir SSCB kurmanın yollarını geliştirdiğini görmekteyiz. Petrol ve doğalgaz zengini Kazakistan, yer altı ve yerüstü kaynakları ile Rusya’nın oldukça ilgisini çeken bir ülke konumundadır. Baykonur Üssü gibi stratejik noktalar ise Rusya’nın askeri ve bilimsel çalışmaları açısından ciddi önem arz etmektedir. Bu nedenle Kazakistan’da meydana gelecek bir sosyo-politik değişim Rusya’nın çok boyutlu çıkarlarını ve gelecek vizyonunu akamete uğratma tehlikesini taşımaktadır.
Diğer yandan; bu gelişmeler bütünleşmeye çalışan Türk devletlerine şunu net bir şekilde göstermektedir; Türk devletleri işbirliklerini sadece sosyo-ekonomik alanda değil askeri anlamda da geliştirmelidirler. Türk devletleri askeri işbirliği ve savunma örgütü gibi bir yapılanmanın da kurulması Türk dünyasına hayati manada hizmet edecektir. Ermeni ordusunun KGAÖ çatısı altında Kazakistan’a müdahale eden ülkeler arasında bulunması ve sözde barış gücü ifadesiyle faaliyet yürütmesi tüm Türk dünyasının ders çıkarması gereken bir gelişmedir. Özü şudur; Turan Ordusu kurulmalıdır!
Özellikle Ermenistan askerlerinin de içinde bulunduğu KGAÖ müdahale grubunun Kazakistan’da durumu ve stratejisi hem Kazakistan’ın ulusal geleceği hem de Türk Dünyası›nın bütünleşmesi açısından endişe verici bir mesele olarak karşımıza çıkmıştır. Dağlık Karabağ Zaferi ile en önemli zaferini kazanan Türk Devletleri Teşkilatı, KGAÖ kapsamında sözde barış gücü olarak Ermeni askerlerinin Kazakistan’a konuşlanması çerçevesinde açıkça psikolojik bir tehdit altındadır. Ermeni askerlerinin basına yansıyan fotoğrafları incelendiğinde bu askerler düzenli bir birliği andırmayan, ayakkabılarının renginin bile farklı olduğu, bir devlet ordusu olmaktan uzak, düzensiz gerilla birliklerine benzemektedirler. Unutulmamalıdır ki; Kazakistan, bir Türk ulusu olan Kazak halkına aittir. Bu ülkenin bağımsızlığı ve istikrarı hem komşularının hem de Türk Dünyası’nın yararına olacağı gibi, geleceğini kendi dinamikleriyle inşa etmesi de bölgesel ve küresel barışın önünü açacaktır.
Ancak yaşanan hadiseleri, son dönemdeki bütünleşme adımlarını sakatlamak isteyen odaklar istismar edebilir! Unutmayalım ki FETÖ’cüler “Türk Baharı” başladı diye sevinç çığlıkları atıyorlar. FETÖ’cü Emre Uslu’nun Arap devletlerinde yıkıma ve acıya neden olan Arap Baharı’na vurgu yaparak “bir Türk Baharı bekliyorum” tweeti de, FETÖ’nün de olayların içinde olduğuna delalet etmektedir. Yani Türk Dünyası çok boyutlu bir kaos ve komplo ile karşı karşıyadır, rakip görünen güçler (ABD ve Rusya) Türk Dünyası karşısında birleşmişlerdir.
Bugün Kazakistan’da yaşanan olaylara bakıldığında Türk Devletleri Teşkilatı adını alan Türk Keneşi’nin ilk ciddi sınavı olduğunu ve çıkarılması gereken önemli dersler bulunduğunu ifade etmek lazımdır. Yaşanan bu süreç TDT’nin askeri işbirliğinin eksikliğini ve bu eksikliğin nelere mal olduğunu açıkça göstermektedir. Tekrar vurgulamak isterim ki, Türk Dünyası’nın varlığını güçlenerek devam ettirmesi, dış müdahalelere karşı emniyetinin sağlanması ve dünyada bir güç odağı olabilmesi için Turan Ordusu kurulmalıdır.
Tüm bu olaylar yaşanırken Bosna’da da çok dikkat çekici gelişmeler yaşanmaya başladı. Sırplar Novi Pazar’da “altın onur ve özgürlük haçı için” sloganı ile savaş çığlıkları atıyorlar. 10 Aralık 2021 tarihinde Bosna Sırp Cumhuriyeti federe birimi Dayton Anlaşması ile tesis edilen barışı zedeleyerek Bosna-Hersek’e olan bağlılığı askıya alma kararı aldı. “Büyük Sırbistan ve Büyük Hırvatistan” idealinde olan ayrılıkçı gruplar bu kararı pratiğe dökmenin yollarını geliştirmektedirler. Bosnalı Sırpların lideri Dodik ile sıklıkla görüşen Putin, Bosnalı Sırpların ayrılıkçı olmasında önemli faktörlerden birisidir! Bosna’daki gelişmelerin Kazakistan’da yaşanan olaylarla, küresel düzlemde Rusya faktörü ile bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Artık herkes anlamalıdır ki ABD ve Rusya bize yakın bölgede, yani Suriye’de, Irak’ta, Kazakistan’da ve hatta Afganistan’da ve de şimdi Ukrayna’da anlaşmış ve paylaşmış gözükmektedir. Çin’e karşı cephe oluşturmuşlar ve sanki yeniden askeri bakımdan iki kutuplu bir dünya düzenine doğru bir gidiş var gibi görünüyor. ABD ve Rusya kutupları, Çin’in bir kutup haline dönüşmesini engellemek üzere. O nedenle yeni kurulan satranç oyununu iyi okumak ve Avrasyacılık ve Atlantikçilik’ten birini seçmek zorundaymışız gibi hissetmemek lazımdır. Biz ‘Türkiye’ci olmalı, pergelimizin merkezi de Ankara olmalıdır! Bir sonraki hedeflerin Türkmenistan ve Bosna Hersek olması kuvvetle muhtemeldir.
Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924’te söylediği şu sözü herkes çok iyi anlamalı ve içselleştirmelidir: “Ben, siyasî meseleleri de askerî vaziyetler gibi harita üzerinden mütalâa ederim.”
Allah Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletini korusun!