Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısı ile başlayan savaşta olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Hamas saldırıları İsrail lehine soykırım fırsatına dönüştürülürken, kurgulanan Ortadoğu oyunu Gazze Şeridi’nin ötesine uzanıyor. 10 kilometre genişlikte sınırlandırılmış 2 milyon insan ölüm ablukasında tutuluyor. Yahudilerin, güven endişesinin Filistinlilerden az olmadığı Levant’ta garantör ülke mekanizmasını devreye sokabilecek güçlü bir Arap ülkesi bulunmuyor.
Arap ülkelerinin 132 saatte 20 bin kayıpla çekildiği Altı Gün Savaşı üzerinden geçen 56 yıla rağmen gündemdeki varlığını koruyor. İsrail, mezkur savaşta Doğu Kudüs, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepelerini işgal ederek alanını 3,5 katına çıkarmıştı. Kahire, Camp David antlaşması sonrası Sina Yarımadası’nı iade aldıysa da buradan itibaren Filistin denkleminin parametrelerini değiştiren aktör olarak konumlanmadı. 2017’de ülkenin en büyük askeri üssü olarak hizmete alınan Muhammed Necib Üssü, Kahire’nin önceliğinin İsrail olmadığını yakın dönem için de teyit etti. Gazze ile irtibatı sağlayan Refah Sınır Kapısı’nın de-facto durumu Kahire’nin niyetinin turnusolu olageldi. Cumhurbaşkanı Sisi’nin, Filistinlilerin Sina Yarımadası’na akın etmelerini istemediklerini beyan etmesi 1948 yılında Nekbe örneğinde olduğu gibi Filistinlilerin topraklarını terk etmeleri halinde evlerine dönemeyecekleri kaygısının izahıdır.
Suriye ve İsrail arasında süregelen en önemli mesele Golan Tepeleri’dir. Şam yönetimi, Filistin meselesine 1.800 kilometrekarelik alana yayılan bu yükseltiden bakar. Her iki ülke için de vazgeçilemez kıymette olan bu dar coğrafyada 2013 yılından bu yana karşılıklı top atışları gerçekleşiyor. Tel Aviv’in bölgeyi İsrail toprağı olarak tanıtma çağrısı dönemin siyasi konjonktüründe olumlu yanıt bulamasa da 2019’a gelindiğinde Washington, Golan’daki İsrail egemenliğini tanıdığını bildirdi. İç savaşın Suriye’yi İsrail lehine denklemden düşürmesi beklenirken Şam yönetimi Golan Tepeleri’ndeki hakkından vazgeçmedi. İsrail’in 7 Ekim olayları sonrası Şam ve Halep›teki uluslararası havalimanlarının eş zamanlı olarak hedef alarak hizmet dışı bırakması Golan perspektifiyle okunmalı. İsrail’e sınırsız destek açıklayan ABD’nin henüz Suriye’den çekilmediği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda; Golan Tepeleri bir dizi sorunla mücadele eden bölge ülkeleri için konvansiyonel sonuçlar doğurabilir.
Hristiyan-Müslüman birlikteliğinin yönetimde resmiyete dökülen yapısı ve mezhepsel çizgileri itibarıyla Lübnan, muazzam bir Orta Doğu mozaiği. Dünya Bankası raporuna göre son 150 yılda görülen en büyük ekonomik krizlerden birini yaşayan Lübnan’ın 7 Ekim için konumu ekonomisinden daha zayıf değil. Hizbullah’ın varlığı ise İsrail tarafından yapılan saldırılar için meşru zemin olarak kullanılmaya devam ediyor. İsrail ile ilişkilerini kontrol etmekte büyük zorluk yaşayan Başbakan Mikati, ülkesinin savaşa girmek istemediğini ancak Hizbullah’tan henüz güvence alamadıklarını belirtti. 2006’da İsrail ve Hizbullah arasında gerçekleşen savaş yıkımının hafızalardaki yerini koruduğu siyasal atmosferde Lübnan, İsrail-Hizbullah sınır mübadelelerinin ülke geneline yayılmasını istemiyor. İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Lübnan sınırına yakın Marun er-Ras bölgesine dikilen anıtının İsrail Ordusu tarafından vurulması ise yangına malzeme olabilir.
Ürdün, coğrafi ve tarihi yakınlık sebebiyle Filistin meselesinin ve bölgesel sistemin doğrudan tarafı. Ürdün’ün Levant dengelerinde önemini ortaya çıkartan ana etken jeostratejik konumuyla İsrail - Arap çatışmasında bir ön plan ülkesi olmasıdır. Ürdün vesayeti, 1994’te İsrail ile imzalanan Vadi Araba Barış Anlaşması uyarınca Kudüs›teki dini mabetlerden sorumlu. Batılı ülkeler tarafından İsrail için birlikteliğin topyekün güç gösterisine evrildiği bölgede, Ürdün krizler üzerinden dizayn edilmek isteniyor. Petrol ve doğal gaz geliri olmayan Amman yönetimi ise Ürdün sınırlarını korumak ve olası bir mülteci dalgasına izin vermemek adına dayatmaları reddediyor. Ürdün Kralı’nın Amman’da planlanan dörtlü zirveyi iptal etmesi ve ardından askeri üniformasını giyerek kameralar karşısına geçmesi; İsrail’in, Filistin’i Filistinlilerden arındırmayı ve komşu ülke topraklarında mülteci kılmayı amaçlayan siyasetinin Amman’da da karşılık bulmadığını gösteriyor. Önümüzdeki günler, İsrail ve Batılı ülkelerin tutumlarında ve eylemlerindeki soruların net cevaplarını şekillendirecek. Cevaplar için ise çok uzun süre beklemeyeceğiz.
Hatay dolayısıyla bir Levant ülkesi olan Türkiye için ayrı bir paragraf açmakta yarar var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin - İsrail hattındaki gerilim için yaptığı itidal çağrısı uluslararası basında ABD Başkanı Joe Biden’in İsrail’e destek açıklamasından daha fazla yankı buldu. Uluslararası basın Erdoğan’ın “Filistin devleti ertelenemez” sözlerine dikkat çekti. Küresel ölçekte kabul gören ara buluculuk faaliyetleriyle uluslararası krizlerin çözüm merkezi olan Türkiye’nin “1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti” çağrısı bölgede huzur ve barışın tesisi için hayati önem arz ediyor. İstihbarat diplomasisini Türkiye’ye kazandıran Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yoğun trafiği ise Türkiye’nin diplomatik gücünü gösteriyor. Sahadaki başarı Ankara’nın Orta Doğu’daki rolü ve payını belirleyecek.