Türkiye’de hemen her seçim öncesinde sıklıkla konuşulan meselelerden birisi bu seçimin kaderini gençlerin belirleyeceği argümanıdır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip bir ülkede bu argüman ilk etapta gayet makul görünebilir. Ancak bu argümanın görünmeyen ya da dillendirilmeyen arka plandaki varsayımı, bu gençlerin birçoğunun mevcut iktidar partisine oy vermeyeceği iddiasından hareket etmektir. 14 Mayıs seçimlerinde de 5 milyon civarında yeni seçmen ilk kez oy kullandı ve seçim öncesinde gençler üzerine birçoğu kurgusal buna benzer argümanlar sıklıkla dillendirildi. Aslında bunlara argüman demekten ziyade temenni demek daha doğru olmakla beraber bu temennilerin gençlerin politik tasavvuruyla ne kadar uyuştuğu ise ayrı bir sorun.
Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda var. AK Parti 2002 yılında iktidara gelen ve 21 yıldır iktidarda olan bir partidir. AK Parti’yle yaşıt ya da AK Parti’nin iktidara gelişinden sonra doğan yaklaşık 5 milyon kişi ilk kez 14 Mayıs seçimlerinde oy kullandı. Hatta Cumhurbaşkanı Seçimleri’nin ikinci tura kalmasıyla beraber bu rakama 50 bin civarında yeni seçmen katılacağı hesap edilmektedir. Bu 5 milyon seçmen 2010’ların başında yani Türkiye’nin AK Partili yıllarda refah olarak en müreffeh olduğu dönemde okul hayatına başladı. İlk sosyalleşmesini de takip eden birkaç yıl içerisinde yaşamış oldu. Bu ayrıntıları verme sebebim şu; 2002 ve sonrasında doğan seçmen grubunun hayatlarında tek müşahede ettikleri siyasal tecrübe AK Partili yıllar oldu. Bu seçmen profili için mevcut şartları kıyaslama ölçütü 2000 öncesi ya da daha evvelki yıllar değil; bizatihi yine AK Partili yıllar ve AK Parti döneminde sunulan sosyo-ekonomik imkânlardır. Bu gerçeğin hem genç seçmen nezdinde hem de onlara hitap etmek isteyen siyasiler nezdinde göz önünde tutulması gerektiği ilk başta söylenmesi gereken husustur.
Dolayısıyla birçok alanda cari olan AK Parti’nin kendi kendisiyle rekabet eden bir parti olduğu gerçeği en çok da genç seçmenler nezdinde kendini dayatmaktadır. AK Parti hizmet ve icraat siyasetiyle Türkiye’de bir skalayı tutturmuş ancak bu çıtanın daha da yukarı çıkarılması beklenmektedir. Bu skalanın gençlere hitap edebilecek en önemli boyutu ise kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye ve böyle bir Türkiye’nin inşasında bir aktör ve özne olarak gençleri konumlandırma meselesidir. Bu anlamda Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde inşasına girişilen Türkiye Yüzyılı’nın en önemli bileşenlerinden birinin gençler olacağı belirtilmektedir.
AK Parti’nin 14 Mayıs seçimlerinde önceki seçimlerden nispeten daha fazla gençlerin teveccühünü kazanması bu çağrının karşılıksız kalmadığı anlamına gelmektedir. Bunda hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faktörünü tespit etmek gerekir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisi de gençlik kollarından gelme bir siyasi kariyere sahip ve siyasette gençlerin yeri ve konumunu takdir eden liderlerden biri ve hatta bu alanda birincisidir. Meclis’e giren en genç 5 milletvekilinden 4’ünün AK Parti’den olmasını bunun en bariz işaretlerinden biri olarak kabul edebiliriz. AK Parti Gençlik Kolları Başkanı’nın İzmir’de 1. sıradan aday gösterilmesine karşın CHP Gençlik Kolları Başkanı’nın Konya’dan seçilmesi nerdeyse imkânsız bir şekilde aday gösterilmesi ve nihayetinde de seçilememesini de bu minvalde değerlendirmek mümkün. Kaldı ki CHP Gençlik Kolları Başkanı Kemal Bey’in adaylığına karşı çıkan isimleri nerdeyse tehdit ederek bu adaylığın en hararetli savunucularından biriydi.
