Rusya’nın, kendi ekonomisine odaklanması, bir yıldan fazla devam eden bir dizi (11 paket) sert yaptırıma rağmen, beklenen ciddi düşüşü yaşamaması Batı’yı tedirgin etmiş, Batı basını bu yöndeki endişesini dile getirmişti. Diğer yandan Rusya, kendi nüfus sahasını Batılılara teslim etmek istemiyor ve güçlü bir girişimde bulunuyor: Bölgedeki Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri ile ilişkileri geliştiriyor, Batı’nın kendisini Güney Kafkasya’dan çıkartmaya yönelik çabalarına direniyor; Orta Asya’da eski nüfusunu korumak istiyor, bölgeye askeri, ekonomik ve kültürel bağlamında ciddi yatırımlar yapıyor.
BDT zirvesinin Kırgızistan başkentinde yapıldığı sırada birkaç gün arayla New York Times ve Foreign Affairs gibi önemli Batılı kaynakların Rusya’ya karşı yapılan yatırımların çok işe yaramadığını, Rusya’nın Çin ile birlikte hareket etmesinin Batı’ya daha çok zarar verdiğini yazmaları dikkat çekicidir.
Batılı ekonomistler, savaştaki Rusya’nın büyümesinin AB ve ABD’yi geride bırakacağını belirtiyor. Buna göre, 2022 baharında bu yaptırımların etkisi hızlı kendini göstermiş, Ruble düşmüş, Rus Merkez Bankası yatırımcıları çekmek için faiz oranlarını yüzde 20’ye çıkarmış, hükümet parayı yurt içinde tutmak için sıkı kontrollere başvurmuştu. Ancak 19 ay sonra ekonomik tablo hala Batı’nın istediği düzeyde değil. Moskova kendi petrolü için başka alıcılar bulmuş, birçok şeyi kendisi üretmeye başlamıştı. Rus ekonomisi, uygulanan yaptırımlara rağmen birçok Batılı hükümetin beklediğinden daha dayanıklı olduğunu kanıtlamıştır. Rusya Merkez Bankası’nın bu yıl yüzde 2,5 kadar büyüyebileceğini tahmin ettiği toplam üretimin, Avrupa Birliği’ni ve hatta ABD’yi geçebileceği tahmin edilmektedir.
Rusya uzmanı Thomas Graham da, Washington’un, Rusya’yı uluslararası arenadan tecrit etme çabalarından vazgeçmesi gerektiğini, ayrıca normal diplomatik ilişkileri yeniden tesis ederek, Avrasya genelinde ABD çıkarlarını destekleyen bölgesel güç dengelerinin oluşturulmasına yardımcı olmak için Moskova’yı kullanabileceğini belirtmektedir. Ekonomik veriler ise Çin-Rus ilişkilerin revaçta olduğunu gösteriyor.
ABD - Orta Asya, Almanya- Orta Asya zirvelerinin ardından yapılan BDT zirvesinde, Rusya’nın Kırgızistan ile ortak bölgesel hava savunma sisteminin kurulmasına dair anlaşma imzalaması, İlham Aliyev’in de burada hazır bulunması, Paşinyan’ın katılmaması, Rusya-Batı rekabetinin hem Orta Asya’da, hem de Kafkasya’da devam ettiğini göstermektedir.
Mevcut jeopolitik konjonktürde Rusya için eski nüfuz bölgesini geri kazanmak önem taşımaktadır. Lukaşenko, “bizi birbirimizden koparmaya çalışanlara izin vermemeliyiz” derken, Putin, BDT’nin hala talep gören ve etkili iş birliği formatı olduğunu vurgulamıştı. Ukrayna’nın zaten BDT’de aktif olmadığını söyleyen Putin, Batı’ya yaklaşmaya çalışan Moldova için de “kimliğini kaybetmektedir” dedi.
Rusya’nın Kafkasya’daki nüfüzuna ilişkin gelen bir soru üzerine Putin, Ermenistan lideriyle konuştuğunu ve Erivan’ın “BDT’den hiçbir yere gitmediğini” söyledi. Ayrıca 1993’de girip 2009’da BDT’den ayrılan Gürcistan’a da değindi. Hatırlayalım, Gürcistan’ da 2003 yılında yapılan “renkli devrim” sonrası gelen Batı yanlısı hükümetler ülkenin 2008 yılında toprak kaybına neden olmuştu. Günümüzde birçok macera yaşadıktan sonra ülkesine dönen Gül Devrimi başındaki eski Cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili’yi hapse atan yönetimin Rusya’ya yaklaşmaya çalıştığına şahit oluyoruz. Karabağ zaferinden sonra bir araya gelen Azerbaycan lideri ile yapılan görüşmede ise yanlışlıkla vurulan Rus Barış Güçlerine mensup askerlerin ölümüne rağmen, bu olayın herhangi bir olumsuzluğa yol açmadığı görülmüş, Putin bölgedeki Barış Gücü’nün yükümlülüklerini iyi niyetle yerine getirdiğini dile getirmişti. Ayrıca zirvede Rusya’nın Azerbaycan Ermenistan arasında barış anlaşmasının imzalanması için katkı sağlayacağı vurgulanmıştı. Bir çok farklı yoruma rağmen Rus uzmanlar, ülkesinin Güney Kafkasya’daki çıkarlarını güdeceğini belirtiyorlar.
Ukrayna krizinden bu yana BDT ülkeleri olası Batı yaptırım tehdidi ile Rusya’yla sıkı ilişkiler arasında denge kurmaya çalışmaktadırlar. Orta Asya ülkeleri AB, ABD’nin yanı sıra Çin ve Körfez ülkeleri ile ayrı ayrı zirveler yaparak çok yönlü bir dış politika izlemeye çalışyorlar. BDT zirvesinde ise Rusya ile dünyanın en uzun kara sınırına sahip Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı, Almanya-Orta Asya zirvesindeki ifadelerine benzer, ülkesinin “prensip olarak küresel ticareti olumsuz yönde etkileyecek ekonomik yaptırımların kullanılmasına karşı çıktığını” dile getirdi.
Aslında söz konusu zirvelerin sonuçlarına baktığımızda ABD, Avrupa, Çin ve Körfez ülkelerinin de Orta Asya bölgesinin sahip olduğu doğal kaynakları ve jeostratejik konumu ile ilgilendiği açıkça görülmektedir. Bu son BDT zirvesinde Tokayev özellikle buna vurgu yaparak, ülkesinin ve bölgenin bu coğrafyasından kaynaklanan avantajlarını iyi kullanması gerektiğini söyledi.
Rusya’ya gelince, Mart’ta kabul ettiği dış politika konseptinde kendisini bir “medeniyet devleti” olarak tanımlamış, BDT ile ilişkilerine özel önem atfetmişti. Günümüzde ise BDT ülkelerinin pazarları “bizim için bir önceliktir” deniliyor; daha 60’lı yıllarda inşa edilen “Orta Asya- Merkez” gaz boru hattı tekrar kullanıma açılıyor, yani eski-yeni bağlar canlanıyor. Batı’nın kapılarını kapattığı Rusya’nın eski SSCB coğrafyasında yoğunlaştığını görüyoruz.