Dolayısıyla siyaseten temsil, siyasette gençlere itibarlı bir konum açmak genç seçmen davranışını etkileyen faktörlerden biridir. Ancak gençlerin siyaseten temsili kadar onlara bir gelecek perspektifi, bir vizyon sunmak da çok değerlidir. Sanılanın aksine ben gençlerin kim daha fazla bedava internet vs. vaat ederse onu destekleyeceklerini düşünmüyorum. Hatta en başta böyle öncelik ya da taleplerinin olduğu bile bence tartışmalı. Zira başta günümüzün lokomotifi teknoloji ve özellikle bilişim teknolojisi olmak gençlerin bu alanlarla çok daha ilgili olduğu bir vakıadır. Tam da bu yüzden AK Parti’nin son dönemde artan teknoloji hamlelerinin, Teknofest gibi gençliği bilime, teknolojiye, sanayiye yönlendiren ve özendiren hamlelerinin genç seçmende daha fazla rağbet bulması imkân dahilinde görünmektedir.
Öte yandan şu hususu tespit etmek gerekmektedir; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlere en büyük vaadi kendi ayakları üzerinde duran bir ülkenin öz güveni yüksek bireyleri olmaktır. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı hamlelerle her alanda kendi kendine yetebilen bir ülke olmanın mücadelesini vermektedir. Böyle bir ülkenin inşasında özgüveni yüksek, söyleyecek sözü olan ve bu sözü muteber bulunan gençliğe bir çağrı yapılmaktadır. Erdoğan’ı özellikle son dönemdeki hamleleri ve ortaya koyduğu gelecek vizyonu itibarıyla en fazla farklılaştıran unsur budur. Gençlere bir gelecek tasavvuru vaat edilmekte, bu tasavvurda özgüveni yüksek, Türkiye’ye ve dünyaya söyleyecek sözü olan bireyler öne çıkmaktadır. Dolayısıyla gençler bu geleceğin hem öznesi hem de mimarı olacaklardır.
Son olarak, gençler diye genel bir kategoriden bahsediyor olsak da aslında gençlerin her birinin kendi otantikliği ve biricikliğiyle var olduğunu ve siyasal ve toplumsal alanda da bu varlıklarıyla bulunmak istediklerini teslim ve tespit etmek gerekir. 20 yıllık AK Parti iktidarında hiç kimsenin kılık kıyafetinden ve inanç ya da değerlerinden ötürü dışlanmadığı bir siyasal kültürün temelleri atılmıştır. Yine eğitimde gerçek anlamda yaratılan fırsat eşitliği ile kılık kıyafeti ya da inanç ve değerleri fark etmeksizin birçok konum ve pozisyon gençlere ulaşılır kılınmıştır. Özellikle de gençleri hayatlarının çok daha erken evrelerinde birtakım siyasal mühendislik projelerine alet eden anlayışlar gelinen noktada tasfiye edilmiş bulunmaktadır. Gençlerin biricikliği ve otantikliği onları farklı kılan en temel unsur olmakla beraber bu unsur en başta Türkiye ve Türkiye’nin geleceği için bir potansiyel ve kazanç anlamına gelmektedir. Buradaki temel sorun bu potansiyelin doğru yönetilmesi ve kanalize edilebilmesi meselesidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye Yüzyılı’nda bu imkân ve şeraiti çok daha mümkün kılacak bir tasavvur vaat edilmektedir. Gençler özellikle siyasal karar verme süreçlerinde ‘Napalım’ diye düşünürken tüm bu değişkenler üzerinden nihai bir karara varmış olacaktır.